Makale

EDİTÖRDEN

Editörden

Mehmet Âkif Ersoy, hayatını milletine adamış büyük bir vatansever, yaşadığı dönemde, ülkenin içinden geçtiği zorlu süreçte fikirleri ve kalemiyle onurlu bir mücadele vermiş büyük bir şairdir.
Tahsil hayatının daha ilk yıllarında kişiliğinin şekillenmesinde, ahlak ve seciyesinin gelişmesinde, zemin oluşturan temel dini bilgilerini, “Hem babam hem hocamdır, ne biliyorsam kendisinden öğrendim.” dediği Fatih Medresesi müderrisi olan babası Mehmet Tahir Efendi ile devrin seçkin âlimlerinden almıştır. Âkif, okullarda aldığı eğitim yanında, özel hocalardan Farsça ve Fransızca dersler almış, böylece bilgi hâzinesini sürekli geliştirip zenginleştirmiştir. Sekiz yaşında başladığı hıfzını bir dönem ara vermesine rağmen başarıyla ikmal edip hatimle teravih kıldıracak düzeyde güçlendirmiş, deyim yerindeyse ‘demir hafız’ olmuştur.
Doğu/Batı edebiyatı hakkında geniş bilgi sahibi olan Âkif, çeşitli okullarda “kitâbet-i resmiye” (resmî yazışma usulü) dersleri vermiş ve İstanbul Dârülfünun’da edebiyat hocalığı yapmıştır. Memuriyet görevi sebebiyle Anadolu, Rumeli ve Şam’da bulunan Akif, o dönem toplumunun sorunlarına ilişkin ciddi gözlemler yapmış, çözüm yollarını gerçekçi bir yaklaşım ve üslupla şiirleri ve yazılarıyla dile getirmiştir. Akif, Süleymaniye Kürsüsünde adlı eserindeki ‘Budur cihanda benim en beğendiğim meslek/Sözün odun gibi olsun, hakikat olsun tek’ mısralarında da açıkladığı üzere sanatını, milletinin dertlerini, acılarını, sevinçlerini, ümitlerini ve hayal kırıklıklarını manzum bir roman ve bir hikâye tarzında anlatmak için kullanmıştır. Âkif, ‘Kendi mahiyeti ruhiyemiz olsun kılavuz’ demek suretiyle milletinin öz değerlerini her ortamda savunmuş, düşüncesinin merkezine milli mefkûreyi koymuştur. Manzum eserlerinin genelini ihtiva eden Safahat’ında ve arkadaşlarıyla birlikte neşrettiği, devrin ilim, fikir ve sosyal yaşamına büyük etkisi olan Sırât-ı Müstakim ve Sebilü’r-Reşad adlı dergilerde ‘ilhamın doğrudan doğruya Kur’an ve Sünnet’ten alınıp asrın idrakine sunulmasını’, toplumlann ilimle gelişip yükseleceğini, ilim ve tekniğin Müslümanlar için zorunlu olduğunu dile getirmiştir.
İslam beldeleri ve Batı ülkelerine seyahatler yapan Âkif, izlenimlerini kaleme aldığı eserlerinde İslam dünyasının içinde bulunduğu durumu ve Batı medeniyetini çok çapıcı örneklerle işlemiş ve bunları halkıyla paylaşmıştır. Onun bu yöndeki tahlillerinin pek çoğunun hala geçerliliğini muhafaza etmesi, gözlemlerinin ne kadar isabetli olduğunu göstermektedir. Kimi edebiyatçıların ‘şaheser’ diye nitelediği ‘Necid Çöllerinden Medine’ye’ adlı eseri, gönlü Hz. Peygamber aşkıyla yanıp tutuşan birinin, Rasulüllah’a olan sevgisinin ve bağlılığının derin izlerini taşır. 
Milletimizi tarih sahnesinden silmek isteyen düşmana karşı Anadolu’da başlatılan kurtuluş mücadelesine destek olmak için Anadolu’ya geçen Âkif, çeşitli yerlerde vaaz ve konuşmalar yapmış, bastırıp dağıttığı yazılarıyla halkı top yekûn Milli Mücadele’nin yanında yer almaya çağırmıştır. Onun vatan, millet ve mukaddes değerler uğrunda kalemiyle verdiği mücadele, silahtan daha etkili bir tesir icra etmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Burdur mebusu seçildiğinde de fikir ve düşüncelerini ülkesinin esenliği, milletinin huzur ve saadeti istikametinde ifade etmiştir.
Emsaline az rastlanan bir hamiyetperverlik Örneği sergileyen Âkif, içinde bulunduğu
zor koşullarda bile şahsı adına en küçük bir dünyevi beklenti içerisinde olmamış, hep milleti için çalışmıştır. Akif, Maarif Vekâleti’nin 1920 yılında açtığı ve yedi yüzden fazla şiirin katıldığı milli marş güftesi yarışmasına, maddi ödül nedeniyle önce katılmamış; ancak içlerinde nitelikli manzume bulunamaması sebebiyle kendisine yapılan ısrarlara dayanamayarak, ödül şartının kaldırılması koşuluyla şiirini yarışmaya göndermiştir. Türkiye Büyük Meclisi’nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda okunan ve ayakta alkışlanan Âkif’in şiiri, ittifakla milli marş güftesi olarak kabul edilmiştir. Âkif, Meclis kararına istinaden verilen ödülü, bir hayır cemiyetine bağışlamıştır.
Âkif, üstün meziyetleri nedeniyle, yeri kolay doldurulamayan büyük bir aydınımız/ mütefekkirimizdir. Bu yüzden, yaşadığı yıllarda çok az kişiye nasip olan Önemli görevler uhdesine tevdi edilmiştir. Diyanet İşleri Riyaseti’nin kendisine verdiği Kur’an’ın Türkçe’ye tercümesi işi de bu önemli görevlerden biridir.
Vefatının 75. ve istiklâl Marşı'nın kabulünün 90. yılına tekabül eden 2011 yılının, Mehmet Akif Ersoy Yılı ilan edilmesi dolayısıyla, ‘Mehmet Âkif gündemiyle huzurlarınıza getirdiğimiz birbirinden değerli makaleleri ilginize sunarken, büyük şairimizi rahmetle anıyor ve bu sayının onun kişiliğini ve hizmetlerini daha yakından tanımamıza katkı sağlamasını ümit ediyorum.
2012 yılında yeni gündem konularıyla tekrar birlikte olma dileklerimle.
Dr. Yüksel Salman