Makale

Yetim Malı Yiyen İflah Olmaz

Yetim Malı Yiyen İflah Olmaz

Kur’an dilinde “yetim”, buluğ çağından önce babası ölen çocuğa denir. Çocuk ergenlik çağına ulaşınca yetimlik sona erer. Sağ olan annesi, ölen babası veya velisi zengin bile olsa yetim; şefkat ve merhamete, korunma ve kollanmaya, eğitim ve terbiyeye ihtiyacı vardır. Yetimleri koruma ve temsil görevini üstlenen kimseye veli denir.

Yüce Allah, Kur’an’da yetimlerin korunup kollanmasına çok önem vermiş, mallarının israf edilmemesini ve haksız yere yenilmemesini, bunun büyük günah olduğunu bildirmiş, yetimlerin mallarını haksız yere yiyenlerin, ateş yemiş olacaklarını bildirerek yetim haklarına gereken özenin ve önemin gösterilmesini emretmiştir: “Yetimlere (buluğa erdiklerinde) mallarını verin. Temizi pis olanla değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp (haksız yere) yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.” (Nisa, 2)

Sahabeden varlıklı bir Müslüman ölür. Yetim bir çocuk bırakır. Bu yetimin velayetini amcası üstlenir. Yetim buluğ çağına erince amcasından malını ister, ancak amcası vermek istemez. Bunun üzerine bu ayet iner. Adam yeğeninin malını derhal kendisine teslim eder.
“Temizi pis olanla değişmeyin” demek, helal malınıza haram olanı karıştırmayın demektir. “Tayyib” kelimesi helal, “habis” kelimesi ise haram malı ifade eder. Kişinin meşru yollarla elde ettiği malı temizdir, haram yollarla elde ettiği malı-mülkü ise pistir. Yetimin malını haksız yere yemek veya vermemek haramdır.

Tahlil etmeye çalıştığımız ayetin inmesinden sonra Müslümanlar, yetimlerin mallarının kendi mallarına karışmamasına dikkat etmeye başlarlar. O kadar dikkat ederler ki, yetimin önünden artan yemeği bile yemekten çekinirler. Yetimlerin yiyecek ve içeceğini ayırırlar, onlara ayrı oda-ev tahsis ederler. Bu durum, yetimlere de velilere de zor gelir. Abdullah b. Revâha Hz. Peygamber’e gelerek, "Yâ Rasûlellah! Hepimiz yetimleri oturtacak ayrı bir eve, onlara ayrı yiyecek ve içecek verecek güce sahip değiliz" diye yakınır. Bunun üzerine “(Ey Peygamberim!) Sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışırsanız (onlarla birlikte yaşar, yer içerseniz bunda bir sakıncası yoktur.) Onlar sizin kardeşlerinizdir.” (Bakara, 220) anlamındaki ayet iner.

Bu ayete göre önemli olan, yetimi güzel yetiştirmek, onun malını haksız yere yememektir. Çünkü, “Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar.” (Nisa, 10) Bu nedenle Peygamberimiz (a.s.), yetim malını koruyacak kapasiteye sahip olmayanların bu işi üstlenmelerini istememiş, bu sebeple Ebû Zer el-Gıfârî’ye yetim malının velâyetini üzerine almamasını tembih etmiştir. (Nesâî, Vesaya, 10, VI, 255)

Peygamberimiz (a.s.), haksız yere yetim malı yemenin sakınılması gereken helâk adici yedi günahtan biri olduğunu bildirmiştir. (Müslim, İman, 145)

Ensardan Evs b. Sabit ölür. Geriye dul bir eş ve üç yetim kız bırakır. Amcaoğulları, Sabit’in malının tamamını alırlar. Kadın, durumu Hz. Peygamber’e şikâyet eder. Peygamberimiz onlara adam gönderir. Vârisler, malın kendilerine ait olduğunu söylerler. Çünkü Arap âdetine göre, mirasa yalnız ölenin erkek akrabası vâris olurdu. Bu olay üzerine, "Anne babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere de kadınlara da bir pay vardır." (Nisa, 7) anlamındaki ayet iner. Peygamberimiz hemen onlara haber gönderip, Allah’ın kadınlara da mirastan pay ayırdığını bildirir. “Yetimin malını israf etmeden yiyin.” (İbn Mâce, Vasaya, 9) buyurmuştur.

Veli, yetim rüştüne erişinceye kadar onun malını-mülkünü koruyup kollamak, emeğinin karşılığı bir harcama yapacaksa israf etmeden ve saçıp savurmadan yapmakla yükümlüdür. Bu husus Kur’ân’da şöyle ifade edilmektedir: “Rüştüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın.” (En’âm, 152)

Velinin yetim malını yetime ne zaman teslim edeceği ve yetim malından nasıl harcama yapabileceği şu ayette açık-seçik anlatılmıştır: “Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşit olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (Nisa, 6)

Veli, yetim malını hem koruyacak hem değerlendirecektir. Peygamberimiz bu hususu, “Kim malı bulunan bir yetimin velisi olursa onun malını ticaret, (üretim ve benzeri yollarla) artırsın, zekât ile eksilmesine imkân vermesin.” (Ebu Dâvud, Zekât, 15) sözleriyle dile getirmiştir.

Zikrettiğimiz ayet ve hadisler, yüce dinimizin emeğe, insan haklarına, hak ve hukuka, özellikle zayıf, güçsüz ve aciz insanların haklarına, hakların korunup kollanmasına ne kadar önem verdiğini ifade etmektedir. Dinimiz, Kur’an’ın indiği toplumda var olan hak ve hukuk ihlâllerini önlemiş, yetim, dul, yaşlı, engelli, hasta ve zayıf insanların haklarını koruma ve güvence altına almıştır. (bk. Nisa, 127) Öte yandan ölen birisinin geride bıraktığı malın varisler arasında ne oranda bölüşeceği detaylı olarak beyan edilmiştir. (Nisa, 11, 12, 176) Bu güvencenin ihlal edilmesi suç, isyan ve büyük günahtır.

Dinimiz sadece yetimin malının, hak ve hukukunun korunmasını değil; onlara iyilik yapılmasını, iyi davranılmasını, görüp gözetilmesini ve yardımcı olunmasını istemektedir. Dinimizin bu isteklerini şöylece özetleyebiliriz:
1. Yetime ve yoksula iyilik etmek, yardım etmek: Nisa suresinin 36. ayetinde, Allah’a ibadet etme ve O’na hiçbir şeyi ortak koşmama emrinden sonra, birinci sırada anne-babaya, ikinci sırada yakın akrabaya, üçüncü sırada yetimlere, dördüncü sırada yoksullara iyilik yapılması, iyi davranılması ve onlara ikram edilmesi emredilmektedir. Bakara suresinin 83. ayetinde İsrailoğullarından sadece Allah’a ibadet edilmesi, anne-babaya, yakın akrabaya, yetimlere ve yoksullara iyi davranılması konusunda Allah’ın söz aldığı bildirilmektedir. Bakara suresinin 177. ayetinde özünde, sözlerinde ve işlerinde sadık olan insanlar ile muttakilerin özellikleri arasında Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere imandan sonra, birinci sırada yakın akrabaya, ikinci sırada yetimlere, üçüncü sırada yoksullara yardım etmek zikredilmiştir. İnsan suresinin 6-10. ayetlerinde ise, cennet nimetlerinden istifade edecek olan “iyi insanların” özelliklerinin başında, onların adaklarını yerine getiren, ahiret gününden korkan, isteyerek Allah rızası için yoksula, yetime ve esire yedirip içiren kimseler olduğu bildirilmiştir.
2. Yetime ve yoksula infak etmek: Bakara suresinin 215. ayetinde Allah yolunda ne harcayacaklarını soran müminlere verilen cevapta yetimler de zikredilmektedir: “(Ey Peygamberim!) De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir.”
Nisa suresinin 3. ayetinde miras taksim edilirken, yetimlerin de görüp gözetilmesi emredilmektedir: “Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.” Beled suresinin 16. ayetinde ise yetimleri yedirip içirenler övülmektedir.
Peygamberimiz, yetime, yoksula ve yolcuya infakta bulunan zengini övmüş; onların hakkını yiyeni ise kötülemiş (Nesâî, Zekât, 81, V, 91), “Kim bir yetimin yiyeceğini ve içeceğini üstlenirse, affedilmeyecek günah işlemedikçe, Allah onu cennete yerleştirir.” (Tirmizî, Birr, 14, IV, 320) buyurmuştur.
3. Devletin yetimlere bakma ve yetişme görevi vardır: Peygamberimizin. “Bir kimse ölürken mal bırakırsa, o mal kendi yakınlarına aittir. Fakat borç veya yetimler bırakırsa, o borç bana aittir; yetimlere bakmak da benim görevimdir.” (Müslim, Cuma 43; bk. İbni Mâce, Mukaddime, 7) anlamındaki sözü bu görevi ifade etmektedir. Bu görevin yerine getirilebilmesi için savaşta elde edilen ganimetin beşte birinin harcanması gereken gruplar arasında yetimler de zikredilmiştir. (bk. Enfâl, 41; Haşr, 7) Ecdadımız, yetimhane ve çocuk esirgeme kurumu ve benzeri kuruluşlarla bu görevi yerine getirmeye çalışmış, milletimiz yetimlere daima kol kanat germiş, onları korumuş ve kollamıştır. Bu davranış bir milletin dindarlığının göstergesidir.
4. Yetimlere bakmak, ibadet etmek ve Allah yolunda cihat yapmak gibi sevaptır: Şu hadis bu hususu ifade etmektedir: “Kim üç yetimi himaye ederse, gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirmiş, Allah yolunda cihad etmiş gibi olur. Ben ve o, yani yetimleri koruyan, cennette şu ikisi gibi kardeşiz.” buyurmuş ve elinin iki parmağını birbirine bitiştirmiştir. (İbn Mâce, Edeb, 6, II, 1213)
5. Yetime bakana, onu kollayıp gözetene cennet vaat edilmektedir: Şu hadisler bu hususu açıkça ifade etmektedir: “Baş ve orta parmağı ile işaret ederek, ben ve yetimi himaye eden kimse cennette şöylece beraber bulunacağız.” (Tirmizî, Birr, 14; Buhârî, Edeb, 24) “Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette şöyle yan yana bulunacağız.” (Müslim, Zühd, 42) “Kim Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu saç sayısınca kendisine iyilik yazılır.” (Ahmed, V, 250)

Ayet ve hadislerde yetimlere karşı iyi davrananların övülmesine karşılık onlarla ilgilenmeyenler ve onları itip kakanlar; “Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz. Yoksulu yedirmek konusunda birbirinizi teşvik etmiyorsunuz.” (Fecr, 17-18), “Gördün mü, o hesap ve ceza gününü yalanlayanı! İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir. İşte o, yetimi itip kakan, yoksula yedirmeyi özendirmeyen kimsedir.” (Maun, 2, 3) anlamındaki ayetlerle yerilmekte ve kınanmaktadır.

Sonuç olarak; Yüce Rabb’imiz yetimlerin korunup kollanmasını, görüp gözetilmesini, kendilerine haksızlık yapılmamasını, babasından miras kalan malının buluğa erişince kendisine teslim edilmesini, yetimlerin ezilmemesini (Duha, 9) istemekte, yetimlerin mallarını haksız yere yemenin büyük günah olduğunu bildirmektedir.

Cahiliye döneminde ölümler ve savaşlar nedeniyle toplumda yetim sayısı çoktu. Yetimlerin hakları gözetilmez, malları korunmaz, haksız yere harcanırdı. Kur’an’da ve hadislerde bu kötü muameleler yerilmiş ve yetim hakları korunarak himaye altına alınmıştır. Kendisi de yetim olarak büyüyen (Duha, 6) Peygamberimiz, yetimlerin üzerinde titizlikle durmuş, onlara kol kanat germiştir. İçinde yetim barındırılan ve yetime iyi davranılan eve büyük önem vermiştir. “Müslümanların evleri arasında en iyisi içinde kendisine iyi davranılan yetim bulunan evdir. En kötüsü de, içinde yetim bulunup da kendisine kötü davranılan evdir” (İbn Mâce, Edeb, 6, II, 1213) sözü ile yetimleri görüp gözetmeyi teşvik etmiştir.
Kalbi katılaşan, Allah’ın rızasını, yardımını ve cennetini isteyen yetimlere merhamet etmeli, onların başını okşamalı, onlara yardım etmeli, ihtiyaçlarını karşılamalı ki kalbi yumuşasın.