Makale

Popüler Kültürün Aileye Etkileri

Popüler Kültürün
Aileye Etkileri

Dr. Nesrin Türkarslan
Sosyolog / Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü

Bir toplumun en önemli görevi, öz varlığını korumak, sürdürmek ve gelecek nesillere aktarmaktır. Bu ise kültür yolu ile olur. Kültür, yeni nesle sosyalizasyon süreci ile aktarılarak ülkenin geleceği olan gençlerin millî-manevî değerlerle donatılması sağlanır. Bu sayede gençler geleceğe birer köprü vazifesi görürler. En önemli görevi gençleri topluma kazandırmak olan aile, toplumun devamını sağlayan değerlerle yoğrulmuş olarak, aynı zamanda içinde bulunduğu üst sosyal sistemin bir alt unsurudur. Topluma yapısal-fonksiyonel açıdan bakıldığında aile, bir alt sistem olarak toplumun küçük bir modelidir. Bu ne demektir? Ailede toplumun yansımasını görebiliriz. Bu nedenle, aile ve onu oluşturan üyelerin karakterleri toplumsal yapının temel taşlarıdır. Bir temel ne kadar sağlam ise, onun üzerinde yükselecek olan yapı da o kadar sağlam olur. Aile bir toplumun temel unsurları olan bireyleri yetiştirir, onlara temel davranışları, hakim değerleri aktarır. Bir çocuğun tek sosyalizasyon aracı aile değildir, ancak sosyalleşme sürecinin en önemli ortamı, temel birincil grup olan ailedir. Ancak, değişip dönüşen aile yapımızda ailenin bu temel fonksiyonuna bir başka ortak daha ortaya çıkmıştır: Kitle iletişim araçları: Medya. Toplumsal yapının bir alt unsuru olan medya kültürün önemli bir sistemidir ve dünyada dördüncü kuvvet diye de adlandırılmaktadır.

Toplumsal birer varlık olan insanlar, yeme, içme, barınma gibi doğal ihtiyaçlarını karşılamak için bir üretim süreci içine girerler. Kültür ürünleri bu şekilde ortaya çıkar. Birincil ihtiyaçlarımızı karşılarken başka ihtiyaçlarımız ortaya çıkar ve böylece bir toplumun temelini oluşturan kültür yumağı da ortaya çıkmış olur. Toplumların birbirlerinden farklı olmasını, kültür dediğimiz unsur sağlar. Toplumu ayakta tutan, yaşatan ve nesiller arası bağlantıyı sağlayan bir ulusun kendine has kültürüdür. Bir milletin kendine ait kültürüne ünlü Türk düşünürü Ziya Gökalp hars adını vermektedir. Bir toplumu diğer toplumlar karşısında güçlü kılmak gerekirse, bu harsı meydana getiren unsurları iyi korumak gerekir. Ancak ne var ki sosyal hayatta kaçınılmaz bir gerçek varsa, o da toplumsal değişmedir. Toplumsal değişme sebepleri çok çeşitlidir. İçinde yaşanılan coğrafya, yeni fikirler, buluş ve icatlar bunlardan bazılarıdır. Bu değişmeler yüzyılımızda başdöndürücü bir hızda gerçekleşmektedir. Endüstrileşme sonrası ortaya çıkan değişiklikler, insan hayatlarını değiştirmede çok etkili rol oynamıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra kültür ürünlerinin endüstriyel bir madde hâline gelmesine yol açan teknolojik değişmelerin sayısı artmış ve her biri, bir diğerindeki değişimi tetiklemiştir. İnsanların kullandıkları iletişim araçları onların hayatında önemli rol oynamaya başlamıştır. Türkiye’de bu hızlı değişmelerin yaşanmaya başladığı yıllar 1980’li yıllara rastlamaktadır. Özel radyo ve televizyon kanallarının açılması, bilgisayarın gündelik hayatta arz-ı endam etmesi ve yanında interneti de hayatlarımızda vazgeçilmez bir yere sahip olmaya aday bir şekilde getirmesi, toplumda geriye dönüşü imkânsız bir oluşumu başlatmıştır.

Türkiye hızla değişen bir toplum yapısına sahiptir. İç-göç Türkiye’nin toplumsal değişmeyi hızlandıran bir gerçeğidir. Göçle birlikte gelişen kentleşme, kültürel alanda yaşanan sosyal süreçleri önemli hâle getirmektedir. Köyden kente göç eden insanın, içine girdiği yeni ortama adapte olabilmek için bir sürece ve bu süreçte de yardıma ihtiyacı vardır. Fakat onları yeni ortamlarına adapte edecek mekanizmaların bulunmamasından dolayı devreye medya araçları girmektedir. Yeni hayatlarına alışmaya çalışırken onları yönlendiren özellikle televizyon olmaktadır. Onlar için en kolayı televizyon aracılığı ile modern hayata adapte olmaktır.

Medya dördüncü kuvvet olarak insan hayatında yer almaktadır. Medyanın kültür hayatında vazgeçilmez bir yeri ve insan hayatında çok önemli fonksiyonları vardır. İnsanları bilgilendirme ve boş zamanlarını hoşça geçirmelerini sağlama bunlardandır. Ortaya konulan yayınlar toplum hayatımızda Popüler Kültür adını verdiğimiz bir oluşumu karşımıza çıkarmıştır. Kimine göre bu kitle kültürüdür. Aslında kültürün ta kendisidir. İçinde yaşanılan zamanda, halk üzerinde yaygın olarak etkili, tam hayatımızın merkezinde bir yerdedir aslında. Popüler kültür, Türkçe sözlükte şöyle tanımlanmaktadır: “1. Halkın beğenisine uygun, halk tarafından tutulan. 2. Herkesin tanıdığı.” Bu tanıma göre halkın beğenisine uygun olan ya da halk tarafından tutulan her şey bu kavramın içine girmektedir. İnsanların üretmiş olduğu popüler kültür, bugün kendisini yaratan insanı yeni bir forma sokmakla meşguldür. Popüler kültür, yukarıda üzerinde durduğumuz toplumsal varlığımızın devamı için sağlamca korumamız gereken manevî değerlerimize bir tehlike olarak işlemektedir.

Toplumsal yapının temel birimi olan aile yapısı, popüler kültürden olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu etkilerin başında aile üyeleri arasındaki iletişimin giderek yok olması gelmektedir. İnsanlar televizyonun karşısına geçerek hareketsiz, düşünme eylemi içine girmeden, bir cümleyi bile kaçırmamak için çıt çıkarmadan zamanlarını öldürmektedirler. Evlerde artık birden fazla televizyon bireylere hizmet vermektedir. Evde bir televizyon varsa, anne-baba, üstelik de akşamları sadece birkaç saat görebildikleri çocuklarını ortamdan uzaklaştırmak için –odana git ders çalış– diye uzaklaştırabilmektedir. Ya da daha kötüsü hiç yaşına uygun olmayan programları, psikolojilerinin nasıl etkileneceğini hiç hesap etmeden birlikte izleyebilmektedirler. Başka bir alternatif de (sevgiden dolayı, hiçbir şeyleri eksik olmasın diye), çocuğun odasına bir televizyon koymak ve denetimsiz olarak seyretmesine izin vermektir. Aile bireyleri birbirleriyle konuşup, hayatı paylaşmak yerine, kendilerini televizyonun içine canlı canlı gömmektedirler.

Çoktan beridir hayatımızda var olan televizyonun olumsuz etkileri çok olmakla birlikte, bilgisayar ve internet kadar yıkıcı olmamıştır. Çünkü internette sınırların bittiği bir yer bulunmamaktadır. Ailelerin bu konuda en büyük yanlışları, çocuğun hayatında yararlı olup olmayacağını hiç hesaba katmadan –okuldaki ödevleri internetten veriyorlar- bahanesiyle bilgisayar satın almalarıdır. Bilgisayar ve yanında olmazsa olmazı olan internet kullanılıcılığı, bireylerde bağımlılık yaratmaktadır. Gelecekte, bu bağımlılığın, kurbanlarının hayatlarını nasıl etkilediğini bolca okuyacağız. Bilgisayar ve internet gençlerin tüm hayatlarını etkilemektedir. Çocuklar bu sayede konuşmayı ve aileleriyle iletişim kurmayı unutmaktadırlar. Cümle kurarken kullandıkları kelime sayısı azalmıştır. Bir çocuğu aile sosyalleştirmezse, onun gelecekteki kaderinde de etkili olması beklenemez. Bu arada bilgisayar ve internet sadece gençleri etkilemiyor, aynı zamanda anne-babayı da etkiliyor. Evde birlikte yaşadıkları insanla sohbet etmeyen insanlar, hiç tanımadıkları birileriyle saatlerce sohbet etmektedirler. Televizyon gibi bilgisayar sayısı da evlerde birden ikilere çıkmış, hatta, daha modern ailelerde kişi sayısı kadar bilgisayar olmuştur. Peki hangi alanda bilgisayar ve internetten yararlanılmaktadır? Bunun bir araştırması yok ancak basit gözlemlerimizden yola çıkarak diyebiliriz ki, daha çok oyun oynamak ve sohbet etmek için kullanılmaktadır.

Çocukların denetimsiz televizyon seyretmesi, internette gezinmesi, onların sosyalizasyon süreçlerinde aileden kazanacakları kültürel değerleri ortadan kaldırmaktadır. Böylece, nesiller arasında kültürel kopma meydana gelmektedir. Ailenin değerleri yok olmaktadır. Bir mahremiyeti olan sosyal yaşantılar artık sereserpe gözler önünde cereyan etmektedir. Bütün aile sorunları milyonlarca insanın önünde tartışılabilmektedir. Aileler, Türk örf ve âdetlerine hiç uymayan formatta pek çok programın bombardımanı altında korunaksız kalmış durumdadır. Bireyler, kendi aile sorunları üzerinde düşünmezken, bağımlısı hâline geldikleri programlardaki sahte hayatlar üzerinde düşünmekte, onların taraftarı olmaktadırlar. Burada tıpkı bir futbol takımıyla olduğu gibi sunulan karakterlerle özdeşleşme gerçekleşmektedir. Akşam seyredilen programdaki sahneler, ertesi günün en önemli tartışma ve konuşma konusu hâline gelmektedir. Bu programların en uç noktasında yer alanlarından biri olan, bir grup insanın bir eve girip, gündelik hayatı birlikte yaşadığı ve bunu da herkesin seyretmesine izin verdikleri yapımlar yayınlanmaktadır. Evinizde bir mahremiyet duygusu ile hareket edip, pencerelerinize perde takıyorsunuz ki başkaları sizin yaşantınızın içini görmesin, ailenizin içinde olanlar size özel olsun, öte yandan sanal âlemin evinde ise her şey ortada, bütün ilişkiler saydam ve sizin normalinize hiç de uymuyor, ama seyrediyorsunuz, hatta bağımlısı ve orada yaşayan insanların yaşadıklarının savunucusu oluyorsunuz. İşte bu popüler kültürün aileye, hiç zorlamadan, kendiliğinden verdiği bir zarardır.

Çocuklar gerçek hayattan gün geçtikçe uzaklaşarak, sanal âlemin büyüsü ile kendilerini meşgul etmektedirler. Sanal bir âlemde yaşayan birine doğayı sevme, onu koruma duyguları nasıl aşılanabilir diye düşünmek gereklidir. Küresel ısınma ve bunun sonucu olarak ortaya çıkan sorunların, tüm insanlığın sorunu olduğu kaygısı, sanal âlemde yaşayan kişilere ne kadar hissettirilebilir. Gençler hayata dokunmuyorlar, sadece bilgisayarın tuşlarına dokunuyorlar. Burada ailelerin gözden ırak tutmaması gereken bir nokta da bilgisayar ve internet sayesinde gençlerin ebeveynleriyle olan kültürel farklılaşmalarıdır. Bu farklılaşma geçtiğimiz yıllarda nesiller arasında kültürel çatışma konusu olurdu. Şimdilerde bu çatışmanın çok fazla yaşandığı söylenemez çünkü, çatışma da bir ilişki türüdür ve artık günümüzde yukarıda değinildiği gibi nesiller arası ilişki ortadan kalkmıştır.

Bilgisayar-internet tiryakiliği gençlerin doğal gelişimlerini de olumsuz etkilemektedir. Saatlerce bilgisayarın başından ayrılamayan çocuğun beslenme ve uyku alışkanlıkları da bozulmaktadır. Ailelerin birlikte bir sofra etrafında yemek yeme alışkanlıkları yok olmaktadır. Gençler, bilgisayarda sohbete ya da oyuna kendilerini bir kaptırdı mı, gece geç saatlere kadar uykusuz kalmakta, sabah da geç saatlere kadar yatmaktadırlar. Bir toplumun sağlıklı devamı için gençler ne kadar önemli ise, gençlerin sağlığı için de beslenme ve uyku o denli önemlidir. Normal sağlıklı bir gelişim, onların gelecekteki hayatlarının en önemli temelidir. Dolayısıyla başarıyı da sağlayacak olan onların sağlıklı gelişimleridir. Yurt dışında bilgisayar-internetin çocuklar üzerindeki bu olumsuz etkileri çok bariz bir hâle geldiği için, soruna, bakanlıklar düzeyinde çözümler devreye sokulmaktadır.

Popüler kültür sadece televizyon ve bilgisayar-internetle sınırlı olarak bizi etkilemiyor. Kitaplar, filimler, müzikler olarak da hayatımıza giriyor ve bizi etkisiz eleman konumuna getiriyor ve işin kötüsü orada da bırakıyor. Bir kitap yayınlanıyor ve bir anda tüm çocukların elinden düşmeyen ve ikincisini, üçüncüsünü sabırsızlıkla bekledikleri kitap oluveriyor. Filmi gişe rekorları kırıyor. Herkes mutlaka o kitabı okuyor ya da o filmi seyrediyor. Seyetmeyenlere hayret ediliyor. Peki insanların seçme özgürlüğü? Özgürlüğe ne gerek var. Birileri sizin için karar veriyor. Birçok alanda bu böyle artık. Bunun rahatlığı içinde insanların büyük bir çoğunluğu aynı şeyleri düşünüyor, aynı şeyleri beğeniyor, aynı şeyleri istiyor, aynı değer yargıları ile yaşıyorlar. Her şeye bu “aynı” kalıp egemen. Burada söz konusu olan başkalarını taklittir. Kendini birey olarak gerçekleştirmekten, sağlam kişilikten yoksun bir insan için en kolayı, başkalarını taklittir.

Popüler kültürün bize sunduğu ürünleri bilinçsizce tüketiyoruz hatta tüketmekte ısrar ediyoruz ve bizim için sonucunu hiç düşünmüyoruz. Bu ürünleri tüketirken bize verilen hayat süresini de tüketiyoruz. Bir çatı altında birlikte yaşadığımız insanlarla olan ilişkilerimizi tüketiyoruz. Çocuklarımız doğal ve sosyal hayattan soyutlanmış olarak sanal ortamlarda sosyalleşiyorlar. Daha doğrusu a-sosyal bireyler olma yolunda aday adayıdırlar.

Hepimizin üzerine düşen görev, toplumumuzun sağlıklı bir yapıda devamını sağlamaktır. Bu bir sosyal sorumluluktur. Aileyi bozduktan sonra düzeltmek için ne kadar model bulursanız bulun çaresi olmayacaktır. Aile ilişkilerine ve değerlerine dolayısıyla aile yapısının içine bu ve benzeri yollarla dinamit konmuştur denilebilir. Aileler de bunu görmektedir. Fakat en kötüsü, onu tesirsiz hâle getirmek gücünü de bireyler kendisinde bulamamaktadır.