Makale

Kadın ve Çocuğun Cami Cemaatine Katılımı

Kadın ve Çocuğun Cami Cemaatine Katılımı

Dr. Zekiye Demir
Diyanet İşleri Uzmanı

Geleneksel yapı içinde, cami denildiğinde akıllara faaliyet olarak ibadet, bu ibadeti ifa edenler olarak da doğrudan erkekler gelir. Cami ile cemaat arasında kendini baskın bir biçimde belli eden bu ilişki ağında, kadın ve çocuk, ne caminin mimarisi ne de işlevselliği yönünden pek hesaba katılmaz.
Aile denince, kadın ve erkeklerle birlikte çoluk çocuk ve bu çekirdeği oluşturan diğer bireyler gelir akıllara. Aile denince sağlıklı toplum ve nesillerin üretildiği bir kurum, hayata dair her türlü kodların yüklendiği, yükleyenleri ve yükleyicileri olan bireyler akla gelir. Ailede hayata dair değerler üretilirken, yüklenen kodlar içinde cami ne kadar yer almakta? Bu soruya hemen ve olumlu bir cevap verebilmek keşke mümkün olabilse.
Genelde cami ve insan ilişkisi, özelde ise cami, kadın ve çocuk ilişkisi İslam medeniyetinde kan kaybeden güzel davranış kalıplarından birisidir. Bu kan kaybını, bugünkü cami-cemaat ilişkisine bakıldığında çıplak gözle bile görmek mümkün.
Hz. Peygamber döneminde cami hayatın merkezindeydi ve camideki bütün faaliyet önemliydi ama en önemli faaliyetlerden birisi eğitimdi. Çünkü yeni bir toplum inşa ediliyordu. Cahilî ve putperest bir dönemden, İslami ve medeni bir döneme geçiliyordu. Yeme-içme alışkanlığından aile ilişkilerine ve ibadetlere varıncaya kadar birçok yerleşik alışkanlık değişecek yeni davranış kalıpları edinilecekti. Bu nedenle toplumun tüm fertlerini eğitmek gerekiyordu. Diğer bir deyişle toplum ve aileyi oluşturan çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, kadın, erkek tüm bireyler camideki faaliyetlerin ve eğitimin hedef kitlesiydi.
Şimdi şu soru sorulabilir; “O zaman yeni bir toplum inşa ediliyordu. Şimdi buna ihtiyaç var mı?” Evet, yeni bir toplum oluşturuldu ama o toplumdaki güzel hasletlerin birçoğu bugüne kadar sürdürülemedi. Bir şeyi yapmak kadar korumak, sürdürmek de önemli. Hatta zaman zaman yıpranan, eskiyen, hasar gören bölümleri tamir etmek, çağa ve ihtiyaca göre yenilemek de gerekli. Belki de her dönem “yeniden kurmak” gerekli.
Hz. Peygamber dönemindeki cami-cemaat tablosunda erkekle birlikte kadın, çocuk, genç, yaşlı yani ailenin tüm bireylerine yönelik güzel örnekler kaynaklarda yerini alıyor. Bu örneklerin kadına yansıyan yönüne bakıldığında; Hz. Peygamber döneminde cami-cemaat ilişkisi çerçevesinde kadın, hayatın içinde aktif olarak yer almıştır. Kadınlar da aynen erkekler gibi camiye devam edip vakit, cuma ve bayram namazlarına katılmışlar, Hz. Peygamber’in hutbe ve vaazlarını dinlemişlerdir. (Buhari, Salât 2, İdeyn 7; İbn Sa’d, 1968, VIII, 491.) Hatta kadınların camiye gelmelerine engel olmamaları konusunda erkekler uyarılmıştır. (Buhari, Ezan, 162.) Camiye giriş çıkışta ve oturma düzeninde kadınlar gözetilmiş, onlara camide özel günler tahsis edilmiştir. (Buhari, Ezan 152, 154; Buhari, İlim 15, 35.) Camideki ibadetin süresi bile cemaatteki anne-çocuk, yaşlı genç düşünülerek ayarlanmış, (Tirmizi, Salât, 267.) bu durumu gözetmeyenler uyarılmıştır. (Buhari, İlim, 28.) O dönemde camiye giden ve dini öğrenen kadın, kınanmak yerine övülmüştür. (İbn Hanbel, VI, 148.)
Kız ya da erkek çocuklar da, Hz. Peygamber döneminde anne ve babalarıyla birlikte caminin yolunu tutmuş ve mabedin mütemmim cüzü sayılmıştır. O günün çocukları da bugünün çocukları gibi koşup oynayan düşüp ağlayan çocuklardır. Ama ne Hz. Peygamber ne de ashabı onları azarlamamıştır. (Ebu Davud, Salât, 112.) Çocuklar azarlanmadıkları gibi namaz esnasında büyüklerin sırtlarına çıkmış, kucaklarına alınmış; sevgiyle dolu bu yaklaşım da onları biraz daha büyüdüklerinde vakit namazlarında bir saf oluşturacak çoğunluğa eriştirmiştir. (Ebu Davud, Salât, 96.)
Hz. Peygamber dönemindeki kadın-çocuk ve aile bireylerinin oluşturduğu bu tabloya, günümüzde cami-cemaat ilişkisi bağlamında birçok yeni örnek eklenebilir. Ancak bu örnekleri okuyup takdir etmenin yanında, ne kadarı bugünün dünyasına aktarılabilir? Cami; kadının, çocuğun kısacası ailenin hayatına ne kadar nüfuz ettirilebilir? Cami, camiye karşı var olan zihinsel yapı ne kadar yenilenerek ihtiyaca uygun hâle getirilebilir ve hayata katılabilir ya da hayatın içinde olağanlaşabilir? Kısacası, ideal anlamda bugünün camisi hayatın içine nasıl oturtulabilir?
Bugüne gelindiğinde, cami faaliyetlerinde sadece kadınlar açısından değil, erkekler açısından da bir daralma söz konusudur. Bu, bir yönüyle modernleşmenin olağan bir sonucu olarak görülebilir. Modernleşme ile beraber hayatımıza birçok yeni kurum girdi ve mevcut kurumların bazılarının işlevinde değişimler, genişlemeler veya daralmalar meydana geldi. İnsanların bir araya gelebileceği, toplanabileceği birçok yeni ortam ortaya çıktı. Ancak bu durum, ihtişamlı camileri yapıp yapıp; oralarda bazen sadece cuma namazı bazen de sadece vakit namazı kılınmasını sonra da kapılarının kilitlenmesini haklılaştırabilir mi? Tekrar aynı soruya dönülecek olursa, camiler hayatın içinde nasıl daha aktif hâle getirilebilir?
Bu soruya üç boyuttan cevap verilebilir.
1. Cami görevlileri: Görevliler camilere gelecek bireylere Peygamber dönemindeki bir ruh hâli ile yaklaşacak, camideki görevlerini büyükleri de küçükleri de, kadınları da erkekleri de hesaba katarak yapacak.
2. Cami cemaati: Camide bulunan cemaat birbirine saygılı olacak. Bugünün küçükleri istenmediğinde yarın büyüklerin camide bulunmayabileceği hesaba katılarak çocukların davranışlarına anlayış gösterecek.
Çocuklar için en iyi öğrenme yolu olan görerek, eğlenerek, uygulayarak öğrenme yöntemi kullanılmadır; camiyi hayatın içine sindirme öğretilirken. Anne babalar; kurs için, spor için çocuklarına yaptıkları programlara bir yenisini daha ekleyebilir. Bu da cami ziyaretleridir. En yakınından başlayarak haftada bir gün bulundukları bölgenin bir camisine vakit namazı kılmaya götürebilirler. Bu bir müddet sonra tekrara dönüşebilir. Ancak bu tekrarın güzel getirileri olabilir. Mesela çocukların dershane, okul ve spor arkadaşları gibi bir müddet sonra da cami arkadaşları olacaktır. Bir şekilde cami arkadaşlığını özendirmeliyiz. Ayrıca cemaatin kadın kısmı da düşünülmeli, camilerin kadınlar tarafından da rahat biçimde kullanılması için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.
3. Cami mekânı: Camiler ailece gidilebilecek mekânlar olmalı, tuvaletler temiz, abdest alma yerleri ailece gelmeye uygun olmalı. Ayrıca her cami avlusunun bir köşesinde birkaç salıncak, gölgelik yerlerde birkaç bank olması da, camileri ailece gelmeye daha elverişli kılar.
Camiler herkesin giremediği steril ortamlar değil, temiz ancak herkese kucak açan mekânlar olmalı. Camiler, tek tek bireylerin huzur-u kalple ziyaret edeceği mekânlar yanında, küçük gruplar hâlinde bir araya gelen ve aralarında belirli zaman dilimlerinde tefsir, hadis veya diğer dinî kitapları okuyan bireylere de açık olmalı. Bu özendirilmeli. Din görevlisi imam veya müezzin “Toplantınızı camimizde yapın.” diyebilmeli. Camiler daha çok sivilleştirilmelidir, hayatın daha çok içinde yer alabilmesi için.
Başta da söylendiği gibi, cami deyince akla önce erkekler, sonra çocuklar ve kadınlar gelir. Bu, aslında modern öncesi dönemin bir mirasıdır. Kadının hayatın içine daha çok girdiği, çocukların ailenin gündem merkezi olduğu günümüzde, kadınların ve çocukların daha çok camilerde varlık göstermesi zamanın ruhuna da uygundur.
Son dönemlerde cami faaliyetlerinde yeniden bir canlanma görülüyor. Umarız bu kadınlara, çocuklara da yansır; aileler cümbür cemaat camilerle buluşur. Yüce Allah, camileri cemaatsiz, cemaatleri de kadınsız ve çocuksuz bırakmasın.