Makale

EDİTÖRDEN

Editörden

Diyanet İşleri Başkanlığı, din eğitimi faaliyetlerini birer yaygın eğitim kurumları olan camiler ve Kur’an kursları aracılığıyla yürütmektedir. Kur’an kursları ağırlıklı olarak ilköğretimi bitiren öğrencilere yüzünden Kur’an okuma usulleri, Kur’an’ı baştan sona ezberlemek isteyenlere hafızlık eğitimi ve ilköğretim 5. sınıfı tamamlayan öğrencilere tatil döneminde Kur’an’ı yüzünden okumayı öğretmekte ve temel dinî bilgiler vermektedir. Yaz Kur’an kursları ise, çocuklarımızın ve gençlerimizin dinin temel bilgilerini öğrendikleri eğitim-öğretim merkezleridir. Bu kurslarda çocuklarımız ve gençlerimiz dinimizin inanç, ibadet ve ahlak esasları hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar. Çocuklarımıza ihtiyaç duydukları gönül ve yakarış zenginliği kazandıran dua ve surelerin de ezberletildiği kurslarda, Peygamberimiz (s.a.s.)’in örnek hayatından davranış modelleri anlatılmakta, tarih ve medeniyetimizin kadim unsuru camilerimizle yakınlık kurmaları sağlanmaktadır. Birlik ve beraberliğimizi perçinleyen; sevgi, saygı ve kardeşlik bağlarını güçlendiren; öz değerlerimizi özümseten ve bir arada yaşama sorumluluk ve bilincini geliştiren kurslarla genç kuşakların ailesine, toplumuna ve bütün insanlığa faydalı bireyler olmaları yönünde eğitim programları uygulanmaktadır. Programları ülkemizin ihtiyaç ve beklentilerine göre periyodik olarak yenilenen bu kursların, başta öğreticiler olmak üzere öğrenci, veli, yönetici, vatandaş işbirliği ve sevgi merkezli eğitimiyle gelecekte daha büyük hizmetler vereceğine inanıyoruz.
Toplumlar ve sosyal hayat için olgusal gerçeklik kabul edilen modernleşme, toplumumuz için de, Osmanlının son dönemlerinden bu yana ağırlığını hissettiren önemli bir süreç olmuştur. Modernleşmeye geçişin farklı toplum katmanlarında farklı şekillerde hissedildiği, toplumsal yapının değişim ve dönüşüme uğradığı bu dönemde, sosyal hayatın bir parçası olan din görevlileri de konumları gereği İslam’ın başta inanç ilkeleri olmak üzere ahlaki ve insani değerlerinin vatandaşlara aktarılmasında önemli görevler ifa etmişlerdir. Din görevlileri İslam’ın köklü geçmişinden gelen referanslara da dayanarak hizmetlerini çağın dini ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde yapabilmişlerdir. Gelinen noktada hem din hem de modernleşmenin toplumumuz için bir arada varlığını sürdürmesinde yarar görülen iki olgu olduğunu söylemeliyiz. Diyanet İşleri Başkanlığı bu gerçeklikle örtüşür şekilde hem yurt içi hem de sekseni aşkın ülkede talep edilen din hizmetlerini yerine getirmektedir. Başkanlığımız devlet yapısı içerisindeki konumu, kendisine verilen imkân ve statüsü, bilgi ve ahlak eksenli kuşatıcı hizmetleriyle bugün artık örnek alınan bir kurum haline gelmiştir. Bu başarının elde edilmesinde ülkemizdeki zengin ilahiyat ve diyanet birikiminin bir araya gelip ortak aklı işletmesinin payı büyük olmuştur.
islam’ın inanç ilkelerine göre insan, varlıkların en üstünü ve en şereflisi olarak yaratılmıştır. insanın sorumlulukları yanında temel, tabii, vazgeçilmez ve devredilmez hakları bulunmaktadır. Bu haklardan önemli bir kısmı ülkelerin yürürlükteki hukuk sistemleriyle evrensel hukukun koruması altına alınmıştır. Dinimizin de ısrarla üzerinde durduğu kul hakkı (hukuku’l-ibad), bugün evrensel hukuk normlarıyla da örtüşen önemli haklardandır. Kişinin hukukla teminat altına alınan canı, malı, onur ve haysiyetine yönelik eylemler kul hakkı ihlali sayıldığı gibi; gıybet, suizan, tecessüs vb. ahlaki zaaflar da kul hakkı ihlali kabul edilmiştir. Bugün dinlerin ve hukuk sistemlerinin bireye ve toplumlara tanıdığı bu haklar uluslar arası platformda herkes için tam olarak uygulanabilse karmaşık pek çok sorun kolaylıkla çözümlenebilecektir.
Aile kurumu toplumun temelini teşkil eden ve geleceğimizin teminatı nesillerin yetişmesinde okul vazifesi gören bir merkezdir. Ancak, her geçen gün bu kutsal yapıda bir takım arızaların belirdiğine, toplumsal dram halinde boşanmaların artış gösterdiğine üzülerek tanık olunmaktadır. Sorunun farklı boyutları olmakla beraber işin özünde aile bireyleri arasında sevgi ve saygının azaldığı, ebeveyn ve çocukların birbirleriyle gerektiği ölçüde iletişim içerisine giremediği, ailede yaşanan bir kısım problemlerin maalesef şiddete başvurularak bastırılmak istendiği… yapılan araştırmaların ortaya koyduğu sonuçlardır. Hâlbuki aile sevgi ve saygının en geniş anlamda hissedildiği, mutlulukların kalıcı yaşandığı, üzüntülerin paylaşılıp yok edildiği mekânlar olmalıdır. Her konuda örneğimiz olan Peygamberimiz (s.a.s.)’in aile hayatında eş ve çocuklarına karşı sergilediği müstesna sevgisinin, şefkat ve merhamet eğitiminin özlemi çekilen aile mutluluklarının tekrar kazanılmasına katkı yapacağı muhakkaktır.
Bilindiği gibi imam fiâfiî’nin erken dönem görüşlerinin değişmesinin nedenleri klasik ve çağdaş müelliflerin eserlerinde tartışıla gelen bir konu olmuştur. Bunun, coğrafi ve sosyal değişiklikler, fiafiî’nin ilmî olgunlaşma süreci, imam Muhammed ve imam Malik’in kendisi üzerindeki etkisinden kaynaklandığı kabul edilir.
Dergimizin bu sayısında yer alan; Ahmet Koç’un ‘Yaz Kur’an Kursları Üzerine Bir Araştırma’, M. Bekir Gültekin’in ‘Din Görevlilerinin Modernleşmeye Bakışı (Ankara/Polatlı Örneği)’, Ali Toksarı’nın ‘Farklı Bir Açıdan insan Hakları’, Muhittin Akgül’ün ‘Hz. Peygamber (s.a.s.)’in Eşleriyle ilişkisi’ ve Abdurrahman Candan’ın ‘imam fiafiî’nin ‘Erken Dönem (Kadim) Görüşlerinin Oluşmasında imam Malik’in Etkisi’ adlı makalelerinin ilim muhitimize yeni katkılar yapmasını ümit ediyor, gelecek sayıda tekrar buluşmayı diliyorum.

Dr. Yüksel Salman