Makale

Sanat ve Estetik Kongresinin Ardından

Kamil Büyüker

Sanat ve Estetik Kongresinin Ardından

Diyanet İşleri Başkanlığının dinî yayıncılık alanında her yıl farklı bir konu etrafında problemlerin tespit edildiği ve çözüm yollarının konuşulduğu Dini Yayınlar Kongresi bu yıl İslam-Sanat ve Estetik üst başlığı ile toplandı. Bu sene 6.’sı düzenlenen kongrede tercih edilen konu, henüz üzerine yeterince kafa yormadığımız bir alandı. Ve bu sahada ciddi eksiklerimiz, yanlışlarımız göze çarpmaktaydı. Hâliyle böyle bir alanda sanata, estetiğe -geleneksel tabirle bediiyyata- olan ihtiyaç bizim bu sahada eksiklerimizin de neler olduğu noktasında bir yol haritası çizecekti. 29-30 Kasım ve 1 Aralık tarihlerinde Cevahir Kongre Merkezinde gerçekleşen kongreye yüzün üzerinde tebliğci, müzakereci ve katılımcı iştirak etti. Özellikle açılış programının gerçekleştirildiği gün gösterilen ilgi ve alaka konunun ehemmiyetinin göstergesiydi.
Üç güne sığdırılan sanatın, estetiğin, mimarinin, musikinin bilimsel tebliğlere konu olduğu kongrede “Dinler ve Estetiğin Keşfi”, “İslam Sanatının Tarihsel Serüveni” “İslam ve Edebiyat”, “İslam ve Mimari”, “İslam ve Musiki”, “İslam ve Görsel Sanatlar”, “Geleneksel Türk-İslam Sanatları”, “Din ve Sanat Konulu Neşriyat”, “İslam, Sanat ve Estetik Konulu Yayıncılıkta Gelecek İçin Perspektifler” ve “Genel Değerlendirme” başlıklı dokuz oturum ile özel oturumlar yer aldı. Kongrenin açılışından kongre sonuna kadar katılımcıların beğenisine sunulan küratörlüğünü Ahmet Zeki Yavaş’ın yaptığı Klasik Sanatlar Sergisi ise gezilmeye değer bir güzellik arz etmekteydi.
Kongre, İstiklal Marşı ve sonrasında Mushafları İnceleme ve Kıraat Kurulu Başkanı Hafız Osman Şahin Hoca’nın Kur’an tilaveti ile başladı. Daha sonra Dini Yayınlar Genel Müdürü Dr. Yüksel Salman selamlama konuşması yapmak üzere kürsüye geldi ve katılımlarından dolayı haziruna teşekkür etti. Kongrenin mahiyetini, muhtevasını ve felsefesini anlatmak üzere kürsüye gelen Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, evvela İslam sanat felsefesini ve sınırlarını çizdi ve şunları söyledi: “İslam sanat felsefesi, genel sanat eğilimlerinin kendi içindeki ayrışmaları bir yana kendine özgü perspektifi, estetik temsilleri ve sanat eksenli örtük diliyle her zaman Müslüman evrenin en üst örneklerini yansıtmaktadır. İçinde Allah vergisinin öz nitelikleri başta olmak üzere, ustalık-çıraklık süreçlerinde sabırla aşılan sayısız engebeleri içinde barındıran zanaatkârlık süreçleri son tahlilde sadece ve sadece Allah’ı aramakla sınırlandırılması gereken bir duygu derinliğini yansıtmaktadır.” Konuşmasının devamında Batı sanatı ve İslam sanatı üzerine mukayese yapan Görmez, Batı sanatında eserlerin görüntüye ve teşhire dayalı olduğunu, İslam sanat eserinde ise eyleme dönük bir terbiyecilik söz konusu olduğunu ifade etti. Buradan hareketle eserlerin terbiye ediciliği ve belli bir edep silsilesi dâhilinde inşasına değinerek şunları ifade etti: “Mimari bir terbiye biçimidir. Bunun çeşitlemelerini yapabiliriz: Selçuklu camisi kendisini geniş olarak kurgular. Böylelikle ön saflara daha çok insan sığar. Çünkü hadis-i şerifin belirttiği üzere ön saflarda namaz kılmak daha faziletlidir. Selçuklu camisi bir edeptir, sizi daha ön saflara iten bir terbiye. Ya da Safranbolu evlerinin pencerelerinin birbirine dönük olmaması bir terbiyedir. Sizi tecessüsten men eder, evlerin penceresinden içeri bakmamanızı öğütler. Zemine döşenen taşların sizi yere bakmaya zorlaması “Mümin erkeklere ve mümin kadınlara söyle bakışlarını sakınsınlar” hükmünün bir açılımı ve terbiyesidir. Gündelik hayata girecek kadar mimari bu anlamda bir terbiyedir. Bunu nispeten Batı’da da bulabilmekteyiz. Gotik kilise bir teslimiyet ve alçakgönüllülük terbiyesidir. Ama bunu sağlayan görüntüdür, sizi küçük düşüren yüksekliktir. Selçuklu camisinde olduğu gibi sizi eyleme zorlayarak terbiye etmiyor, gotik kilise sizi gördüğünüzle terbiye ediyor. Barok ve rokoko kiliseleri bunu daha da ileriye taşıyarak tam bir görsel teşhire dönüşüyorlar.”
Üç farklı salonda ve üç gün boyunca devam eden kongre, bu alanda söz sahibi olan Prof. Dr. Uğur Derman, Hattat Hasan Çelebi, Prof. Dr. Turan Koç, Prof. Dr. Sadık Kılıç, Prof. Dr. İlhan Kutluer, Prof. Dr. Burhanettin Tatar, Doç. Dr. Ekrem Demirli, Prof. Dr. Mustafa Uzun, Yrd. Doç. Dr. Nuri Özcan, Prof. Dr. Mustafa Kara, Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam, Doç. Dr. Zeynep Gemuhluoğlu, Ömer Lekesiz, Sadık Yalsızuçanlar, Beşir Ayvazoğlu, Hilmi Şenalp, Doç. Dr. Cüneyt Issı, Doç. Dr. İsmail Güleç, Emine Eroğlu, Mevlana İdris, Lütfü Şen, Prof. Dr. Alaaddin Karaca ve ismini sayamayacağımız sayısız akademisyen ve yazarın eşliğinde tamamlandı.
Kongrenin ardından yazılanlar:
Ömer Lekesiz / Yazar
Geçtiğimiz üç gün boyunca Diyanet İşleri Başkanlığının ‘İslam-Sanat-Estetik’ konulu 6. Dinî Yayınlar Kongresi’ni izlediğimden, bu özelleşen dünyanın o kendine mahsus entelektüel kurgusu, afyon etkisi içinde âdeta kaybolmuştum.
Kongre, pazar günü Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in kapanış konuşmasıyla sona erdi; onun mümin dilinin içerdiği hilm ve merhametin de etkisiyle, katı gerçekliğe bürünmüş dış dünyaya ümitvar bir halet-i ruhiye ile çıktım.
İhsan Kabil
Diyanet İşleri Başkanlığının düzenlediği ‘İslam Sanat ve Estetik’ temalı Dinî Yayınlar Kongresi’nde, ‘İslam ve Görsel Sanatlar’ başlıklı oturumda sunacağım konuşmaya ait. Ortaya koymaya çalışacağım dinî imgeleri, aşkınlık, manevi boyut, metafizik, mistik ve adalet kavramları üzerinden açıklamaya gayret edeceğim. (...) Yapıcı olanın sesinin daha gür çıkması, karşısındakiyle diyalog içinde, insani değerler üzerinden açımlayıcı bir müşterek üzerinde buluşması gerekiyor. Üst ve aşkın değerler ortadadır; seviyesi belli, düşük, banal değerler de artık birçok yapımda kendini göstermektedir. Aklı başında gibi görünen insanlarda dahi bu tür çalışmaları meşru görme eğilimine girme baş göstermişse, bir şeylerin durumu vahim demektir ve herkese düşen, kendini gözden geçirmektir.
H. Hümeyra Şahin / Gazeteci-Yazar
Kongre çok temel bir düşünce ve medeniyet meselesinin tartışılmasına da vesile oldu. İslam Medeniyeti’nin otantik kavramlarını, sözgelimi estetik yerine Bediiyyat’ı neden kullan(a)mıyorduk? Diyanet, estetik bilimi ifade eden ‘Bediiyyat’ kelimesinin alanın uzmanları dışında bilinmeyeceğini düşünerek haklı olarak estetik kavramını kullanmayı tercih etmişti. Zira Bediiyyat kelimesini kullanabilmek için belki de öncelikle bu terminolojiyi içselleştirmiş bir toplumsal yapı gerekiyordu.
Prof. Dr. Mehmet Görmez Hoca’nın mükrim ev sahipliğinde yapılan kongre, tam da konunun içeriğine uyumlu şekilde son derece zarif ve latif bir atmosferde gerçekleştirildi.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz / Yazar-Akademisyen
Çoğunlukla ilahiyatçı bilim adamlarının katıldığı sempozyumda, İslam medeniyetinin estetik boyutu konusunda yeteri kadar tartışılmadığı ortaya çıktı. İslamiyet’in sadece bir inanç sorunu olmadığı, bu inancın kurduğu estetik dünyaya da eğilmek gerektiği kararına varılan sempozyumda, ilahiyatçıların estetik, estetikçilerin ve sanatçıların da İslamiyet’le daha çok ilgilenmesi gerektiğini fark ettim. İlahiyatçılar, dinin en küçük bir ayrıntısını biliyorlar ama bunun estetik olguya dönüşmesi konusunda hiç fikir yürütmemişler. Eserler veren sanatçılar da, ürettikleri eserlerin İslam ile ilişkileri konusunda yeteri kadar donanımlı değiller. Sempozyumun en dikkati çeken tarafı, Sayın Başkan’ın bütün oturumları bizzat takip etmesiydi. Sanırım üretilen fikirlerin hayata geçirilmesinde tek yetkili olduğu için, neler üretildiğini merak etmişti. Bu sempozyumda, İslamiyet ve estetik konusunda ilk ciddi işaret fişekleri atıldı. İnşallah arkası gelir. Emeği geçen herkese teşekkür ederiz