Makale

EDİTÖRDEN

Editörden

Din, üstün bir kudrete inanma ve ona sığınma ihtiyacı içerisinde bulunan insan için vazgeçilmez bir olgudur. Bu yüzden tarihin her döneminde din ve dinin öğretileri birey ve toplumların gündeminde olmuştur. Dinin birey ve toplum nezdindeki vazgeçilmezliğinin sebebini elbette onun, birey ve toplumun huzur ve mutluluğuna yaptığı katkıda aramak gerekir. Bu yüzden İslam alimleri dini tanımlarken, onun, insanın ferdi tecrübesi ile zihni, hissi, teabbudî ve içtimai yönüne yaptığı olumlu etkiye de dikkat çekmişler ve: ‘Din insanların dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşmasını sağlayan ilahi prensipler manzumesidir.’ diyerek hikmet odaklı ve kuşatıcı bir tanım getirmişlerdir. İslam’ın hedefinde de insanın dünya ve ahiret mutluluğunun temini, barış ve huzurunun tesisi yer almaktadır (K.K., 2/208). Peygamberimizin (s.a.s.) tebliğe başladığı ilk dönemlerden itibaren bu hedefe uygun pek çok yaşanmış örnekler ortaya koyduğu, hatta çok farklı inanç ve kültür gruplarını barış ve huzur atmosferinde buluşturup birlikte yaşama ve çok kültürlülüğe ilişkin insanlık tarihinde eşine az rastlanacak örnek bir toplum modeli geliştirdiği bilinmektedir.
İlahi kudretin belirlediği kural ve kaideler doğrultusunda cereyan eden evrendeki nizam nasıl denge üzerinde bulunuyorsa, aynı şekilde ideal toplum düzeni de insan ruh ve bedeninin ihtiyacı olan gerekli maddi/manevi gıdalar ve sağlıklı bilgiye sahip olan bireylerle ayakta kalır. Aşkın varlığı ve ilahi hakikatleri yok sayan, kendi iç aleminin derinliklerinde özlemini çektiği gerçeklerle buluşamayan insan, bir bakıma hem kendisiyle hem de içinde bulunduğu toplumla sorunlar yaşamaktan ve iç huzursuzluğundan kurtulamaz. İnsanlık tarihi bunun çarpıcı örneklerine tanıktır. İnsan için makul olan, iç ve dış aleminden kendisine yönelen varlık ve varlık alemiyle ilgili sorulara cevap bulması, bulduğu cevaplarla da kuşkuya yer olmayacak şekilde/yakin derecesinde ikna olmasıdır.
Dünyevileşmenin egemen olduğu, hazcı yaklaşımların arttığı, ahlaki ve insani erdemlerin zayıfladığı, ölçüsüzce tüketimin teşvik edilip alışkanlık haline getirildiği, emaneten bulunduğumuz ve gelecek kuşaklar için koruma ve yerli yerince kullanma sorumluluğumuz olan dünyanın kaynaklarının hoyratça tüketilip ekolojik dengenin bozulduğu günümüzde toplumun çevreye saygılı ve huzurlu bir hayat sürdürebilmesi için ahlaki ve insani erdemlerin daha da yaygınlık kazanmasına ihtiyaç vardır. Son dönemlerde dünyanın değişik bölgelerindeki ülkelerin ve sivil toplum kuruluşlarının seslendirmeye çalıştıkları şu olsa gerektir: Yaratıcının en güzel şekilde yaratıp sorumluluk yüklediği insanın, haklara, doğaya ve doğada yaşayan her çeşit canlıya saygı ve sevgiyle yaklaşabilmek... Varlık aleminin mana ve hikmetine uygun hareket edebilmek… Kısacası duyarlı, bilgi ve ahlak merkezli bir dindarlığı ikame etmek ve yaşanır kılmak… Hikmet ve bilge insanı Yunus’un diliyle evrendeki her şeye şefkatle muamele edebilmek…
Diyanet İşleri Başkanlığının sunduğu din hizmetinin istenilen düzeyde verimli, nitelikli, kalıcı ve kapsamlı bir şekilde yürütülebilmesi kurumun öncelikli hedefidir. Bu hizmetlerin vatandaşlarımızın dini bilgi seviyelerinin artmasına ve dinin rahmet yüklü mesajlarının sahih bilgi temelinde pratiğe yansıtılmasında taşıdığı önem yanında, bireyin kişiliğine, ailesine, toplumuna ve ülkesine yapacağı katkı da göz ardı edilmemelidir. Bu itibarla, toplumumuzun dinin hakikatlerini tanımasında görev alan din görevlilerinin beklentilere cevap verebilecek şekilde verimli hizmet üretebilmelerinde Başkanlığın din hizmeti ve yayın stratejileri yanında, periyodik dönemler halinde düzenlediği hizmet içi eğitim kurslarının da olumlu payının olduğunu belirtmeliyiz.
Dergimizin bu sayısındaki; Dr. Ali Çolak’ın ‘Fert ve Toplum Açısından Din’, Prof. Dr. İzzet Er’in ‘Din Devlet İlişkisi ve Diyanet İşleri Başkanlığı’, Doç. Dr. İrfan Başkurt’un ‘Dinî ve Sosyal Hayata Katılım Projesi Olarak Cami Dersleri’, Yrd. Doç. Dr. Cemil Oruç’un ‘Hafızlık Eğitimi: Elazığ-Harput Hamdi Başaran Kur’an Kursu Örneği’, Doç. Dr. Hüseyin Karaman’ın ‘Nurettin Topçu’da Mehmet Akif Algısı’, Yrd. Doç. Dr. Nurettin Gemici’nin ‘Evliya Çelebi’nin Hac Ziyareti ve Seyahatname’nin Hac Bölümünün Kaynakları’, Doç. Dr. Ali Akdoğan’ın ‘Şehirleşme Sürecinde Komşuluk İlişkileri ve İslam’ adlı makaleleri ile Doç. Dr. Kadri Yıldırım’ın ‘İslam Kültüründe Küttâb Eğitimi Üzerine Bir İnceleme’ adlı makalesinin ilim çevresine ve okuyucularımıza katkı yapmasını ümit ediyor, bir sonraki sayıda buluşmayı diliyorum.

Dr. Yüksel Salman