Makale

Rahman'ın Merhametli Kulları


Rahman’ın Merhametli Kulları
Prof. Dr. İ. Hakkı Ünal

Ebu Hüreyre (r.a.)’nin nakline göre Allah Rasûlü (s.a.s.) bir hadislerinde şöyle buyurdular: "Adamın biri yolda yürürken çok susamıştı. Bir kuyuya rastladı. İndi, suyunu içti. Çıktığında, dili dışarda, hızlı hızlı soluyan ve susuzluktan toprağı yalayan bir köpekle karşılaştı. Adam, "benim başıma gelen susuzluk, bunun başına da gelmiş" diyerek, tekrar kuyuya indi. Ayakkabısına su doldurup ağzıyla tutarak yukarı çıktı ve köpeği suladı. Allah, onun bu davranışını şükranla karşıladı ve günahlarını bağışladı." (Yanındakiler) "ey Allah’ın Elçisi! Hayvanlar (a yaptığımız iyilikler) konusunda da bize sevap var mı?" dediler. Allah Rasûlü, "Her canlı için sevap vardır" buyurdu." (Muvatta, Sıfatü’n-Nebî, 10)

Bu hadis, bir Müslümanın, Cenab-ı Hakk’ın tüm yaratıklarına karşı nasıl bir tavır içinde olması gerektiğinin özlü bir ifadesidir. Rahman ve Rahîm olan Allah, bu yüce sıfatlarından sadece insanları değil, diğer canlıları da nasiplendirmiştir. Hz.Peygamber’in ifadesiyle, "Rahmetini yüz parçaya ayıran Yüce Yaratıcı, doksan dokuzunu yanında tutarken, birini yeryüzüne göndermiş, bütün yaratıklar bu yüzde birlik kısımla birbirlerine merhamet etmişlerdir. (Yavrusunu emzirirken) ona dokunmasın diye ayağını kaldıran kısrak da bunun içindedir." (Buhârî, Edeb,19) Can sahibi her varlığın yavrularına şefkat göstermesi, her türlü tehlikeye karşı onları canı pahasına koruması ancak merhamet duygusunun eseridir. Susuz kalan bir köpeğe, kendi susuzluğunu hatırlayarak su veren kişi de, onu yaratan Rahman’ın bahşettiği merhamet sıfatıyla donanımlı olduğu için fıtratına uygun hareket etmiştir. Her işimize “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla” başlarken, farkında olmasak da adeta, insanlarla ve diğer varlıklarla bir merhamet ilişkisi kuracağımızın sözünü vermiş oluyoruz. Elif okuduk ötürü/ Pazar eyledik götürü/Yaratılanı hoş gördük/Yaradan’ dan ötürü diyen Yunus da bu güzel mısralarıyla herhalde bunu anlatmak istemiştir.

“Merhamet etmeyene merhamet olunmaz” (Buhari, Edeb, 27) buyuran sevgili Peygamberimiz, bir çok hadislerinde, sadece insanlara değil, hayvanlara karşı da merhametli olmamızı emretmiştir. Yukarıdaki hadiste, nasıl, susuz köpeği sulayan bir kişinin günahlarının bağışlandığını bildirmişse, başka bir hadiste de bir kediyi hapsedip aç bırakarak ölümüne sebep olan bir kadının cehennemlik olduğunu haber vermiştir. (Müslim, Tevbe, 25) Canlı hayvanların hedef taliminde kullanılmasını yasaklayan Allah Rasûlü (Nesâî, Dahâyâ, 41), hayvanlara işaret konulurken aşırı gidilmesini de hoş görmemiştir. (Müslim, Libas, 107) Bir sefer esnasında, iki serçe yavrusunu yuvalarından alan arkadaşlarına kızmış ve yavruların, onları arayan annelerinin yanına konulmasını istemiştir. Bir karınca yuvasını yakan kişileri de, “Ateşle cezalandırmak, ateşin Rabbinden başkasına yakışmaz” diyerek uyarmıştır. (Ebu Davud, Edeb, 163,164)

İnsanların birbirlerine çok acımasız davrandığı bir dünyada, hayvanlara iyi muamele konusunun çok öncelikli olmadığı akla gelebilir. Ancak mümin, inancıyla, duygu ve düşüncesiyle, tutum ve davranışlarıyla ilkeli ve tutarlı olmak zorundadır. Dolayısıyla, hayvanlara merhameti olmayanın, insanlara da merhameti olmaz. Kendi çocuklarına şefkat göstermeyenin, başka çocuklara şefkat göstermesi beklenmez. Ailesiyle iyi ilişkiler kuramayan kişinin, toplumsal ilişkileri de sağlıklı olmaz. Bileşik kaplar örneğinde olduğu gibi, kişinin bir alandaki tutum ve davranışı, diğer alanlarda nasıl davranacağının göstergesi gibidir. Müslüman hayatın her alanında, içiyle dışıyla bir olmak, olduğu gibi görünüp, göründüğü gibi olmak zorundadır. Bu yüzden münafıklık ve ikiyüzlülük yasaklanmış ve yerilmiştir.

Hayvanlara karşı davranışlarına bakarak, insanların genel karakterleri ve ruh halleri konusunda yaklaşık bir fikir sahibi olmak mümkündür. Buradan hareketle, Cenab-ı Hakk’ın, insanların istifadesine sunduğu varlıkları amacının dışında kullanan, onlara kötü ve acımasız davranan kişilerin sağlıklı bir ruh hâli içinde olmadıkları söylenebilir. Örneğin, spor olsun diye yılda binlerce boğayı öldüren ve bunu zevkle seyreden insanların günlük hayatlarında nasıl davrandıkları incelenmeye değer bir olgudur. Müşterilerinin keyfi için canlı canlı beyinleri çıkartılan maymunların çığlıkları karşısında kılı kıpırdamayan çağdaş insanın, başka hangi vahşet ve zulüm için rahatsızlık duyacağı oldukça şüphelidir.

Mümin her davranışında, hatta en acımasız görünen eylemlerinde bile merhameti elden bırakmamak zorundadır. Onun için, düşmanına bile, onun tecavüzü kadar karşılık verecek (Bakara, 194), hiçbir zaman haddi aşmayacaktır. (Bakara, 190) Hangi durumda olursa olsun işkenceye başvurmayacaktır. (Dârimî, Siyer, 5) İbadet amacıyla ve muhtaçlara yardım kastıyla kestiği kurbanını en kolay ve zahmetsiz biçimde kesecek, imkân ölçüsünde, şoklama ve uyuşturma gibi yeni tekniklere başvurma yolunu arayacaktır. Amaç, acıyı ve sıkıntıyı artırmak değil, en kısa ve zahmetsiz yoldan istenilen hedefe ulaşmaktır. Velhâsıl bu dünyada kendi hizmetine ve kullanımına sunulan her şeyin, hesabı sorulacak bir emanet olduğu bilincinde olan Müslüman, bilerek karıncayı bile incitmeyecek bir hayat tarzını benimsemek durumundadır. Bilmeden verdiği zarardan dolayı duasında, “tuyûr (kuşlar), huşûr (haşerât), hayvânât hakkı için”, Allah’tan af dileme duyarlılığına sahip bir mümin, şairin ifadesiyle ne kimseyi incitecek, ne de kimseden incinecektir.

Cihan bağında ey âşık budur maksûd-ı ins u cin
Ne kimse senden incinsin ne sen bir kimseden incin.

“Kendi çocuklarına şefkat
göstermeyenin, başka çocuklara
şefkat göstermesi beklenmez.
Ailesiyle iyi ilişkiler kuramayan
kişinin, toplumsal ilişkileri de
sağlıklı olmaz.”