Makale

Editörden

Dr. Yüksel Salman
Dini Yayınlar Genel Müdürü

İnsanların zamanlarını, paralarını ve güçlerini “iyi bir imaj” için nasıl harcadıkları, daha çok insana ulaşmak ve daha çok kazanmak için zihinlerini bu uğurda nasıl yorduklarını hepimiz biliriz. İyi tanınmak, iyi bilinmek, toplum içinde hatırı sayılır bir yer edinmek doğal bir hâldir. Ancak olduğundan farklı görünmeye veya göstermeye çalışmak, böylece bir gerçekliğin üstünü örterek sahte gerçeklikler inşa etmek ne kadar insani ve ahlakidir?
Rabbimiz insanın ihtiyaç duyduğu her şeyi bize bir nimet olarak sunmuş ve helal olan şeylerden yiyip içmemizi ve istifade etmemizi istemiştir. İslam, haram kılınan bazı şeylere bile zaruret hâlinde ve zaruret miktarınca müsaade etmesine rağmen, bir şeyin amacı dışında kullanılmasını ve ihtiyaçtan fazla tüketilmesini ve gösterişi yasaklamıştır. Gösteriş hem tüketimi körüklemekte hem de pek çok manevi hastalığı besleyerek insan tabiatını bozmakta ve olumsuz yönde etkilemektedir. Öte yandan üretilen bir malın tanıtımında dinen bir mahzur görülmezken, abartıya kaçan, hakikati gizleyen veya olduğundan farklı gösteren her söz ve eylem yasaklanmaktadır. Kuşkusuz bu davranış İslami olmadığı gibi insani ve ahlaki de değildir.
Ticari kuruluşların kazançlarının önemli bir bölümünü reklama ayırdıkları günümüzde, zengini ölçüsüz biçimde harcamaya, fakiri de iktisadi ve ruhi açıdan sıkıntıya iten, bazen de ailede ve toplumda üzücü hadiselere zemin hazırlayan gösteriş ve reklam kültürünü bu sayımızda değişik boyutlarıyla ele aldık. Amacımız bu konuda gösterişten ve abartıdan uzak, gerçeğe uygun ortak bir dilin oluşmasında yazarlarımız eliyle mütevazı bir katkı sağlayabilmek.
Bu kapsamda ibadetlerde gösteriş konusu Prof. Dr. Ramazan Muslu’nun “Riya: Manevi Hastalık” başlıklı yazısıyla yer aldı dergimizde. Dr. Mehmet Ulukütük, “İmaj ile Gösteriş Arasında Mahremiyetin Metafizik Dönüşümü” başlıklı yazısıyla her şeyin yerini temsillere bıraktığı imaj ve gösterişler dünyasında en çok zarar görenin mahremiyet olduğunu akıcı bir üslupla anlattı. Hakan Çopur, araçların amaçlara hükmettiği modern çağda “Gösteri(ş) Toplumu” yazısıyla reklamı “tüketimin ateşini canlı tutan odun” olarak tanımladı ve “en büyük zenginliğin kanaatkârlık” olduğu ilkesinden hareketle, Müslümanların günümüz gösteri ve gösteriş dünyasında pek de iyi imtihan vermediği tespitini bizimle paylaştı. Alparslan Durmuş ise “Değerleri Tüketmemek İçin” başlıklı yazısıyla, sahip olma iddiasında bulunduğumuz değerlere gerçekte ne kadar sahip olduğumuz konusunda kendimizi sorgulamamız gerektiğine dikkat çekti.
Diyanet Aylık dergimizin bu yılki son sayısını beğeninize sunarken, sürekli iyiye gitme gayretiyle 2014 yılının hepimize sağlık, huzur ve hayırlar getirmesini Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.