Makale

Din İşleri Yüksek Kurulundan

Din İşleri Yüksek Kurulundan

Bir camide aynı gün iki defa cuma namazı kılınabilir mi?
Asıl olan, cuma namazının bir camide bir defa kılınmasıdır. Dolayısıyla meşru bir mazeret veya zorunluluk yok iken aynı camide cuma namazının tekrarlanması uygun değildir. Ancak, yer darlığı ve benzeri meşru bir mazeretin bulunması hâlinde başka bir imamla birlikte aynı camide ikinci defa cuma namazı kılınabilir.
Seferiliğin başlangıcı nasıl belirlenir?
Dinen sefer sayılacak mesafedeki bir yere gitmek üzere yola çıkan kişi, bulunduğu şehrin belediye sınırlarından çıkınca misafir hükmünde kabul edilir. Bu kimse yolculuk hüküm ve ruhsatlarından yararlanmaya başlar. Buna göre, yolculuğa çıkıp belediye sınırlarını geçen kimse dört rekâtlı farz namazları iki rekât olarak kılar.
Günümüzde şehirler genişlemiş, İstanbul örneğinde olduğu gibi, iki ucu arasındaki mesafe neredeyse sefer mesafesi olacak kadar genişlemiştir. Günümüzde, bu gibi kentlerde seferiliğin, otogardan veya istasyondan ya da bulunduğu semtin sınırlarından başlayacağı yönünde görüşler vardır.
Seferi olan kişi cemaate namaz kıldırabilir mi?
Seferi kimse, hem seferi olan cemaate, hem de mukim olan cemaate imamlık yapabilir. Seferi olan kişi dört rekâtlı farz namazları iki rekât olarak kılacağı için, böyle bir kimse cemaate namaz kıldıracağı zaman namaza başlamadan önce, “Ben seferiyim, ikinci rekâtın sonunda selam vereceğim. Ben selam verince siz selam vermeksizin kalkıp namazınızı tamamlayınız.” uyarısında bulunması, karışıklığı önlemek bakımından uygun olur. Nitekim Hz. Peygamber Mekke fethinden sonra Mekke’de kaldığı sürece namazları misafir olarak (kasrederek) kıldırmış ve “Biz misafiriz, siz namazlarınızı tamamlayınız.” buyurmuştur. (Ebu Davud, Salatü’l-Müsafir, 10.) Hz. Ömer (r.a.) de aynı şekilde, Mekke’ye geldiği zaman dört rekâtlı farzları iki rekât olarak kıldırmış ve mukim cemaate: “Mekkeliler! Namazınızı tamamlayınız; biz misafiriz.” demiştir.
Seferi olan bir kimse mukim imamın arkasında namazını nasıl kılar?
Seferi olan bir kimse mukim bir imama uyarsa namazını tam olarak kılar. Zira Rasulüllah (s.a.s.), “İmam kendisine uyulsun diye imam olmuştur.” (Buhari, Salat, 18.) buyurarak, cemaatin namazının imamın namazıyla aynı olması gerektiğini ifade etmiştir. Seferi olan kişi, vakit içinde mukim bir imama uyup namazını tamamlamadan selam verirse, kıldığı bu namaz geçerli olmaz. Bu durumda namazı bozulan kişi aynı namazı yeniden tek başına kılarken dört rekât olarak değil iki rekât olarak kılar.
Asr-ı evvel ve asr-ı sani ne demektir? Ülkemizde ikindi namazı hangisine göre kılınmaktadır?
Kelime olarak asr-ı evvel; ilk ikindi, asr-ı sani de ikinci ikindi demektir. Dinî bir terim olarak asr-ı evvel; fey-i zevalden yani güneşin tam tepe noktasına gelip, cisimlerin gölgesinin en kısa olduğu hâlden başka her cismin gölgesinin kendi misline ulaştığı zamana denilir. Asr-ı sani, fey-i zevalden başka her şeyin gölgesinin kendisinin iki katına ulaştığı zamandır. İmam Ebu Hanife’ye göre asr-ı sani öğle namazının son, ikindi namazının da ilk vaktidir. Yani öğle namazı bu vakte kadar kılınabilir. İkindi namazının vakti de bu esnada girer. İmam Ebu Yusuf ve İmam Muhammed ile diğer üç mezhep imamına göre ise, asr-ı evvel ile öğle namazının vakti çıkmış ve ikindi namazının vakti girmiş olur. Ülkemizde takvimlerdeki ikindi vakti, asr-ı evvele göre hazırlanmıştır.
Cuma namazında hutbeye yetişemeyen kimsenin namazı geçerli midir?
Cuma namazında hutbe, namazın sahih olmasının şartlarından biridir. Hutbe okunmadan kılınan bir cuma namazı sahih değildir. Bu nedenle hutbe okunurken en az bir erkeğin hazır bulunması gerekir. Ancak cuma kılabilmek için hutbeye yetişmek ve dinlemek şart değildir. Buna göre, mazeretine binaen okunan hutbeye yetişemeyen veya hutbeyi duymayan kişinin kıldığı cuma namazı sahih olur. Hutbeyi dinlemeye yetişemeyen kimse, cuma namazının ikinci rekâtına bile yetişse, imam selam verdikten sonra ayağa kalkıp bir rekât daha kılarak cuma namazını tamamlar.
Sabah namazı imsak ile birlikte kılınabilir mi?
İmsak vakti, (başka bir deyişle oruç yasaklarının başlama vakti), fecr-i sadıkın oluşması, yani tan yerinin ağarmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de, “Artık (ramazan gecelerinde) eşlerinize yaklaşın ve Allah’ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Şafağın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşama kadar orucu tamamlayın.” (Bakara, 2/187.) buyrulmaktadır. İmsak vakti ile sabah namazının vakti girdiğine göre bu vakitte sabah namazı kılınabilir. Sabah namazının vakti, güneşin doğmasına kadar devam eder. Zira Cebrail´in Hz. Peygamber’e (s.a.s.) imamlık ettiğine ilişkin hadise göre Cebrail sabah namazını birinci günde tan yerinin ağarmasıyla, ikinci günde de ortalık tamamen ağarıp güneş doğmak üzereyken kıldırmış ve “Bu iki vaktin arası, senin ve senin ümmetin için sabah namazının vaktidir.” (Nesai, Mevakit, 10, 2; Muvatta, Vükût, 3.) demiştir.
Cuma namazında iç ezanı okumanın hükmü nedir?
Cuma günü öğle vaktini bildiren ezan, Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde cami içinde hatip minbere çıktıktan sonra okunmaktaydı. Bu sebeple cuma günü hutbeden önce okunan iç ezanın, hatibin huzurunda olması hutbenin sünnetlerindendir.
Hz. Osman döneminde şehrin genişlemesi ve iç ezanın her tarafta duyulmaması üzerine, namaz vaktinin girdiğinin bildirilmesi maksadı ile dışarıda ezan okutulmaya başlandı. Hz. Peygamber’in uygulaması olan iç ezanı okunmaya da devam edildi.