Makale

Din Samimiyettir

Dr. Sâfi Arpaguş
Marmara Üniv. İlahiyat Fak.

Din
Samimiyettir

"De ki; Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah’a ibadet ederim. (Zümer, 14)
"Din Nasihattir." (Müslim, İman, I, 74)
"Goft "ed-dinü nasiha an Resûl / Ân nasihat der lügat zıdd-ı düğul."
"Resûl (s.a.s.) "Din nasihattir" buyurdu, o "nasihat", lügatte "aldatma"nın zıddıdır."
(Mevlâna, Mesnevi III, b. 3942)

Lügatler samimiyeti; "samimi olmak, içten, candan ve riyasız olmak" şeklinde tarif etmektedir. Hâlis, temiz, tabiî, gönülden gelen sevgi ve dostluk ve bağlılık da samimiyet göstergeleridir. Bütün bu manalarıyla beraber samimiyet, daha çok kalpte yerleşik İnsanî bir erdem ve güzel ahlâkın gereği bir seciye, huydur.
İnsan "mükerrem varlık" olarak yaratılmıştır. Bu mükerrem varlığın bizce en değerli organı da "kalp"tir. Çünkü kalp, insanın niyet ve yönelişlerine mekândır. Çünkü kişinin ihlâs ve samimiyeti kalpte cereyan eder. Bir kimse iman ettiğini söylediği ve aman dilediği halde sahabe tarafından bu davranışı ölüm korkusuyla söylenmiş bir yalan olarak algılanıp, o kimse öldürüldüğünde bu durum Hz. Peygamber tarafından hiç de hoş karşılanmamış, hatta o kimseyi öldürenler "kalbini çıkarıp baktınız mı?" şeklinde azar- lanmıştır. Çünkü Hz. Peygamber kalbin samimî ve hâlis olarak, içtenlikle yönelişlerinin Cenab-ı Hak tarafından dikkate alındığını bir hadis-i şeriflerinde şu şekilde dile getirmişlerdir:
"Allah sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, siretlerinize, kalplerinize ve amellerinize değer vermektedir." (Müslim, Birr, 32)
Kalbin "iman"dan sonra en değerli hâzinesi hiç şüphesiz "samimiyet" veya "ihlâs"dır. Böyle bir değere sahip olan kalbe Islâm mutasavvıfları "kalb-i selîm" demektedirler. Ruh dünyamızın olmazsa olmazı olan bu değerden mahrum olan kalp ise, katılaşmış, taşlaşmış, kararmış, hatta ölmüştür denilebilir. Kalpte varlığı ya da yokluğuyla "Müslüman" vasfını "münafık" sıfatına çevirecek olan da bu haslettir. Ebedî âlem için istenilen ve onu kazanabilmek için gerekli olan da böylesi bir kalbe sahip olabilmektir.
"O gün ne mal, ne evlâtlar fayda verir. Ancak Allah’a temiz bir kalp ile gelenler kurtulurlar!"
(Şuara, 88-89)
Mevlânâ Fîhi Mâ Fîh’te bu hususu manidar bir hikâye ile şu şekilde anlatır:
"Yusuf (a.s.)’un bir arkadaşı onu ziyarete gelir. Yusuf (a.s.) ona kendisine hediye olarak ne getirdiğini sorar. Arkadaşı; "Sende olmayan ne var ki onu bulup sana getireyim. Her iki âlemin de bütün güzelliklerine sahip ve mâlik bir kimsenin neye ihtiyacı olabilir ki? Bu âlemde senden daha güzel bir cemale sahip kimse olmadığından, Ce- nab-ı Hakk’ın sana lütfettiği o güzelliği senin de seyredebilmen için sana bir ayna getirdim!" der. işte hikâyede olduğu gibi Cenab-ı Hakk da "malikü’l- mülk"tür. Bir şeye ihtiyacı olmaktan münezzehtir. Bu sebeple kul Allah’ın huzuruna onda cemalini seyredebilmesi için parlak bir ayna, yani "temiz bir gönül", "selim bir kalp" ile çıkmalıdır. (Fîhi Mâ Fîh, 285)
"Sanma ey hâce kim senden zer ü sîm isterler
"Yevme lâ yenfeu"da kalb-i selîm isterler!"
Samimiyet konusunda Hz. Peygamber (s.a.s.)’in tavsiye ve uyarıları olduğunu biliriz. "Din nasihattir" hadis-i şerifi bu hususa misal olabilecek bir hadistir ve hemen herkes tarafından bilinmektedir. Ancak bu hadiste geçen "nasihat" kavramı türkçe- deki ilk anlamıyla daha çok "vaaz ve nasihat" ya da "ikaz ve tavsiye" anlamlarında kullanmakta, öyle anlaşılagelmektedir. Halbuki bu kelimenin gözden kaçan, bilinen yaygın anlamlarının gölgesinde kalmış diğer manaları arasında "samimiyet" ve "içtenlik" anlamı da vardır. Bu anlamda "nasihat", bir şeyi veya bir kimseyi iten ve gönülden sevmek, ona bağlanmak, ihlâs, sadakat ve samimiyettir. "Nasa- ha", arı duru oldu, saf oldu demektir. Bu manadan hareketle içinde aldatma duygusu olmayan, kalbi halis kimselere "nâ- sih" veya "nasuh" denmiştir. Yine Kur’an-ı Kerim’de de içten, ihlâslı ve samimî olan tevbelere "tevbe-i nasuh" (Tahrim, 8) denmektedir. Burada "nasihat" kelimesini; ihlâs, samimiyet, içten ve gönülden olmak anlamında düşündüğümüz zaman bunun zıddı da; aldatmak, kandırmak, iki yüzlü ve münafıkça davranmak olur. Görülüyor ki, bu hadis-i şerifte geçmekte olan "nasihat" kelimesinin hem sözlük anlamı ve hem de kendi içinde tutarlı bir bütünlük sağlayabilmesi ve bu kelimenin Kur’an ve sünnete dair kaynaklardaki kullanımı bu kelimenin ihlâs, samimiyet, içten ve gönülden bağlılık anlamına geldiğini göstermektedir. ("Din Nasihattir" hadisinin diğer manaları yanında "samimiyet" manası ve bu husustaki değerlendirmeler için bkz., Doç. Dr. Mehmet Görmez, "Din nasihattir", Diyanet Aylık Dergi, Şubat 2006. s. 24-27)
"Samimiyet ve ihlâslı olmak" aynı zamanda "kalp temizliği"ne de tekabül etmektedir. "Kalp temizliği" ise, daha çok davranışların kaynağında olmalıdır, insan sorumluluklarını yerine getirmeksizin, ya da emredilen dinî-ahlâkî görevlerini ihmal ederek veya kaçınılması hususunda kesin hükümler bulunan kötü fiilleri içinde en ufak bir tasa ya da burkulma hissetmeksizin ve son derece rahat bir şekilde, hatta görgü ve nezaket gereği sayarak o fiili yaptıktan sonra "kalp temizliği"nden söz etmek "samimiyet" ve "ihlâs" sınavını daha başta kaybetmek olsa gerektir.
Samimiyet ve ihlâs sahibi olabilmek, yaptığı işlerde bir değer kıstası olarak kalbi bir oto-kontrol sağlayabilmekten, yani, "gönül hanesi" nde "samimî" olabilmektir. İşte bunun için sevgili Peygamberimiz buyururlar:
"Amellerin değer ölçüsü niyetlerdir. Herkesin eline geçecek olan da niyet ettiğidir." (Buhari, Bed-i Vahy, 1)
Bu hadisten anlaşılması gereken hakikat de, imanın amellerle birlikte niyete, niyetin ise ihlâs ve samimiyete dayanması gereğine yapılan vurgu olmalıdır.
Bu noktada "dinde ve kullukta samimiyet" önem kazanmaktadır. Cenab-ı Hak, Sevgili Peygamberimizden şu ayetlerde kendisine samimiyet ve ihlâs içerisinde kulluk etmesini istemiştir:
"Biz sana kitabı hak ile indirdik. O halde sen de dini yalnız Allah’a halis kılarak kulluk et!" "De ki; bana dini Allah’a halis kılarak, O’na kulluk etmem emrolundu. Bana Müslümanların ilki olmam emrolundu!" "De ki; Ben dinimde ihlâs ile ancak Allah’a ibadet ederim." (Zümer, 2,11-12,14)
Netice itibariyle insanın değeri onun samimiyet ve içtenliği ile doğru orantılıdır. Yapmacık olan ve taklitten öte hiçbir anlamı özü ve ruhu olmayan her türlü davranış değersiz ve bayağıdır. Bu Cenab-ı Hak katında böyle olduğu gibi, İçtimaî hayatın hemen her safhasında ve insanların nezdinde de böyledir.