Makale

Hüzünlü Toprak Mezopotamya

Hüzünlü Toprak Mezopotamya

Sümeyye Özgen

Ortadoğu’nun sessiz sedasız çarpan kalbidir Mezopotamya…
Bir koldan Dicle ile bir koldan Fırat ile Anadolu’m açtı kucağını sana, kardeşi bildi, sinesine bastı seni. İki ırmağın arasında yaşamaktan ve yaşatmaktan yanadır alın yazın. Alın yazın ki, insanlığın da yazısıdır, tarihidir. Kaderini rıza-i ilahîden; bereketini, bolluğunu Anadolu’mun sinesini yırtıp giden Dicle’den alırsın. Fırat’ın dik başı senin topraklarına vardığı vakit eğilir tevazu ile. Asaletin Fırat’tandır. Toprağına can veren, damarlarında dolaşan kan Fırat’ın cömert sularından kopup gelmektedir. Nehirler ki eli kolu dolu gelir, bereketli topraklar taşırlar avuçlarında sana.
Ey tepeden tırnağa tarih kokan toprak! Nice medeniyeti sardın koynuna. Üstünde yaşayan insanoğluna beşikliği sen yaptın, ninnileri nehirler söyledi. Dilleri, dinleri, ırkları ayrıydı ama kardeşti büyüttüklerin. Çağlar boyunca nice misafirler ağırladın ekmeğinle, suyunla, güneşinle, toprağınla. Analarınkine benzer elinin bolluğu, şefkatin nemrutları utandırır. Sen ki çölün bağrında açan nazlı bir gül gibi yakışırdın yeryüzüne.
Üstünde açan çiçekler binbir renkliyken ala döndü şimdi. Ovalarında kan kırmızısı gelincikler biter oldu. Çiçeklerin, rengini akan kandan mı alır artık? Bereketli topraklarının kıyısı köşesi kan mı kusar bugün? Susuzluğunu coşkun nehirlerden çok; anaların, masum çocukların, bitkinlerin gözyaşı mı giderir? Göğsünde kopan fırtınalar, yakılan ağıtlar mı deler sineni? Yaraların vefasızlıktan, nankörlükten midir? Şerefli tarihine bulaşan kara lekelerden midir ızdırabın?
Derdinin dermanı yine sensin. Ey iki nehrin arasında boylu boyunca yatan hüzünlü toprak! Kanayan yaralarına şifalı ellerini koy. Senin payına düşecek olan çaresizlik değildir. Nehirler sadık dostlarındır hâlâ. Fırat, başını taşlara çarpa çarpa Anadolu’mdan pak ve temiz dualar, âminler getirir bugün, bağrında yaşayan insanlık için. Sular ki barışı, hoşgörüyü mayalayacak mahzun düşmüş topraklarına. Gelincikler rengini kanın kırmızısından almayacak o vakit. Sen yeter ki kanayan yerlerine ellerini koy…