Makale

Papa'nın Türkiye Ziyareti ve Sonuçları

Prof. Dr. Ömer Faruk Harman
Paris Din Hizmetleri Müşaviri

Papa’nın
Türkiye Ziyareti
ve Sonuçları

19 Nisan 2005 tarihinde Roma Katolik Kilisesinin 265. papası seçilen ve Benoit (Latince Benedict) XVI adını alan Joseph A. Ratzinger, felsefe ve teoloji tahsili yapmış, "Saint Augustin’in kilise öğretisinde Tanrı’nın halkı ve evi" adlı doktora tezini hazırlamış, daha sonra "Saint Bonaventure’de tarih teolojisi" adlı tezi ile öğretim üyeliği elde etmiş, dogmatik teoloji profesörü olmuştur.
Teolojik danışman olarak II. Vatikan Konsiline katılan Ratzin- ger, konsilde yenilikçi ve reform yanlısı olarak tanınmış, Ratisbon- ne Üniversitesinde dogmatik ve dogmalar tarihi kürsüsünde görev almıştır. Daha sonra arşövek (arc- heveque=başpiskopos) ve kardinal olan, piskoposlar sinodu raportörlüğü görevinde bulunan Ratzinger nihayet iman doktrini kongregasyonu başkanlığına getirilmiştir. Güvenilir ve iyi yetişmiş bu teoloğa tevdi edilen görev Katolik doktrinin doğru inanç olduğunu ispat ile bunu korumak, modern dünyanın çeşitli gelişmeleri karşısında Katolik doktrinini açıklamaktır. Ratzinger’in işgal ettiği bu görev Vatikan hükümetinin en önemli ve temel görevlerinden biridir. Bu görevdeki kişi muhafazakârların savunucusu, kutsal engizisyonun varisi, yaratıcılığın, yeniliğin ve açıklığın düşmanı olarak kabul edilir. Halbuki Ratzinger, bu göreve kadar yenilikçi düşüncelere sahip bir teolog olarak biliniyordu.
Papa Benedict XVl’nin, daha papa olmadan önce Kardinal Ratzinger olarak kişiliği, dini anlayışı ve günümüzün çeşitli problem ve gelişmelerine bakışı Hıristiyan dünyada çeşitli yorum ve değerlendirmelere sebep olmuştu. Kardinal Ratzinger kürtaj, eşcinsellik gibi Batı toplumlarında normal karşılanan uygulamalara dinî açıdan olumsuz yaklaşımı, diyalog konusunda ötekine bakışı, Hıristiyanlığın Avrupa’nın mayasını ve temelini teşkil etmesi gerektiği düşüncesi, Mgr. Lefebvre hareketi hakkındaki tavırları, Latince’ye dönüş projesi gibi konularda hem Katolik kilisesi içinde hem de batı basınında değişik kesimlerin eleştirisine muhatap olmuştu. Hatta tavırları sebebiyle radikal, fundamentalist ve katı bir kişiliğe sahip olduğu belirtilmişti.
Papa olduktan sonra merkez teşkilâtına verdiği yeni şekil ve papalığın yetkili mercilerinin kilisenin görevi konusunda yoğunlaşması papanın önceliklerini göstermektedir. O, kilisenin kurtarıcılığı ve kuşatıcılığı misyonunu gerektiği gibi yapabilmesine önem vermekte, Hıristiyanlığın beşiği sayılabilecek Avrupa’nın Hıristiyan? değerlerden uzaklaşıp lâikleştiğini ve sekülerleştiğini, tekrar aslî hıris- tiyanî değerlere dönmesi gerektiğini savunmakta, Avrupa’yı tekrar Hıristiyan bir dünya olarak görmek istemektedir. Ona göre Avrupa coğrafî değil kültürel bir kıtadır. Avrupa’ya ortak kimliğini kazandıran kültürüdür. Bu kıtayı şekillendiren kökler Hıristiyanlığın kökleriyle aynıdır. Papa Batı’da yeni bir köklü aydınlanma veya lâiklik dalgasının bulunduğunu, insanların Tanrı’yı unuttuğunu ifade etmekte, Batı’nın diğer kültürlerin etkisinde olduğunu vurgulamakta, Avrupa’nın, Hıristiyanlığın ve onun misyonerlik faaliyetlerinin kalbi olduğunu söylemektedir.
Türkiye’nin Avrupa Birliğine girmemesi gerektiğini söylerken de aynı düşüncelerden hareket etmektedir ve bu düşüncesinde samimidir.
O, papazların bekarlığını, kadınların papaz olmamasını savunmakta, diğer taraftan kürtaja, eşcinselliğe, sun’î yollarla gebeliğin önlenmesine karşı çıkmaktadır. Dominus lesus deklarasyonu ile Katolikliğin, Protestanlığa üstünlüğünü savunmaktadır ki bütün bunlar Katolik inancın tabii göstergeleridir.
Ratzinger, doğum kontrolü ve ekümenizm gibi konularda oldukça muhafazakâr görüşleriyle şöhret bulmuştur. Öyle ki, uzlaşmazlığı ve Alman oluşu sebebiyle basında Panzerkardinal olarak adlandırılmıştır.
Fransa Protestan Federasyonu ekümenik ilişkiler sorumlusu Rat- zinger’i, diğer kiliseleri tanımayı reddeden bir kişi olarak takdim eder.
Baba ve oğul Bush’un politikalarına karşıdır. Selefinden daha az Amerikan karşıtıdır hatta Hıristiyan batıyı savunmak suretiyle Amerika’ya daha yakındır.
Fransız Dinler Tarihçi Odon Vallet papa hakkında: "Ratzinger her şeyden önce doktrin adamıdır. Diplomat, kadife eldivende demir yumruktur. Benoit XVI ise daha çok çelik eldivende demir yumruk gibi görünmektedir" demektedir.
Papa, tabii olarak Yahudi şeriatının ve Grek düşüncesinin varisi olan Katolikliğin İslâm’a üstünlüğünü öne sürmekte, İstanbul’dan Constantinople diye bahsetmektedir.
Vatikan’daki bir üst-düzey bürokrat, "Papa’nın Almanya’da yaptığı konuşma, Kilise’nin Islâm’a karşı nasıl bir tavır alacağına ilişkin yönünü kesin olarak belirlediği bir konuşmadır; bundan sonra Pa- pa’nın, örneğin Türkiye’de birtakım jestler yapması, İslâm konusunda belirlenen yönden sapılaca- ğı anlamına asla gelmez" demektedir.
Papa’nın biri teoloji ve dogmatik profesörü, iman doktrini kongregasyonu başkanı kardinal Ratzinger diğeri Papa Benedict XVI olarak iki ayrı kimliği vardır.
Almanya’da Ratisbonne Üniversitesinde yaptığı konuşma akademisyen kardinal Ratzin- ger’in inanarak yaptığı konuşmadır ve papanın, İslâm’la ilgili samimi inancı budur. O, bu konuşmasında üniversite camiasına bir akademisyen olarak inandığı ve doğru bulduğu şeyi söylemiştir. Sadece alıntı yaptım demesi, naklettiği fikirleri benimsemediği anlamına gelmemektedir. İnanmıyorsa veya doğru bulmuyorsa alıntı yapmaması veya alıntıyı değerlendirerek eleştirmesi gerekiyordu.
Papa’nın Türkiye ziyaretinde sergilediği tavır ve yaptığı jestler, Almanya konuşması sonrasında İslâm dünyasında ortaya çıkan tepkilere karşı ortamı yumuşatma ve iyi bir intiba uyandırarak geçmişi unutturma faaliyetidir ve bu davranışlar kardinal Ratzinger’in değil Papa’nın sempati kazanmaya yönelik davranışlarıdır. Bir Fransız gazetesinin dediği gibi, papa politika yapmaktadır.
Papa’dan İslâmî değerleri benimsemesi beklenemez. Eğer bir Hıristiyan ise, Hıristiyan doktrinle ters düşen İslâmî esasları doğru bulmaması normaldir ancak normal olmayan, inanç alanı dışında gerçekle bağdaşmayan hususlarda objektiflikten uzaklaşması, evrensel ahlâk ilkeleri ve ortak noktaları ortaya çıkararak dünyanın daha iyiye gitmesi için işbirliği çabası yerine âdeta düşmanlıkları körükleyen ortaçağ kalıntısı peşin hükümleri, yanlış fikirleri ve düşmanlık tohumlarını saçmasıdır.
Sayın Diyanet işleri Başka- nı’nın yaptığı konuşma papayı dolayısıyla Hıristiyan dünyayı, İslâm’la ilgili yanlış fikirleri tashihe çağıran, kötülüğe ve çatışmaya yol açacak tavırlardan özellikle din adamlarının kaçınması gerektiğine vurgu yapan, ortak değerlerde birleşip kötülüklere karşı birlikte mücadele etmeye davet eden güzel bir çağrı ve uyarı idi.
Sultanahmet Camii’ndeki tavrı, artık diplomat ve siyaset adamı papanın jestinden ibaretti ve Kardinal Ratzinger’in gerçek duruşu değildi. Assise’de (İtalya) yapılan dinlerarası ortak dua günlerine, o dönemde iman doktrini başkarı olan Ratzinger karşı çıkmıştı. Aslında papanın Türkiye ziyaretinde önemli olan safha, Diyanet işleri Başkanı ile yaptığı görüşme safhası ve Sayın Başkan’ın, bütün dünyanın izlediği bir ortamda hem papayı hem de bütün din temsilcilerini, ötekini değerlendirirken objektif olmaya çağıran sözleriydi. Ancak ne yazık ki bu çağrı ve konuşma Batı basınında gereken yankıyı bulmadı. Batı basını papanın konuşmasını verdi fakat Sayın Başkan’ın konuşmasını vermedi, öte yandan hem Batı basını hem de Türk basını Sultanahmet Camii’ndeki davranışı ön plâna çıkararak âdeta asıl mesaj ve konuşmayı gölgeledi.
Papa’nın İslâm’la ilgili olarak dile getirdiği İslâm’ın savaşla yayıldığı, akıl ve hoşgörü dini olmadığı iddiaları tarih boyunca İslâm’ı kendileri için tek rakip gören Hıristiyan din adamlarının, İslâm’ı kendi cemaatlerine kötü göstermek için uydurdukları iftiralardan başka bir şey değildir ve bu iftiralar, bidayetten günümüze kadar devam ederek gelmiştir. Papa’nın sözleri papalık tarihi boyunca hakim olan zihniyetin tekrarıdır. Zaten Papa İslam hakkında olumlu şeyler söyleyemezdi, çünkü o takdirde İslâm aleyhine söyleyen önceki papalarla çelişiyor olacaktı ve bu durumda da papaların yanılmazlığı dogmasını izah güçleşecekti.
Gerek İslâm dünyasından yükselen tepkiler gerekse papanın konuşması üzerine herkesten önce Sayın Diyanet işleri Başkanı’nın tepki göstermesi, papanın Diyanet işleri Başkanlığını ziyaretinde etkili olmuştur. Tarihte ilk defa bir papanın, Diyanet İşleri Başkanını makamında ziyareti ise kamuoyunda hem Diyanet işleri Başkanının hem de Diyanet işleri Başkanlığının ayrı bir önemi ve ağırlığı bulunduğunu göstermiştir.