Makale

İslâmın Kurucu Kavramlarından TAKVA

İslâmın Kurucu Kavramlarından
TAKVA

Dr. Ekrem Keleş
Din işleri Yüksek Kurulu Uzmanı

Takva sahibinde çok güzel bir dini duyarlılık oluşur. Bu duyarlılıkla onlar, İslâm’ı bütün güzelliğiyle yaşamaya çalışır, her türlü güzelliği sergiler ve her türlü kötülük ve çirkinlikten uzaklaşırlar. Gönüllerine yatmayan şeylerden uzak dururlar. Bu sebeple takva sahiplerinin en önemli özelliklerinden biri, harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden
uzak durmaktır.

Sevenin en çok korktuğu şey, sevgilisini gücendirmesidir. Bu sebeple seven insan, sevdiğini gücendirmemek için büyük bir duyarlılık gösterir. Sevdiğini kırabilecek hareket ve tavırlar sergilemek şöyle dursun, onun en ufak bir sitemine yol açabilecek davranışlardan bile büyük bir özenle sakınır.
Temelde kişinin Cenabı Hak karşısındaki duyarlılığını anlatan ’takva’ teriminin taşıdığı anlamı, böyle bir benzetmeyle açıklayabiliriz. Yani takva, bir bakıma Yüce Allah’ı gücendirebilecek en ufak tavır ve hareketlerden sakınmayı ifade etmektedir. Hiç kuşkusuz bu, büyük bir duyarlılığın ifadesidir. "...Her kim de Allah’ın nişanelerini yüceltirse şüphesiz ki bu kalplerin takva- sındandır." (Hac, 32)
İşte kelime anlamından hareketle ’takva’ya ’sakınma’ veya ’korkma’ anlamlan verildiği zaman, anlatılmak istenen, sevenin sevgilisi karşısında taşıdığı bu korku, endişe veya sakınmaya benzer bir sakınma veya korkudur. Yoksa takvanın karşılığı olarak kullanılan korku ve sakınma, -haşa- bir zalimden sakınma veya korkma gibi değildir.
Takva’nın, ’dinen kötülük ve çirkinlik (isâet) içeren her şeyden uzak durmak’ (Tehanevi, Keşşâf, 11/1527) şeklindeki tanımı, takva sahibi kişinin, büyük bir sevgiyle bağlandığı Yüce Allah’ı gücendirebilecek en ufak davranışlardan bile nasıl uzak durması gerektiğini ortaya koymaktadır. Muhammed Esed’in ’takva’yı ’Allah’a karşı sorumluluk bilinci’ şeklinde anlamlandırması da; pek çok Kur’an mealinde ’takva’nın ’Allah’a karşı gelmekten sakınma’ şeklinde meallendirilmesi de bundandır.
Sözlük anlamı itibariyle takva, korktuğu hususta kendini korumaya almak demektir. (Rağıb el-isfehânî, el-Müfredât) Mü’mini en çok korkutan ve endişelendiren husus, Allah Teâlânın rızasına halel getirebilecek herhangi bir davranış içinde bulunmak olduğu için takva, kimi âlimlerce, ’Allah’ın emirlerine sarılmak ve yasaklarından uzak durmak; diğer bir deyişle kendini günahlardan ve günahlara sürükleyebilecek şeylerden korumak’ (Tehanevi); veya ’Kişinin taat işleyerek kendini Allah’ın korumasına dahil etmesi ve böylece âhi- rette elem verecek hususlardan korunmuş olması’ (Şerif Cürcânî, et-Ta’rifât) şeklinde tanımlanmıştır.
Kur’ân’da takvanın üç aşamasına işaret edilmiştir. (Elmalılı, l/169) ilk aşama, ebedi azaptan kurtuluşu sağlayacak olan şirkten kurtularak iman etmektir, iman eden kişi, takva sınırları içine girmiş olmakta, kendisini korumaya alacak dairenin içine girmiş olmaktadır. ikinci aşama, büyük günahlardan sakınma, küçük günahlarda ısrar etmeme ve farzları yerine getirme aşamasıdır. Üçüncü aşama ise, kalbini, Hak’dan alıkoyacak ve Hakk’ın dışında bir şeyle meşgul edecek her şeyden uzaklaşma ve bütün varlığıyla Allah’a yönelip bu çekim alanında yörüngeye yerleşmektir, işte bu aşama, ’Ey iman edenler! Allah’a karşı nasıl takva sahibi olmak gerekiyorsa öyle takva sahibi olun...’ (Ali Imran, 102) mealindeki ayeti kerimede işaret edilen takva aşamasıdır. Bu mertebe o kadar geniş ve o kadar derindir ki bu aşamaya ulaşanlar, derecelerine göre tabaka tabaka olurlar.
Takva sahipleri, Allah’a karşı büyük bir duyarlılık içinde bulundukları için Allah onlara iyiyi kötüden, hakkı batıldan ayıracak öyle bir anlayış ve nur verir ki, artık bu anlayış ve nurla yollarını şaşırmazlar. Şöyle buyrulmaktadır:
"Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı takva sahibi olursanız o size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir." (Enfal, 29)
Kişi, bu şekilde takvayı özümsedikçe Allah’a karşı duyarlılığı artar ve manen yükselir. Yükseldiği konum itibariyle, belki bir zamanlar kendisi için "isaet" sayılmayacak hususları artık "isaet" olarak değerlendirmeye başlar. Tıpkı belirli bir düzeyde eğitim almış kişiler arasında normal görülen birtakım davranış ve konuşmaların, ileri düzeyde kendini yetiştirmiş bazı kişiler nezdinde bir eksiklik olarak algılanması gibi. Nihayet gün gelir, Allah’a karşı olan sevgi ve bağlılığı, tüm benliğini öyle bir sarar ki, gönlünü ondan başka bir şeyin az da olsa meşgul etmesinden huzursuzluk duymaya başlar. Takvayı basamaklara ayıranlara göre işte bu nokta, takvanın en üst seviyesidir. Bazı tasavvuf büyüklerinin takvayı, ’Allah’ın dışındaki her şeyden uzaklaşma’ (Tehanevi) şeklindeki tanımları, bir bakıma takvanın bu en ileri merhalesini anlatmak içindir. Bu seviyeye ulaşmış bir insan artık, ’konuşunca Allah için konuşur, susunca Allah için susar, anınca Allah için anar.’ (Tehanevi) ve böylece Cenab-ı Hakk’ın özel himayesini hak eder. ’Allah’a karşı takva sahibi olun ve bilin ki, Allah müttakîlerle beraberdir.’(Al-i imran, 194) mealindeki ayeti kerime bir bakıma bu gerçeğe işaret etmektedir.
Kur’ân-ı Kerim insanlar için yegane üstünlük ölçüsü olarak ’tak- va’yı göstermektedir. Takva, İslâmî literatürde iyi insan ve iyi Müslüman olmanın en önemli göstergesi olarak kabul edilmektedir, iyi Müslüman, takva sahibi yani müttakî olan insandır. Bunun için Kur’ân-ı Kerim’de bize öğretilen dualarda Allah’tan istenebilecek en ileri dilek olarak müttakîlerin önderliği (imamu’l-müttakîn, Furkan, 74) gösterilmektedir. Müttakînin bulunduğu konum, zaten bir mümin için ulaşılması hedeflenen çok ideal bir nokta iken, müttakîlerin önderi olabilecek konuma gelmenin ne anlama geldiğini, izah kalıplarına sığdırmak gerçekten zordur.
Takva, zahiri bir görünüş veya görüntü değildir. Takva, kişinin iç dünyasını imar eden ve inanılmaz derecede güzelleştiren bir zinettir. Bunun için Peygamber Efendimiz kalbine işaret ederek, ’Takva şuradadır.’ ( Müslim, Birr 32, 2564) buyurmuşlar ve ’Allah’ım nefsime takvasını lutfeyle!’ (Müslim, Zikir 73, 2722) diye dua ederek takvanın, duadaki en önemli niyazlarımızdan olması konusunda atıfta bulunmuşlardır. Bazı mutasavvıfların takvayı, ’dış görünüşünü halk için süslediğin gibi iç dünyanı Hak için süslemendir.’ şeklinde tanımlamaları (Tehanevi) bunu ifade etmek içindir.
Bunun için ibadetlerimizde olsun, dini nitelikli diğer taat ve eylemlerimizde olsun, yaptıklarımıza anlam kazandıran esas öz, takvadır. Kur’an-ı Kerim’de kurbanlarla ilgili olarak "Onların etleri ve kanları asla Allah’a ulaşmaz. Fakat ona sizin takvanız ulaşır..." (Hac, 37) buyrulması, bu gerçeği anlatan ilahi mesajlardandır. Yine Kur’ân-ı Kerim’de, "Allah ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder." (Maide, 27) buyrulmaktadır.
Kur’an, bütün insanlar için yol gösterici İlâhi bir kitaptır. Ancak bu İlâhi kitabın yol göstericiliğinden yararlanabilmek için, muhatap olan insanların onu anlama doğrultusunda bir irade ortaya koyması gerekmektedir. (Elmalılı, 1/167) Bu anlamda müttakîler en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak derece net ve açık bir irade ortaya koydukları için, Kur’ân’ın hidayeti en geniş anlamda takva sahiplerinde kendini gösterir. Dolayısıyla takva sahibi olan kişiler, Kur’an’ı daha iyi algılar. Adeta Kur’an, kendini onlara açar. Kendi iradeleriyle alıcı melekelerini bütünüyle Kur’ân’a çevirdikleri ve gerçekten bütün varlıklarıyla almak istedikleri için, müttakîler, Kur’ân’ın mesajını parazitsiz bir şekilde alabilirler. Kur’ân’ın müttakîler için bir hidayet olmasının (Bakara, 2) anlamı budur.
Takva sahibinde çok güzel bir dini duyarlılık oluşur. Bu duyarlılıkla onlar, İslâm’ı bütün güzelliğiyle yaşamaya çalışır, her türlü güzelliği sergiler ve her türlü kötülük ve çirkinlikten uzaklaşırlar. Gönüllerine yatmayan şeylerden uzak dururlar. Bu sebeple takva sahiplerinin en önemli özelliklerinden biri, harama düşme endişesiyle şüpheli şeylerden uzak durmaktır. (Buhari, İman, 39)
Takva, kendini sağlama almaktır. Güçlü bir koruma alanına girerek korunmaktır. Her türlü kötülükten iyice sakınmaktır. Bunun için "İnsanın kendisini Allah’ın korumasına koyarak ahirette zarar ve elem verecek şeylerden iyice koruması, diğer bir deyişle kötülüklerden korunma ve iyiliklere sarılma" (Elmalılı, l/169) şeklinde tanımlanmaktadır.
Takva sahibi Müslüman, her yönüyle iyi bir Müslüman ve iyi bir insandır, ibnu Ömer (r.a.)’in ifadesiyle, ’kendini, hiçbir kimseden üstün görmeyecek’ kadar alçakgönüllü, Nevevî’nin dediği gibi ’kendisi için istediğini insanlar için de isteyecek’ ve hatta Cüneyd-i Bağ- dâdî’nin ifade ettiği gibi ’başkalarını kendinden daha fazla düşünecek kadar fedakârdır.’ (Tehanevi)
Mümine en çok yakışan giysi takva elbisesidir. ’Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır...’ (A’raf, 26) Müminin en güzel azığı takva azığıdır. ’...(Ahiret için) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl sahipleri, takva sahibi olun.’ (Al-i imran,197)
Müminin en güzel savunma mekanizması da takvadır.
En çok bunaldıkları zamanda takva sahipleri bir de bakmışsın, Allah’ın yardımına kavuşmuşlardır. "...Kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur." (Talak, 2-3)
’...Kim Allah’a karşı takva sahibi olursa, Allah ona işinde bir kolaylık verir.’ (Talak, 4)