Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Hak kavramı; azimle çalışmayı, emeği, alın terini, insan onuru ve haysiyetine uygun yaşamayı hatırlatan ve güçlü çağrışımları olan bir kavramdır. İslam dininde, toplum ve birey hakkı farklı sonuçlar doğurduğundan, İslami literatürde özgün bir tasnifle kamu hakkı ve kul hakkı ayrımı yapılmış, hem kamu hakkı hem de kul hakkına ilişkin çok ayrıntılı sayılabilecek değerlendirmeler ortaya konmuştur. Hak kutsaldır, değerlidir. Bu yüzden Hz. Peygamber (s.a.s.) den itibaren bütün Müslümanlar, hak konusunda özel bir duyarlılık göstermiş ve haksızlık yapmaktan, kul hakkı yemekten, adaletten sapmaktan, her ne şekilde olursa olsun insanlara zarar vermekten sakınmışlardır.
İslam’ın evrensel değerleriyle şekillenen kültürümüzde de hak ihlallerinin her türünden sakınma konusunda özel bir duyarlılık oluşmuştur. Bu duyarlılık atasözlerine, özdeyişlere ve darbı mesellere kadar yansımıştır. Milletimiz bilir ki, en küçük bir hak ihlali bile mağdur tarafından affedilmedikçe Allah tarafından da affedilmez. Anadolu irfan geleneğinde komşusunun iğnesini sahibinden habersiz olarak almak dahi bir hak ihlali görülmüştür.
Bütün bunlara rağmen, tarihin her döneminde hak ihlalleri eksik olmamış, dünyanın her yerinde mazlum, mağdur insanlar hep var olmuştur. Günümüzde de dünyanın değişik bölgelerinde ne yazık ki bu tür olumsuzluklar yaşanmaya devam etmektedir. Gün geçmiyor ki ezilen, horlanan, evinden, ailesinden koparılan, en temel hak olan hayat hakkına kastedilen, acı ve gözyaşının bitmediği bölgeleri ve insanları müşahede etmeyelim, feryatlarını duymayalım. Yürek sızlatan bu tablo, bütün insanlığı üzüntü ve endişeye sevk ediyor.
Bugün Kur’an’ın ve Hz. Peygamber’in bize öğrettiği ve kültürümüze damgasını vuran hak hassasiyetimizin aynı ölçüde var olduğunu söylemek mümkün müdür? Bu hak ihlali ister yaşama hakkının elinden alınması olsun, ister emeğin karşılığının ödenmemesi olsun, ister şiddet, ister iftira, isterse dedikodu olsun fark etmez. Sonuçta hepsinde de bir hak ihlali vardır. Hastane sırası beklememek için bir tanıdığımızı araya koyarak işimizi kolaylaştırdığımızı düşündüğümüz bir durumda acaba sıra bekleyen kaç kişinin hakkını ihlal etmiş oluyoruz? Gürültümüzle rahatsız ettiğimiz komşumuzun hakkının Hak katında bir kıymeti yok mudur? Bilmeden, araştırmadan aleyhine konuşup canını yaktığımız kişilere yönelik tavrımız, diğer hak ihlallerinden daha mı masumdur? Çocuklarımıza vermemiz gereken dinî ve manevi eğitimi vermemek, onların dimağını bu zenginlikten mahrum bırakmak ya da evlatlarımız arasında ayırım yapmak ne çeşit bir hak ihlalidir? Maaş ya da ücret karşılığı yaptığımız işimizi savsakladığımızda kimin ya da kimlerin hakkını ihlal etmiş oluyoruz? İnsanların özel hallerini araştırmak sadece basit bir merak duygusunun giderilmesi midir, yoksa bir hak ihlali midir? Bir makalede gördüğümüz bir düşünceyi ve fikri kaynak göstermeden kendi çalışmamıza almak sadece “esinlenmek” olarak açıklanabilir mi? Örnekleri çoğaltmak mümkün. Kuşkusuz bunların her biri, üzerinde hassasiyetle durulması gereken konulardır.
Bu düşüncelerden hareketle “hak duyarlılığı” konusunu gündemimize taşımak istedik. Kıymetli kalemlerden konunun farklı boyutlarını ele alan çok değerli yazıları istifadenize sunuyoruz. Bu kapsamda Prof. Dr. Bünyamin Erul, Hz. Peygamber ve Hak Duyarlılığını bugüne de ışık tutacak ve gönlümüzü, zihnimizi tazeleyecek örneklerle anlattı. Prof. Dr. Muhsin Demirci, Kur’an-ı Kerim’de hak kavramını inceledi. Prof. Dr. İbrahim Emiroğlu, günlük hayatımızdan çarpıcı örneklerle zenginleştirdiği makalesinde “Kul hakkından ne anlıyoruz?” sorusunun cevabını bir sohbet tadında kaleme aldı. Prof. Dr. Ejder Okumuş, Hak İhlalinin Sosyal Boyutları yazısıyla hak ihlalinin toplumsal alandaki tezahürlerini gözler önüne serdi. Doç. Dr. Asım Yapıcı ise hak ihlallerinin kimliğimiz olan değerlerimizi nasıl zayıflattığını, yıprattığını ve buharlaştırdığını anlattı.
Hak duyarlılığımızı artırması ve yeni bir farkındalık oluşturması dileklerimizle hazırladığımız dergimizi istifadenize sunarken, mübarek Ramazan Bayramınızı tebrik ediyor, huzur, sağlık ve afiyet diliyorum.

Dr. Yüksel Salman