Makale

Editörden...

Editörden...

İnsanlığın dünyada huzura, ahirette de ebedi kurtuluşa ermesi için bir rahmet ve sevgi eli, Yaratanımızı ve varoluşun nihai anlamını kavratan hakikat bilgisi, iç ve dış dünyamızda barış ve huzurun kılavuzu olan İslâm, her şeyden önce birliğin sembolü olan tevhit dinidir. Kutlu elçiler halkasının ilki olan Hz. Âdem’den son peygamber Hz. Muhammed’e kadar bütün nebî ve rasûllerin ilk ve nihaî hedefi, bu ilkenin önce gönüllerde yerleşmesi sonra da kardeşlik ve birlik şuuruyla topluma yansıması olmuştur. Bu, aynı zamanda Yüce Allah’ın peygamberleri aracılığıyla inşa etmek istediği bir medeniyetin de özlü ifadesidir. Bu medeniyet, Müslümanların oluşturduğu bilim, felsefe, sanat ve eğitim gibi kültür alanlarının tümünü şekillendirmiş, kâinatın, insanlığın ve hayatın birlik boyutunu ortaya koyarak, toplumları ulaşması gereken en yüksek noktaya taşıyan hayrın, her türlü iyilik ve güzelliğin de bilgisi olmuştur.

Özü barış, kardeşlik ve tevhit esasına dayanan İslâm; yeryüzündeki bütün canlılara merhametle yaklaşmayı öngörmekte, Yaratandan ötürü yaratılanı hoş görmeyi önemli bir ahlâkî ilke olarak kabul etmektedir. Bu bütüncül yaklaşımın fert ve toplum hayatına yansıması da sevgi, merhamet ve sosyal barıştır. Bu yüzden tevhidi özümseyen ve hayat tarzına dönüştürebilen toplumlar, sadece kendi aralarında değil, bütün insanlara karşı da iyilikle davranılması gerektiğine inanırlar.

Günümüzde adalet, dostluk ve kardeşliği zedeleyen ve ne yazık ki, bu değerlerin yerine geçmeye başlayan haksızlık, düşmanlık, kin ve nefret gibi manevî hastalıklar, öncelikle insanın kendisiyle, inanç ve anlam dünyasıyla ilgili bir problemi haber vermektedir. Bu yüzden inancın tevhit karakterine, ibadetin ihlas ruhuna ve eğitimin manevî terbiye boyutuna, ne kadar çok ihtiyaç vardır.

Pek çok sorunla yüz yüze olan günümüz insanının, hayatı daha yaşanabilir kılmak için tevhidin yeşerttiği sosyal yardımlaşma ve paylaşmayı esas alan bir hayat tarzına ihtiyacı vardır. Çünkü dayanışma ve birlik ruhu bir çok toplumsal problemi çözebilir, arzu edilen barış ve huzuru kolayca sağlayabilir.

Birbirimizin sıkıntılarına duyarsız kalıp sırt çevirme, şefkat ve merhamet duygularından uzaklaşma, dayanışma ve bütünleşmenin sağlayacağı erdemlerden uzaklaşma; bizleri telâfisi mümkün olmayan çaresiz durumlara düşürebilir.

Birlik ruhumuzu yeniden tazelemek, tevhidin fert ve toplum olarak sağlayacağı kazanımlara bir kez daha vurgu yapmak amacıyla hazırladığımız “tevhit” dosyasıyla sizleri baş başa bırakırken, tevhit ilkesinin kendi iç dünyamızda ve toplumsal hayatta daima güçlü olmasını, birlik ve dirliğimizin daim olmasını dilerim.