Makale

Hz. Peygamber'in Ziyaret Ettiği Hanım Sahâbî: Rübeyyi' Bint Mu'avviz

Hz. PEYGAMBER’İN ZİYARET ETTİĞİ HANIM SAHÂBÎ:
RÜBEYYİ‘ bint MU‘AVVİZ

Hasan CİRİT*


Özet
Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz, genç yaşta müslüman olan, Medineli hanım sahâbilerdendir. Hudeybiye’de Hz. Peygamber’e biat etti. Onunla birlikte çeşitli gazvelere katıldı ve askerlere su taşımak, yaralıları tedavi etmek, Medîne’ye intikallerini sağlamak gibi geri hizmetlerde bulundu.
Hz. Peygamber’in özel ilgi, alaka ve sevgisine mazhar olan Rübeyyi‘, aynı zamanda hadis rivayet eden sahâbilerdendir. Rivayetleri muteber hadis koleksiyonlarında yer almaktadır. Değişik vesilelerle Hz. Peygamber kendisini sıkça ziyaret etmiş, özellikle düğününe iştirak etmek suretiyle onu şereflendirmiştir. Uzunca bir ömür süren Rübeyyi‘, hicrî yetmişli yıllarda (689) vefat etmiştir.

A Women Companion Whom The Prophet Visited The Day after She Got Married:
Rubayyi‘ bint Mu‘avviz

Abstract
Rubayyi‘ bint Mu‘avviz who became a muslim in her early years was among the woman companions of Madina. She gave allegiance to the Prophet during Hudaybiya Peace. She participated various campaigns of the prophet, and had been in such supporting services as supplying water for the soldiers, treating their injuries and transfering them to Madina.
Rubayyi‘ who had enjoyed the special sympathy, attention and enthusiasm of the prophet was also among the companions who related hadith. Her narrations from the prophet are mentioned in authentic hadith collections. The prophet had visited her for various occasions, and had especially honoured her by attending her wedding. Rubayyi‘ who had a long life died in around 70’s (h) / after 689 (AD).
Giriş
İslâm dininin bugünlere ulaşmasında başta ilk nesli teşkil eden Hz. Peygamber’in muasırları/sahabe-i kirâm olmak üzere, müteakip nesillerin maddi, manevî ve ilmî önemli katkıları olmuştur. Özellikle ashâb-ı kirâm kadın-erkek, genç-yaşlı bir bütün olarak Resûlullah’ın etrafında kenetlenip olağanüstü bir gayretle, bir taraftan İslâm dinini öğrenip tebliğ etmeye çalışırken, diğer taraftan da, kendilerini müşriklere karşı savunmak ve onlarla mücâdele ve macâhede etmek zorunda kalmışlardır.
• Yrd. Doç., Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi
Bu tebliğat ve mücadelede, erkek sahâbilerin yanında, kadınların da ayrı bir yeri ve önemi olduğu dikkat çekmektedir. Nitekim İslam intişar tarihine kısa bir göz atıldığında Peygamberimiz’in hanımları/mü’minlerin anneleri başta olmak üzere, diğer hanım sahâbilerin İslâm talimatının yayılmasında büyük pay sahibi oldukları görülür. Hanım sahâbiler normal zamanlarda olduğu gibi, savaş meydanlarında da Hz. Peygamber’i yalnız bırakmamışlar, güçleri nisbetinde ellerinden geleni yerine getirerek, hep onun yanında ve yakınında olmuşlardır. Buna karşılık Resûl-i Ekrem de, onlara ayrı bir ilgi, alaka ve muhabbet göstermiştir.
Bu bağlamda Hz. Peygamber’in yakın ilgi, alaka ve sevgisine mazhar olan hanım sahâbîlerden biri de hiç şüphesiz Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz’dir. Bu makalede önce genç hanım sahâbilerden olan Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz’in hayatı ve hadis ilmindeki yeri ayrı başlıklar halinde ele alınacak, sonrada onun Hz. Peygamber’le olan yakın ilişkisi ve bunun İslâm toplumuna yansımaları değerlendirilecektir.
A. HAYATI
1. İsmi ve Nesebi
Adı ve nesebi kaynaklarda er-Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz b. el-Hâris (Afrâ’) b. Rifâa en-Neccârî el-Hazrecî şeklinde yer almaktadır. Bu bilgilere istinaden Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz’in hicretten önce Medine’de yerleşik iki büyük kabileden biri olan Hazrec kabilesinin Neccâroğulları boyuna mensup bir hanım sahâbî olduğu söylenebilir .
2. Doğumu ve Ailesi
Doğduğu tarih hakkında kaynaklarda her hangi bir bilgi yer almayan Rübeyyi‘in genç yaşta müslüman olduğu ve Hudeybiye’de Hz. Peygamber’e biat ettiği belirtilmektedir .
Rübeyyi‘in babası Mu‘avviz b. Hâris (ö. 2/624) yetmiş yaşlarında İkinci Akabe Biatı’nda hazır bulunan Medîneli ilk müslümanlardandır . Mu‘avviz, Bedir Gazvesi’nde kardeşi Avf ile birlikte Ebû Cehil’i yaraladıktan (veya bir rivayette öldürdükten) sonra ikisi de şehit düşmüşlerdir . Mu‘avviz ile kardeşleri Avf b. Hâris ve Muâz b. Hâris Bedir’de şehit olan annelerine nisbetle İbn (Benû) Afrâ diye de anılmaktadır
Rübeyyi‘in annesi ise Neccâroğullarından Ümmü Yezîd b. Kays’tır. Rübeyyi‘in, İyâs b. el-Bükeyr ile evliliğinden de Muhammed adlı bir oğlu dünyaya gelmiştir .
Bu bilgilerden Rübeyyi‘in, Bedir Gazvesi’nde birkaç şehit birden veren bir aileye mensup olduğu anlaşılmaktadır. Zira babası Mu‘avviz, amcası Avf ve babaannesi Afrâ Bedir’de Allah yolunda hayatlarını kaybetmişlerdir.
3. Ölümü
Rübeyyi‘in bazı kaynaklarda 45/665 yılında vefat ettiği kaydedilmektedir . Ancak onun uzunca bir ömür sürdüğü kaydı ile râvi ve rivayetleri dikkate alındığında, hicrî yetmişli yıllarda Emevî Halifelerinden Abdülmelik (b. Mervân) döneminde (65/86-685/705) , ya da hicrî 80 sınırında vefat ettiğini belirten görüşler daha gerçekçi görünmektedir. Kısaca onun 70/689’dan sonra vefat ettiğini söylemek mümkündür.
B. HADİS İLMİNDEKİ YERİ
Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz, hicretin VI. yılında gerçekleşen Rıdvan biatinde Hudeybiye’de Hz. Peygamber’e biat eden hanım sahâbilerdendir . Rübeyyi‘, normal zamanlarda/hazarda Resûlullah ile birlikte olduğu gibi, sefer ya da savaş durumunda da, onun hemen yanında olmaya çalışmıştır. Nitekim kendisinden nakledildiğine göre o, Hz. Peygamber’le birlikte çeşitli gazvelere katılarak, askerlere su taşımak, yaralıları tedavi etmek ve Medine’ye intikallerini sağlamak gibi lojistik/geri hizmetlerde bulunmuştur .
Aynı zamanda Hz. Peygamber’den hadis nakleden hanım sahâbiler arasında yer alan Rübeyyi‘in rivayetleri başta Kütüb-i Sitte olmak üzere, Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’i ve çeşitli hadis koleksiyonlarında yer almaktadır. Ahmed b. Hanbel bir kısmı mükerrer olmak üzere onun, on dört rivayetine yer verirken , Taberânî de yine bir kısmı mükerrer ondan, otuz iki rivayet tahric etmiştir . Bakî b. Mahled ve İbn Hazm ez-Zâhirî ise Rübeyyi‘in yirmi bir rivayeti bulunduğunu kaydetmişlerdir .
Rübeyyi‘ bint Mu‘avviz’den, Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf, Süleyman b. Yesâr, Ubâde b. el-Velîd b. Ubâde b. es-Sâmit, Amr b. Şuayb, Halid b. Zekvân, Abdullah b. Muhammed b. Muhammed b. Akîl b. Ebî Tâlip, Muhammed b. Abdurrahman b. Sevbân, İbn Ömer’in azatlısı Nâfî‘, Ebû Ubeyde b. Muhammed b. Ammâr b. Yâsir, Âişe bint Enes b. Mâlik gibi tabiîn nesline mensup şahsiyetler hadis rivayet etmiştir .
Rübeyyi‘in rivayetleri arasında, Resûlullah’ın nasıl abdest aldığına dair nakiller ağırlıklı olarak yer tutmaktadır. Zira Hz. Peygamber’in, kendisini sıkça ziyaret ettiği, yanında yemek yediği, bu arada abdest alıp namaz kıldığı zikredilmektedir. Rübeyyi‘, abdest esnasında Resûlullah’ın eline su dökmüş ve böylece onun nasıl abdest aldığına yakından şahit olmuştur . Bu sebeple Abdullah b. Abbas gibi sahâbiler bile bu konuda tereddüt ettiklerinde veya ihtilafa düştüklerinde Rübeyyi‘in bilgisine başvurmuşlardır .
C. Hz. PEYGAMBER İLE YAKIN İLİŞKİSİ
Babası, Akabe Biatları’na katılan Medineli ilk müslümanlardan ve Bedir Savaşı’nda birkaç şehit veren bir aileye mensup olan Rübeyyi‘, aynı zamanda Hz. Peygamber’in dede tarafından dayıları olan Neccâroğulları boyundandır. Muhtemelen bunların da tesiriyle, Resûlullah ile Rübeyyi‘ arasındaki çok yakın dostluk, sevgi ve saygının mevcudiyeti dikkat çekicidir. Nitekim Rübeyyi‘ bu samimiyeti şöyle anlatmaktadır: Düğünüm olduğu günün sabahı Resûlullah beni ziyarete geldi ve yatağımın baş ucuna oturdu. Bu esnada yanımda Bedir günü şehit edilen atalarımın iyiliklerini sayarak def çalıp mersiyeler söyleyen cariyeler vardı. Bu sırada onlardan biri: “Aramızda yarın ne olacağını bilen bir Nebi var” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Bunu bırakın, öyle şeyler söylemeyin, daha önce söylediklerinize devam ediniz” ; “yarın ne olacağını ancak Allah bilir” buyurmuştur.
Bu bilgiler bize, Resûl-i Ekrem’in Rübeyyi‘e çok ayrı bir değer verdiğini göstermesinin yanında, nikah ve düğün yemeği sırasında def çalmanın ve meşru çerçevede eğlenmenin meşruiyyetine de bir delil teşkil etmektedir . Ayrıca bu hadise, gayb bilgisi konusunda Hz. Peygamber’in hassasiyetini ve mutlak anlamda yarın ne olacağının ancak Allah tarafından bilineceğini ortaya koyması bakımından da önem taşımaktadır .
Yine Rübeyyi‘in rivayet ettiğine göre, Resûl-i Ekrem ile karşılaştığı bir günde ona bir tabak hurma ikram etmiş, bundan memnun kalan Hz. Peygamber’de ona takınması için zinet eşyası hediye etmiştir . Ayrıca Rübeyyi‘, Resûl-i Ekrem’in şemâilinden bahsetmesini isteyen Ammâr b. Yâsir’in torunu Ebû Ubeyde b. Muhammed’e, şayet onu görseydin, doğan bir güneş gördüğünü sanırdın, demiştir .
Diğer taraftan çocuk eğitim ve öğretimiyle de ilgilendiği anlaşılan Rübeyyi‘, Ramazan orucu farz kılınmadan önce çocukları Aşûra orucuna nasıl alıştırdıklarını şöyle anlatmaktadır: Çocukların karınları acıkıp yemek istediklerinde, onları alıp mescide götürür, orada onları yünden yaptığımız oyuncaklarla oyalamak suretiyle iftar vaktine kadar kendileriyle meşgul olurduk . Bu hadiseden, Ramazan orucu farz kılınmadan önce Âşûra orucuna verilen önem ve çocukların güçleri nisbetinden bıktırılmadan ibadete alıştırılmalarının gerekliliğini anlamak mümkündür.
Sonuç
Yaş bakımından sahâbelerin küçüklerinden ve aynı zamanda hadis râvisi olan Rübeyyi‘, savaş meydanlarında olduğu kadar, eğitim ve öğretim faaliyetleriyle de İslam davasına hizmet veren örnek müslüman hanımlardan biridir.
Hz. Peygamber’in özel ilgi, alaka ve sevgisine mazhar olan Rübeyyi‘, değişik vesilelerle hazarda ve seferde Resûlullah ile bir araya gelerek ondan hadis rivayet etmiştir. Hz. Peygamber de kendisini sıkça ziyaret etmiş, özellikle düğününe iştirak etmek suretiyle kendisini şereflendirmiştir. Bu ve benzeri münasebetlerle Rübeyyi‘ bazı İslâmî öğretilerin ilk kaynağından daha sonraki nesillere ulaşmasına vesile olmuştur.
Rübeyyi‘in hayatı ve faaliyetleri, ilk dönemlere ait genç bir müslüman kadının örnek portresini yansıtırken, Hz. Peygamber’in de kadın-erkek, genç-yaşlı ayırımı yapmadan, sahabe-i kirâmın sevinç ve üzüntülerini büyük bir zevk ve heyacanla paylaştığını, onlara karşı büyük bir sevgi beslediğini açıkça göstermektedir.

----------------------
Muhammed b. Sa‘d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, Beyrut 1377/1958, VIII, 447; İbnü’l-Esîr el-Cezerî, Üsdü’l-gâbe fî ma‘rifeti’s-sahâbe (nşr. M.İbrahim el-Bennâ v. dğr.), Kahire 1350-93/1970-73, VII, 107, V, 197-198, 240; Muhammed b. Ahmed b. Osman ez-Zehebî, Siyerü a‘lâmi’n-nübelâ’ (nşr. Şuayb el-Arnaût v.dğr.), Beyrut 1406/1986, III, 198; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe fî temyîzi’s-sahâbe, Beyrut, ts. IV, 300-301.
İbn Sa‘d, et-Tabakât, VIII, 447; Ebû Zekeriyyâ Muhyiddîn b. Şeref en-Nevevî, Tehzîbü’l-esmâ ve’l-luğât, Beyrut, ts., II, 343-344; Zehebî, Siyer, III, 198.
Zehebî, Siyer, II, 359.
Ebû Abdullah Muhammed b. İsmâîl el-Buhârî, el-Câmiu’s-sahîh, İstanbul 1981, Megâzî 8; Ebü’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, el-Câmiu’s-sahîh, İstanbul 1981, Cihâd 118; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, İstanbul 1981, III, 115, 129, 236.
Halife b. Hayât, Târîh (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Riyad 1405/1985, s. 61.
Hayatı hakkında geniş bilgi için bk. Zehebî, Siyer, II, 359-360; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, III, 42; Asri Çubukçu, “Avf b. Afrâ”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1991, IV, 115.
Hayatı hakkında bk. İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, V, 197-200; Zehebî, Siyer, II, 358; İbn Hacer el-Askalânî, el-İsâbe, III, 428; İbrahim Hatiboğlu, “Muâz b. Hâris”, TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 2005, XXX, 339-340.
İbn Hacer, el-İsâbe, VIII, 26-27.
İbn Sa‘d, et-Tabakât, VIII, 447.
Hayreddîn ez-Ziriklî, el-A‘lâm: Kâmûsü Terâcim (nşr. Züheyr Fethullah), Beyrut 1990, III, 15.
Zehebî, Siyer, III, 198.
Zehebî, Siyer, III, 198.
Zehebî, Siyer, III, 198; Selâhaddîn Halîl b. Aybeg es-Safedî, Kitâbü’l-Vâfî bi’l-vefeyât, 1402/1982, XIV, 86.
İbn Sa‘d, et-Tabakât, VIII, 447; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe, VII, 107; Zehebî, Siyer, III, 198.
bk. Buhârî, Cihâd 67, 68; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI, 358.
el-Müsned, VI, 358-360; rivayetlerin tahrici ve sıhhati konusunda daha geniş bilgi ve değerlendirmeler için bk. el-Mevsûatü’l-hadîsiyye: Müsnedü’l-İmâm-ı Ahmed b. Hanbel (nşr. Şuayb el-Arnaût v.dğr.), Beyrut 1421/2001, XLIV, 565-575.
bk. Ebu’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed b. Eyyûb et-Taberânî, el-Mu‘cemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Silefî), Beyrut 1404/1984, XXIV, 265-276.
bk. Bakî b. Mahled el-Kurtubî ve mukaddimetü müsnedih (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Medine 1404/1984, s. 90; Ebû Muhammed Ali b. Saîd b. Hazm ez-Zâhirî el-Endülüsî, Esmâü’s-sahâbeti’r-ruvât ve mâ li külli vâhidin mine’l-aded (nşr. Seyyid Kisrevî Hasen), Beyrut 1412/1992, s. 120.
Zehebî, Siyer, III, 198; İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbu’t-tehzîb, Beyrut 1404/1984, XII, 447; Ömer Rızâ Kehhâle, A‘lâmü’n-nisâ fî âlemi’l-Arab ve’l-İslâm, Dımaşk 1379/1959, I, 242-243.
Konuyla ilgili rivayetler için bk. Ebû Dâvûd Süleyman b. Eş‘as es-Sicistânî, es-Sünen, İstanbul 1981, Tahâre 50 “bâbü sıfati vudû‘u’n-Nebî” (no: 126, 128, 129, 130, 131); Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ et-Tirmizî, es-Sünen, İstanbul 1981, Ebvâbü’t-tahâre, 25 (no: 33); İbn Mâce Ebû Abdullah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, es-Sünen, Tahâre 39 (no: 390), 52 (no: 440, 441).
İbn Mâce, Tahâre 56 (no: 458); Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI, 358.
Buhârî, Nikâh 48 “Bâbu darbı’d-duffi fi’n-nikâhi ve’l-velîme”, Megâzî 12.
İbn Mâce, Nikâh 21.
Hadisle ilgili daha geniş açıklamalar için bk. Bedreddîn el-Aynî, Umdetü’l-kârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, Kahire 1392/1972, XVI, 329-330; İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-bârî bi-şerhi Sahîhi’l-Buhârî (nşr. Muhammed Fuâd Abdulbâkî ve dğr.), Kahire 1408/1987, IX, 109-111.
Gayb haberleri konusunda daha geniş bilgi ve değerlendirmeler için bk. Bedreddîn el-Aynî, Umdetü’l-kârî, XVI, 324; İbn Hacer el-Askalânî, Fethu’l-bârî, IX, 111.
Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, VI, 359.
Yakub b. Süfyân el-Fesevî, el-Ma‘rife ve’t-Târîh (nşr. Ekrem Ziyâ el-Ömerî), Medine 1410, III, 350.
bk. Müslim, Sıyâm 136, 137.