Makale

On Dokuz Yıllık Kutlu Doğum Haftası Tecrübesi Üzerine

On Dokuz Yıllık
Kutlu Doğum Haftası Tecrübesi Üzerine

Prof. Dr. Recep Kılıç
Ankara Üniv. İlâhiyat Fak.

Türkiye Diyanet Vakfı tarafından 1989 yılında Kutlu Doğum Haftası adı altında bir gelenek başlatmak niyetiyle yola çıkıldı. Gaye, İslâm’ın mesajını, Peygamberimizi merkeze alarak, yediden yetmişe toplumun her kesimine bilimsel ve anlaşılabilir bir üslûp ile ulaştırabilmekti. Aradan on dokuz yıl geçti. 1989 yılında sadece Ankara’da sınırlı sayıdaki faaliyetle gerçekleştirilmiş olan hafta, bugün nerdeyse Türkçe konuşulan her yerde çok çeşitli etkinliklerle değerlendirilir hale geldi. Bu yazıda, geçen on dokuz yıl zarfında Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde gerçekleştirilmesi gelenek haline gelmiş olan faaliyetlere ana başlıklar halinde işaret etmek istiyorum. Ama önce on dokuz yıl öncesine dönelim; başlangıçtaki ufku anlamaya ve haftayı ihdas eden zihinsel arka plânı görmeye çalışalım.

HAFTAYI İHDAS EDEN UFUK VE ZİHİNSEL ARKA PLÂN
Kutlu Doğum Haftası fikri, Türkiye Diyanet Vakfı’nın 1989 yılında oluşturduğu Yayın Kurulu tarafından üretildi. Böyle bir Hafta fikrinin nasıl ortaya çıktığını Yayın Kurulu’nun kuruluşundan 2000 yılına kadar başkanlığını yürütmüş olan Prof. Dr. Süleyman Hayri Bolay Hocamızdan dinleyelim:

“Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Kurulu, 1989 Mayıs ayında göreve başladı. Ekim’in ikinci haftasında Mevlid kandili kutlanacaktı. Kurul olarak Ağustos ayının 20’lerinde ‘peygamberimiz ile ilgili bir program tertip edelim, böylece İslaâm’ın meselelerini ele alma imkânı bulalım’ fikri üzerinde mutabık kaldık. Bunun üzerine Kurul üyesi arkadaşlardan, düzenleyeceğimiz bu program için isim bulmalarını istedim. Arkadaşlar 4 farklı isim teklif ettiler. Bunlar arasından ‘Kutlu Doğum’u hem telâffuzu hem de anlamı açısından daha uygun buldum. Program hazırlıklarına başladık. Önümüzde sadece 6 hafta vardı. Yalnız Ankara’da icra edilmek üzere ilk Kutlu Doğum programını hazırlayıp Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyetinin onayına sunduk. Heyet, zamanın kısalığını dikkate alarak programın bir yıl sonra uygulanmasını istedi. Fakat Yayın Kurulu olarak Mütevelli Heyeti üyelerini ikna ederek mevlit kandilinin tekabül ettiği 1989 Ekim’inin ilk haftasında Ankara’da Kutlu Doğum Programını başarılı bir şekilde uyguladık.”

Mevlid Kandilini bir Hafta olarak kutlamaktaki amaç, şu başlıklar halinde ifade edilebilir gözükmektedir:
1 Dinî düşüncenin cami dışına taşınıp, bilimsel ve anlaşılır bir üslûpla halka ulaştırılması,
2 Bir taraftan peygamberimiz vasıtasıyla her yaş grubundan insana İslâm’ı anlatmak, diğer taraftan da toplumun günümüzdeki dinî problemleri ile ilgili bilimsel bilgiler üretmek,
3 Üniversitelerde yapılmakta olan araştırmaların halka ulaşmasını temin etmek,
4 Aydın ile halkın birbirini yakından tanıyıp kaynaşmasına katkıda bulunmak.
Öyle görünüyor ki Kutlu Doğum Haftasına vücut veren zihinsel arka planda; dinî düşüncenin toplumun bütün katmanlarına ulaşmasına, dinin bilimsel ve anlaşılabilir bir üslûpla anlatılmasına, dinî alanda doğrulanabilir bilgi üretimine, üniversitede yapılan araştırma sonuçlarının halka ulaştırılmasına ve nihayet aydın ile halkın bir araya gelmesine katkıda bulunma düşüncesi bulunmaktadır. Bu ufka ulaşabilmek için yapılan programlarda, alanlarında bilimsel çalışmalarıyla temayüz etmiş ilim adamları geniş halk kitleleri ile buluşturulmaya özen gösterildiği gözlenmektedir.
Mevlid Kandili’nin bir “Hafta” olarak kutlanmasının Türk tarihinde 13. asra kadar uzanan uzun bir geçmişine dikkat çekilerek Kutlu Doğum Haftası’nın nevzuhur bir uygulama olmayıp, eski bir geleneğin ihyası olduğuna vurgu yapılmıştır. Bu çerçevede Selçukluların Erbil Emiri olan Türkmen Beyi Muzafferüddin Gökbörü (1154-1232)’nün 13. asırda başlattığı mevlid törenlerine atıfta bulunulmuş; böylece Kutlu Doğum’un kültür tarihimizdeki yeri ortaya konulmak istenmiştir.
Şimdi bu haftada yapılan faaliyetleri, kendi içinde sınıflandırmak suretiyle, ana başlıklar halinde görelim. On dokuz yıl içinde yapılan faaliyetlerin tamamını anlatmanın bu yazının sınırları içinde mümkün olamayacağı açıktır.

KUTLU DOĞUM HAFTASINDA İCRA EDİLEN FAALİYETLER

On dokuz yıllık tecrübede Kutlu Doğum Haftası’nda toplumun farklı katmanlarına hitap eden çok çeşitli faaliyetler icra edilmiştir. Bunları:
• Panel ve konferanslar,
• Yarışmalar,
• Sempozyumlar,
• Sosyal ve kültürel faaliyetler,
olmak üzere dört ayrı kategoride sınıflandırmak mümkün olabilir. Şüphesiz başka sınıflandırmalar da mümkündür.

A. PANEL ve KONFERANSLAR

Kutlu Doğum Haftası, panel ve konferanslar ile başladı; zaman içinde faaliyetler çeşitlendi, bazı faaliyetlere ara verildiği oldu ancak panel ve konferanslar on dokuz yıl süresince hep sürdürüldü.

Kutlu Doğum Haftası’nın ilki, 12-17 Ekim 1989 tarihleri arasında sadece Ankara’da 7 adet Panel tertip edilerek kutlandı. Panellerde “Hz. Peygamberin Hayatı”, “Mevlid”, “Tarih İçinde İslâm”, “Tasavvuf ve İslâm”, “Kur’an-ı Kerim”, “İnsan Varlığı Karşısında İslâm” gibi konular ele alındı. Yapılan konuşmalar Kutlu Doğum Haftası başlığıyla kitap haline getirildi.

Haftanın ikincisi, 1-7 Ekim 1990 günleri arasında, Ankara dahil 12 il ile iki ilçe merkezinde düzenlenen panel ve konferanslar şeklinde kutlandı; toplantılarda “Vahiy ve Peygamberlik”, “Dini Edebiyat”, “İslâm ve Kültür Hayatımız” ile ilgili konular üzerinde duruldu; bildiri ve konuşmalar Kutlu Doğum Haftası – II başlığıyla kitap haline getirildi.

Üçüncü Yıl kutlamaları 19 Eylül 1991 günü başladı, programlar 16 ile yayıldı. Hafta, muhtelif Türk cumhuriyetleri ve Türk topluluklarından 17 misafirin katılımıyla uluslar arası bir mahiyet kazandı. Toplantılarda “Hz. Muhammed’den Günümüze İslâm Dünyası”, “Günümüz Dünyasında İslâm’ın Geleceği ve Türkiye” gibi konular ele alındı.

Dördüncü Yıl kutlaması, 8 Eylül 1992 Salı günü başladı; 52 il, 45 ilçede panel ve konferanslar düzenlendi. Sunulan tebliğlerin bir kısmı, “Hz. Muhammed ve Gençlik” adıyla kitap haline getirildi.

29 Ağustos 1993 Pazar günü başlayan beşinci yıl kutlaması; Türkiye Diyanet Vakfı, İlâhiyat Fakültesi Dekanlıkları, il ve ilçe müftülüklerinin işbirliği ile 56 il ve 97 ilçede düzenlenen panel ve konferanslarla kutlandı. Bu toplantıların 1993’den günümüze kadar adı geçen kurumların işbirliği halinde düzenlenmesi bir gelenek haline geldi. Beşinci yıl toplantılarında işlenen ortak konu, “İslâmiyet ve Milletler arası Adalet” idi; sunulan tebliğlerin bir kısmı “İslâm’da İnsan Modeli ve Hz. Peygamber Örneği” adıyla kitap halinde neşredildi.

Altıncı yılda haftanın kutlama tarihinde değişikliğe gidildi. İlk beş yıl içinde hicrî takvime göre Mevlid kandiline tekabül eden hafta “Kutlu Doğum Haftası” olarak kutlanılırken, 1994 yılında (altıncı yıl) Kutlu Doğum Haftası peygamberimizin milâdî takvime tekabül eden doğum gününde, 20 Nisan’da kutlanılmaya başlandı. Bu uygulama 2001 yılına kadar devam etti. 2001 yılındaki kutlamalarda tekrar hicrî takvim esas alındı. Bu uygulama da 2007 yılına kadar devam etti. 2007 yılında hicrî ve milâdî takvimlerdeki tarihler ayrıştığı için 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramına tesadüf etmemesi hususu da dikkate alınarak Kutlu Doğum Haftası 16-22 nisan tarihleri arasında ilân edilmiş ve kutlanmıştır.

Haftanın hicrî takvimi esas alarak Mevlid Kandili ile mi yoksa milâdî takvimi esas alarak her sene 20 Nisan’da mı kutlanması gerektiği konusunun, değişik vesilelerle tartışma konusu yapıldığı görülmektedir. Bu tartışmanın detaylarına girmeksizin bir iki hususa işaret etmekte fayda görüyorum.

Haftanın 20 Nisan’da kutlanmaya başlanmasının arkasında, öncelikle pratik bazı kaygıların olduğu gözlenmektedir. Kutlu Doğum Haftası, peygamberimizin doğumunu merkeze almaktadır. Doğum olayı, fiziksel bir gerçeklik olarak zamanın belli bir diliminde gerçekleşen durumun adıdır. Dolayısıyla öncelikle genç kuşaklara, peygamberimizin doğum gününün her yıl farklı bir tarihte kutlanmasının izahında mantıkî zorluklar yaşanmış olabilir. Bunun önüne geçmek için de 20 Nisan, uygun bir tercih gibi gözükmektedir. Bir başka husus da; hicrî takvim esas alındığında 1994 yılı Kutlu Doğum Haftası 20 Ağustos’ta kutlanacak, sonraki kutlamalar da yaz tatiline denk gelecekti. 20 Nisan tarihi kutlamalarda esas alınmak suretiyle, Hafta içinde icra edilen faaliyetlere yüksek oranda katılıma imkân sağlanmak istendiği anlaşılmaktadır.
20 Nisan 1994 Çarşamba günü başlayan altıncı yıl kutlamalarında Türkiye genelinde “Yeni Dünya Düzeni Arayışları ve İslâm” konusu işlendi. Aynı konuda bir de sempozyum tertip edildi. Panel ve konferanslarda sunulan tebliğlerden bir kısmı “Doğu’da ve Batı’da İnsan Hakları” adıyla kitap halinde neşredildi. Yedinci yılda (20 Nisan 1995) Türkiye genelinde ağırlıklı olarak “İslâm ve Müslüman İmajı” konusu işlendi. Bu yıldan itibaren sempozyum tebliğleri kitap haline getirilmeye başlandığından panel ve konferanslarda sunulan bildiriler kitap haline getirilmekten vaz geçildi. Bunun tek istisnası; “Hz. Muhammed’in Hayatından Davranış Modelleri”dir.

Türkiye genelinde; sekizinci yılda (20 Nisan 1996) “Değişim Sürecinde İslâm”, dokuzuncu yılda (28 Nisan 1997) “Hz. Muhammed’in Hayatından Davranış Modelleri”, onuncu yılda (20 Nisan 1998) “İslâm ve Çalışma”, gibi konular işlendi. On birinci (20 Nisan 1999) ve on ikinci (20 Nisan 2000) yıllarda da benzer konular üzerinde duruldu.

01 – 07 Haziran 2001 tarihleri arasında gerçekleştirilen on üçüncü yıl konferans ve panellerinin ana konuları; “Toplumda Güven Duygusunun Önemi ve Muhammedü’l Emin Olarak Hz. Peygamber”, “Sevgi ve Barış Dinî Olarak İslâm” oldu. On dördüncü yılda (24 - 31 Mayıs 2002) “İsraf Ekonomisi ve İslâm”, “Etkili Bir Din Hizmeti Açısından Hz. Peygamberin Örnekliği” ve “İslâm’da Sosyal Dayanışmanın Önemi ve Sosyal Dayanışma Müesseseleri” gibi konular üzerinde duruldu. On beşinci yılın (16 Mayıs 2003) ana konuları: “Hz. Peygamberin Aile Hayatı”, “Hz. Peygamberde Çocuk Sevgisi”, “Hz. Peygambere Göre Kardeşlik, Sevgi, Saygı ve Hoşgörü” oldu.
01 Mayıs 2004 Cuma günü açılış programı İzmir’de yapılan on altıncı yıl ile açılışı Adana’da yapılan on yedinci yıl kutlamalarında (20 - 26 Nisan 2005) “Din ve çağdaşlaşma”, “Dinin Dünya Barışına Katkısı”, “Örnek Şahsiyet Olarak Hz. Peygamber” gibi konular üzerinde duruldu. On sekizinci yılın (10 - 20 Nisan 2006) Kutlu Doğum Haftası, “Hz. Peygamberi Anma ve Peygamberlere Saygı Haftası” olarak kutlandı. On dokuzuncu yılda (16-22 Nisan 2007) ise genel olarak “İnsan Sevgisi” üzerinde duruldu.

B. YARIŞMALAR

Kutlu Doğum Haftası faaliyetleri arasında yarışmaların özel bir yeri vardır. İlk beş yıl içinde sadece bir kategoride yarışma açıldığını, 1994’den 2000 yılına kadar yarışmaların çeşitlendiğini, 2001’den 2006’ya kadar ara verildiğini görüyoruz. Yapılmış olan yarışmaları yıllara göre sıralayalım:
1. Naat-ı Şerif Yarışması (İkinci Yıl)

Sonuçları 1990 yılı Kutlu Doğum Haftası’nda açıklanmak üzere 1989 yılında ilân edildi. Bu yarışmaya 2.500 şiir katıldı. Dereceye giren ilk 100 şiir, “Günümüz Dilinden Hz. Peygamber’e Naatlar” başlığıyla kitap haline getirildi.

2. Münacaat Yarışması (Üçüncü Yıl)

Sonuçları 1991 yılı Kutlu Doğum Haftası’nda açıklanmak üzere 1990 yılında ilân edildi. Yarışmaya yurt içinden ve başta Azerbaycan olmak üzere Türk dünyasından 3.000 civarında şair katıldı. Yarışmaya katılan şiirlerden yayınlanmaya değer bulunanlar “Günümüz Dilinden Münâcâtlar” adıyla kitap olarak neşredildi.

3. Hz. Muhammed’in Hayatı (Siret-i Nebî) Yarışması (Dördüncü Yıl)

Sonuçları 1992 yılı Kutlu Doğum Haftası’nda açıklanmak üzere 1991 yılında ilân edildi. Yarışmaya katılan 47 eser arasından G. Türcan ile A. Güzel’in eserleri üçüncülüğe layık görüldü.

4. Manzum Dua Yarışması (Beşinci Yıl)

Sonuçları 1993 yılı Kutlu Doğum Haftası’nda açıklanmak üzere, “Çocuklara Dua Etme Alışkanlığı Kazandırmak ve Duayı Sevdirmek Amacıyla” 1992 yılında ilân edildi. Yarışmaya 600 civarında şair iştirak etti, dört eser mansiyon kazandı.
Açılışı 20 Nisan 1994’de yapılan altıncı yıl kutlamalarında; Türk cumhuriyetlerine, lise ve İmam Hatip lisesi öğrencilerine yönelik olmak üzere üç kategoride yarışma düzenlendi.

a) Türk cumhuriyetlerine Yönelik naat yarışması: Türk cumhuriyetlerinden 125 şair katıldı.

b) Liseler arası bilgi yarışması

Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli olarak düzenlenen bu yarışma 2000 yılına kadar her sene açıldı. Türkiye genelindeki resmi ve özel liseler arasında düzenlendi. Okullar önce il birinciliği için yarıştı. İllerin tamamını içine alacak şekilde 8 bölge merkezi tespit edilerek il birincileri bölge birinciliği için yarıştı. Üçüncü aşama olarak da 8 bölge birincisi okulun öğrencileri arasında yarı final ve final yarışmaları düzenlenerek icra edildi. Dereceye giren öğrencilere ayrı, okullarına ayrı ödüller verildi.

c) İmam-Hatip Lisesi öğrencileri arasında inceleme yazı yarışması:

Bu yarışmaya öğrencilerin kendi okullarında ön elemeden geçen 146 yazı katıldı.


20 Nisan 1995’de açılışı yapılan yedinci yılda 4 ayrı kategoride yarışma açıldı. Bunlardan;
• Bilgi yarışması,
• Türk cumhuriyetleri ve Türk topluluklarına yönelik münacaat yarışması,
• Lise ve meslek liseleri öğrencilerine yönelik yazı yarışmasına ilâve olarak ilk defa
• İslâmi araştırmalar yarışması, açıldı.
İslâm dinî ve kültürü alanında yapılmış ilmî araştırmalara ödül vermek ve orijinal araştırmaları teşvik etmek amacıyla açılmış olan İslâmî araştırmalar yarışması, 2000 yılına kadar her yıl icra edildi.

20 Nisan 1996’da açılışı yapılan sekizinci yıl etkinliği olarak yedi kategoride yarışma açıldı. Bunlar;
• Bilgi yarışması,
• İslâmî araştırmalar yarışması,
• Türk cumhuriyetleri ve Türk topluluklarına yönelik konulu yarışma,
• Orta okul öğrencileri arası konulu şiir yarışması,
• İlk okul öğrencileri arasında resim yarışması,
• Türk cumhuriyetleri ve diğer Müslüman topluluklar arası Kur’an-ı Kerim okuma yarışması,
• Balkanlar ve Kıbrıs Türklerine yönelik naat yarışması:

Bu yarışma kategorileri 2000 yılı Kutlu Doğum Haftası’na kadar her yıl tekrarlandı. 2006 yılına kadar Türkiye geneline veya Türk cumhuriyetlerine yönelik yarışma açılmadı. Altı yıl aradan sonra 2006 yılında; birisi “Kur’an Tasavvurumuz” konusunda, diğeri “İslâm’ın Simge ve Sembollerinin (Şeâir-i İslâm’ın) Algılanışı” konusunda olmak üzere iki yarışma ilân edildi. Her iki kategoride de dereceye giren eser bulunamadı.

C. SEMPOZYUMLAR

Kutlu Doğum Haftası faaliyetlerinin vazgeçilmez unsuru haline gelen sempozyumların ilki 1994 yılında Ankara’da yapıldı, günümüze kadar da düzenlenmeye devam edildi.
Sempozyum konuları:

1. Yeni Dünya Düzeni ve İslâm. (20 Nisan 1994, altıncı yıl, Ankara)
2. Dünya’da ve Türkiye’de İslâm ve Müslüman İmajı. (20 Nisan 1995, yedinci yıl, Ankara) Sempozyum’un bildirileri “Müslüman İmajı” adıyla kitap halinde neşredildi.
3. “Değişim Sürecinde İslâm” (Sekizinci Yıl, 20-22 Nisan 1996, Ankara)
Bildiri ve müzakereler Değişim Sürecinde İslâm adıyla kitap olarak basıldı.
4. İslâm, Gelenek ve Yenileşme (22-23 Nisan 1996, İstanbul)

TDV İslâm Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlendi; İslâm, Gelenek ve Yenileşme-Islam, “Tradition and Change” adıyla kitap olarak basıldı.
5. Türk Dünyasının Dinî Meseleleri (Dokuzuncu Yıl, 28-30 Nisan 1997, Ankara)
“Türk Dünyasının Dinî Meseleleri” adıyla kitap haline getirildi.
6. İslâm ve Modernleşme (10-11 Mayıs 1997, İstanbul)

TDV İslâm Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlendi, “İslâm ve Modernleşme” adıyla kitap haline getirildi.
7. Türkiye’de Çağdaşlaşma Problemi ve İslâm (3-4 Mayıs 1997, İzmir)

TDV’nin katkılarıyla Dokuz Eylül Üniv. İlahiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda gerçekleştirildi, “Türkiye’de Çağdaşlaşma Problemi ve İslâm” adıyla kitap haline getirildi.

8. İslâm ve Demokrasi (Onuncu Yıl, 25-26 Nisan 1998, Ankara)
“İslâm ve Demokrasi” adıyla kitap haline getirildi.
9. Günümüz Dünyasında Müslüman Azınlıklar (06-10 Mayıs 1998, İstanbul)

TDV İslâm Araştırmaları Merkezi tarafından düzenlendi, “Günümüz Dünyasında Müslüman Azınlıklar” adıyla kitap haline getirildi.
10. Üçüncü 1000’e Girerken Türkiye (On birinci Yıl: 24 – 25 Nisan 1999, Ankara)
“Üçüncü 1000’e Girerken Türkiye” adıyla kitap haline getirildi.
11. Üçüncü 1000’e Girerken İslâm (On ikinci Yıl, 28 – 29 Nisan 2000, Ankara)
“Üçüncü 1000’e Girerken İslâm” adıyla kitap haline getirildi.
12. İslâm’ın Anlaşılmasında Sünnet’in Yeri ve Değeri (On üçüncü Yıl: 01 – 03 Haziran 2001, Ankara)
“İslâm’ın Anlaşılmasında Sünnet’in Yeri ve Değeri” adıyla kitap haline getirildi.
13. Çağımızda Sosyal Değişme ve İslâm (On dördüncü Yıl: 24 – 26 Mayıs 2002, Ankara)
“Çağımızda Sosyal Değişme ve İslâm” adıyla kitap haline getirildi.
14. Hz. Peygamberin Tebliğ Metodu Işığında İslâm’ın Güncel Sunumu (On beşinci Yıl: 16-18 Mayıs 2003, Ankara)
“Hz. Peygamberin Tebliğ Metodu Işığında İslâm’ın Güncel Sunumu” adıyla kitap haline getirildi.
15. Din, Kültür ve Çağdaşlık (On altıncı Yıl: 01-03 Mayıs 2004, İzmir)
“Din, Kültür ve Çağdaşlık” adıyla kitap haline getirildi.
16. Dinin Dünya Barışına Katkısı (On yedinci Yıl: 20 - 21 Nisan 2005, Adana)
“Dinin Dünya Barışına Katkısı” adıyla kitap haline getirildi.
17. İslâm Ahlakı Ve Sevgi (On sekizinci Yıl: 11-12 Nisan 2006, Elazığ)
Bildiri ve müzakere metinleri kitap haline getirilme aşamasındadır.
18. İnsan sevgisi (On dokuzuncu yıl: 20-22 Nisan 2007, Kahramanmaraş)

D. SOSYAL VE KÜLTÜREL FAALİYETLER

Kutlu Doğum Haftası’nda icra edilen çok çeşitli sosyal ve kültürel faaliyet vardır. Bunlar arasından üçü adeta zaman içinde klâsikleşmiştir:
•Türk Tasavvuf Musikisi Konserleri
• Gül Günü
• Kutlu Doğum Aşı
Türk Tasavvuf Musikisi Konserlerinin ilki 1991’de kutlanan üçüncü Kutlu Doğum Haftası’nda Ankara, Bursa ve İstanbul’da Yıldırım Gürses ve ekibince icra edilmiştir. Değişik yıllar içinde bu konserler;
• Ahmet Özhan,
• Ahmet Hatipoğlu Yönetiminde Ankara Radyosu Türk Tasavvuf Musikisi Korosu,
• Yard. Doç. Dr. Ruhi Kalender yönetiminde Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi korosu,
• Kültür Bakanlığı Konya Türk Tasavvuf Müziği Topluluğu,
• Ankara Müftülüğü Türk Tasavvuf Musikisi Korosu,
Tarafından icra edilmiştir.

Gül Günü

İlk defa “Bir Dal Gül Ver” kampanyası şeklinde 20 Nisan 1995’de başlatılmış, günümüze kadar da fasılasız devam ettirilmiştir.
Kutlu Doğum Aşı
İlk uygulamaya 8. yılda, 20 Nisan 1996’da başlanılmış ve fasılasız günümüze kadar sayı artırılarak devam ettirilmiştir. İlk kez 2000 kişiye etli pilav ve ayran ikram edilmişken bu sayı zaman içinde 5000 kişiye kadar çıkarılmıştır.

Her yıl tekrarlanan bu faaliyetlerin yanında, gençlik forumları, kermesler, sergiler, fuarlar gibi pek çok etkinlik sosyal ve kültürel faaliyet olarak icra edilmiştir.
Kutlu Doğum Haftası ile ilgili olarak burada özetlediğimiz faaliyetler, Türkiye Diyanet Vakfı’nın öncülüğünde gerçekleştirilmiş olanlardır. Türkiye Diyanet Vakfı’nın dışında bazı eğitim kurumları, idari ve sivil kuruluşlar tarafından düzenlenmiş çok sayıda kültürel ve bilimsel faaliyet de söz konusudur. Mesela Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı, Kutlu Doğum Haftasının onuncu yılı olan 1998 yılından itibaren her sene, düzenli olarak Kutlu Doğum Haftası Sempozyumu düzenlemiş ve tebliğlerini her sene kitap haline getirmiştir. Bu sempozyumların birincisi 20-21 Nisan 1998 tarihinde, beşincisi 18-19 Nisan 2002 tarihinde gerçekleştirilmiştir.

DEĞERLENDİRME

Şimdi soralım: Acaba Kutlu Doğum Haftası ile 19 yıl önce gerçekleştirilmesi düşünülen amaçlara ulaşılabilmiş midir? Hafta, dinî düşüncenin cami dışına taşınıp, bilimsel ve anlaşılır bir üslûpla halka ulaştırılmasına katkıda bulunmuş mudur? Üniversitelerde yapılmakta olan araştırmaların halka ulaşmasını temin etmiş; aydın ile halkın kaynaşmasına katkı sağlamış mıdır?

Yapılan faaliyetlerin akademik ve bilimsel niteliğini incelemek suretiyle bu sorulara sağlıklı cevap bulabiliriz diye düşünüyorum. Bu çerçevede bir örnek olmak üzere 1998
Kutlu Doğum Haftası’nda Türkiye genelinde yapılan faaliyetler ve görev alan konuşmacılar ile ilgili sayısal verilere bakalım: 1998 Kutlu Doğum Haftası’nda Türkiye içinde 77 il, 554 ilçede, 209 Panel, 525 konferans tertip edilmiş; bu panel ve konferanslar, 165’i profesör, 104’ü Doçent, 156’sı Yardımcı Doçent, 71’i Doktor, 123’ü Araştırma görevlisi olmak üzere toplam 619 akademisyen; 368’i müftü, 42’i müftü yardımcısı, 40’ı vaiz, 21’i Kur’an Kursu öğretmeni ve 11’i din görevlisi olmak üzere toplam 482 Diyanet görevlisinin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Bu veriler, Hafta’nın sadece aydın ile halkı bir araya getirmekle kalmadığını aynı zamanda kurumlar arası işbirliğini gerçekleştirme noktasında da büyük katkı sağladığını söylememizi mümkün kılacak nitelikte gözükmektedir.

Hafta, peygamberimiz vasıtasıyla her yaş grubundan insana İslâm’ı anlatmak konusunda açılım sağlamış mıdır? 19 yıl süresince Hafta içinde açılmış olan yarışmalar, bu soruyu cevaplandırmada bize yardımcı olabilir. Bir kere Hafta vesilesiyle, ilkokul seviyesinden üniversite öğrencisine kadar her seviyeden öğrenciye hitap eden yarışmalar tertip edilmiş; sadece öğrenciye değil toplumun her alanında faaliyet gösteren entelektüel, sanatçı ve sosyal dokuyu oluşturan bütün unsurlar ile estetik ölçüler içinde canlı ve dinamik bir iletişim kurulmuştur. Birkaç örnek verelim: 1997 yılında açılmış olan yarışmalardan sadece bilgi yarışmasına 5 binden fazla lise katılmış, öğrenci, veli ve öğretmenler, bir yıl boyunca bu yarışmanın heyecanını yaşamışlardır. 1989 Nat yarışmasına 2500, 1990
Münacaat yarışmasına 3000 civarında şair iştirak etmiştir. Na’t, Münacat, Manzum dua yarışmaları, çocuk şarkıları ve ilâhileri yarışmaları, dinî edebiyat türlerini yeniden canlandırmış, günümüz insanının anlayıp duygulanacağı münacaat ve na’t örneklerinin ortaya çıkmasına imkân sağlamıştır.

Hafta, toplumun günümüzdeki dinî problemlerine yönelik güvenilir, doğrulanabilir bilgi üretilmesine katkıda bulunmuş mudur?
Bu sorunun cevabını da, sanıyorum, hafta içinde yapılmış olan bilimsel toplantılarda bulabiliriz. 19 yıl içinde Kutlu Doğum Haftası Sempozyumu olarak sadece Türkiye Diyanet Vakfı’nın organize ettiği 18 ulusal ve uluslar arası ölçekli Sempozyum düzenlenmiş, bunların 15’inin metinleri kitap halinde basılmış, bu kitapların büyük bir kısmı birden çok baskı yapmıştır. Son iki yılda gerçekleştirilmiş olan Sempozyumların metinleri de kitap haline getirilme aşamasındadır. Ayrıca ilk yıllarda yapılan panel ve konferanslarda yapılan konuşmalar da her yıl kitap olarak basılmak suretiyle 6 cilt eser ortaya çıkmıştır. Böylece Türk düşüncesine çok özel bir kültür ve bilim kitaplığı kazandırılmıştır. Gerçekleştirilmiş bilimsel toplantılarda yapılan konuşmaların büyük bir kısmı, başta İlahiyat Fakülteleri olmak üzere, diğer Fakültelerin öğretim üye ve yardımcıları tarafından yapılmış, bunlara il ve ilçe müftüleri de araştırmalarıyla katkıda bulunmuştur. Her yıl tespit edilen konular, konuşmacıları yeni araştırmalara sevk etmiş, bilim adamları araştırmalarını halka doğrudan sunma imkânı bulmuş, bu sayede aydın-halk kaynaşmasına imkân hazırlanmıştır.
Bütün bu faaliyetler sosyal hayata da Türkiye çapında bir canlılık getirmiştir. İl, ilçe ve belde merkezlerinde yapılan panel, konferans ve açık oturumlar büyük bir ilgi ile izlenmektedir.

Sonuç olarak Kutlu Doğum Haftası ile Türkiye’de ve Türkçe konuşulan ülkelerin dinî hayatında canlılık meydana geldiği; İslâm’ın peygamberimiz vesilesiyle geniş kitlelere, anlaşılır bir şekilde tanıtılma imkânının bulunduğu rahatlıkla söylenebilir. Haftanın bu fonksiyonunu devam ettirebilmesi için sempozyum, panel ve konferans gibi bilimsel toplantılarda üniversite ile işbirliğine gösterilen özen konusunda hassasiyetin canlı tutulmasına; sosyal dokuyu oluşturan bütün katmanlara hitap eden yarışmaların ihyasına ihtiyaç olduğu gözlenmektedir.
Haftanın ihdasında, devamında, yaygınlaştırılmasında katkıda bulunanlara selâm olsun.

İSTİFADE EDİLEN KAYNAKLAR
Türkiye Diyanet Vakfı Haber Bülteni, Ankara, Aralık 1990; Ekim 1991; Ekim 1992; Kasım 1993.
Türkiye Diyanet Vakfı Haber Bülteni, sayı 31, Ankara, Mayıs-Temmuz 1994.
Türkiye Diyanet Vakfı Haber Bülteni, sayı 34-35, Ankara, Mayıs-Temmuz, 1995.
Türkiye Diyanet Vakfı Haber Bülteni, sayı 39, Ankara, Haziran 1996.
Türkiye Diyanet Vakfı Haber Bülteni, sayı 50, Ankara, Mayıs 1997.
KDH 1997 Türkiye Geneli Program Kitapçığı, Ankara 1997.
Kutlu Doğum Haftası ‘98 Programı Kitabı, Ankara 1998, 304 s.
TDV Haber Bülteni, sayı 62 (Mart – Nisan 1999); sayı 67 (Nisan-Mayıs 2000); sayı 71 (Haziran-Temmuz 2001); sayı 74 (Mayıs-Haziran 2002); sayı 78 (Nisan-Haziran 2003); sayı 81 (Nisan-Haziran 2004); sayı 85 Nisan-Haziran 2005); sayı 88 (Nisan-Haziran 2006).
Diyanet Aylık Dergi haber bülteni, sayı 185 (Mayıs 2006); sayı 197 (Mayıs 2007).

Fahrettin Kurt Devlet Bakanı
Bu organizasyonun Türkiye sınırları dışına taşırılarak Türk dünyasının seçkin temsilcilerinin Türkiye’ye davet edilmesi, mevlit kandilinin tanışmaya vesile edilmesi oldukça önemlidir. Bu kadar geniş çerçeveli düşünülen bu organizasyonun bu yönünün de bir gelenek haline getirilmesini, her sene mevlit kandilinde Türk dünyasının Ankara’da tek vücut olmasını temenni ediyorum. (1991)

Ekrem Ceyhun Devlet Bakanı
Yüce dinimiz İslâmiyet tarih boyunca birleştirici ve bütünleştirici olmuştur. Zaten sevgili peygamberimizin insanlığa getirdiği mesaj da kavgaların, çatışmaların sona erdirilmesi, insanlar arasında huzur ve birliğin tesisi istikametindedir. Bu mesaja bütün tarih boyunca olduğu gibi bugün de ihtiyacımız aşikârdır. (1992)

Tansu Çiller Başbakan
Yüce milletimiz, peygamber sevgisinin bir nişanesi olarak dinini, devletini, vatan ve milletini canı pahasına müdafaa eden askerine onun ismini vermiş, ordusuna ve bu ordunun neferlerine Mehmetçik denmiştir. İşte biz bu hazineyi ve sahip olduğumuz peygamber sevgisini bizden sonraki nesillere miras bırakmayı en kutsal bir görev sayıyoruz. Burada bir araya gelmemize vesile olan Kutlu Doğum Haftası çerçevesinde gerçekleştirilen etkinlikler, peygamberimizi ve onun sevgisini gönüllere yerleştirme bakımından bir fırsat olacaktır. (1993)

Necmettin Cevheri
Devlet Bakanı
Dünyamız yeniden yapılanma arayışları içerisine girmiştir. Siyasi kutuplaşmalar ve ideolojik çatışmalar nihayet bulmuştur. Ancak insanlık barış ve huzura henüz kavuşamamıştır. Kan ve barut kokan, her gün göz yaşı dökülen böyle bir dünyada hem global hem de milli manada Hz. Peygambere gönderilen ilahi mesajı, ihtiva ettiği barış, hoşgörü, adalet, şefkat ve merhamet gibi ilahi prensiplerin yaygınlaştırılmasına ne kadar ihtiyaç duymaktayız. (1994)

Hikmet Çetin CHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı
Hassas bir coğrafyada yaşıyoruz. Düşmanımız ve bizi huzursuz etmek isteyen, dinî inançların kavga sebebi olmasını isteyen ve bunu kışkırtanlar var. Halkımız, yürekten, içtenlikle inanıyorum ki bu oyuna gelmeyecek, kardeşliği, sevgiyi, barışı bu topraklarda yerleştirecektir. Bunun yolu dinimizdeki, peygamberimizdeki, peygamberimizin şahsındaki sevgiyi anlamaktan geçiyor. Bizi, aynı noktada buluşturacak olan bu sevgidir. (1995)

Mesut Yılmaz Başbakan
Bizim kültürümüzün temelinde ve Türk halkının ruhunda derin bir peygamber sevgisi her zaman olagelmiştir. Bu sebeple dinimizin yüce peygamberi Hz. Muhammed için böyle bir hafta tahsis edilmesi kadar tabi bir şey olamaz. Kaldı ki onun sevgisi ve yol göstericiliği, sadece bu hafta ile sınırlı kalmayıp, bütün zamanlar için geçerli evrensel değer niteliğine sahiptir. (1996)

Ayvaz Gökdemir
Devlet Bakanı
Müslüman oluş, Türk milletinin kabahati değildir, ayıbı değildir; bahtiyarlığıdır, şerefidir, Türk kimliğinin vazgeçilmez unsuru ve özüdür. Türk milleti bundan sonraki hamlelerinde de buradan güç alacaktır. Bu bizim ana sütümüzdür. Bu sütü yeterince emmezsek zayıf kalırız, cılız kalırız. İftiharla Müslüman olduğumuzu söylemeliyiz, Müslümanlığımızın şuuru içinde olmalıyız ve buradan güç alarak, yeni medeni hamlelerimizi yapmalıyız. (1995)

Alpaslan Türkeş
MHP Genel Başkanı
İslâm’ın yüce peygamberi, kainatın efendisi hatemü’l enbiya, Allah’ın sevgilisi, varlığıyla, sözleriyle, icraatı ile insanlığa büyük mutluluk getirmiştir. Onun ahlâkıyla ahlâklanmak, her Müslüman için saadet yolunu açan tek çaredir. Hz. Muhammed’in bütün davranışı, hayatı, sözleri, emirleri insanlık ufkunu aydınlatmış olan, insanlığı iyiliğe, şerefe, yükselişe yöneltmiş olan kıymetli işaretlerdir, emirlerdir. (1996)

Nevzat Ercan Devlet Bakanı
Bir din için peygamberin önemi, her şeyin üstündedir. Her ölümcül insan gibi o da ölmüştür; ama getirdiği değerler ve normlar, kıyamete kadar bakidir. Bu nedenle Kur’an’la birlikte Peygamberimiz Hz. Muhammed’in çok iyi tanınması, anlaşılması şarttır. Ancak bu şekilde onu örnek almak mümkün olabilecektir. (1997)

Prof. Dr. Necmettin Erbakan Başbakan
Peygamber Efendimiz, Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği gibi bütün insanlığa en güzel örnek için gönderilmiştir. Dolayısıyla kendisini her hususta örnek almak, saadet yoluna ulaşmak için en güzel yoldur. Kendisi yine Kur’an-ı Kerim’de de belirtildiği gibi bütün alemlere rahmet olarak gönderilmiştir. Sadece Müslümanlar değil, sadece bütün insanlık değil, hakikaten bütün alemler onun rahmetinden yararlanmaktadır. (1997)

Muhsin Yazıcıoğlu
BBP Genel Başkanı
1400 yıl önce Veda Hutbesi ile insanlara hakkı, adaleti, insani değerleri, insanca yaşama haklarını ve bütün inançların, dinlerin, insanın cüzi iradesiyle, kendi iradesiyle seçilebileceğini vaad eden, ifade eden bir peygamberin ümmeti olmaktan büyük bir onur duyarak, onun getirmiş olduğu aydınlıklar dünyasında yaşamak arzumuzu, isteğimizi bugün daha kuvvetli bir şekilde ifadeye mecburuz. (1997)

Hüsamettin Özkan
Devlet Bakanı
Hz. Muhammed, peygamberliğinin yanı sıra bir kul, bir baba, bir eş, bir komşu olarak da yaşayışıyla, sözleriyle Müslümanlara ve hatta bütün insanlığa örnek olmuş ve olmaya devam edecektir. Dünyamızın yeniden yapılanma arayışları içerisine girdiği ve insanlığın barış ve huzura henüz kavuşamadığı günümüzde şüphesiz Hz. Peygamber’e gönderilen ilâhî öğretilerin ihtiva ettiği barış, hoşgörü, adalet, yardımlaşma gibi evrensel prensiplerin önemi ve gerekliliği, bir kez daha ortaya çıkmaktadır. (1998)

Fikret Ünlü Devlet Bakanı
1989 yılında başlatılan ve bugün 13’üncüsü icra edilen bu hafta vesilesiyle ülkemizde bir kültür ve gelenek oluşmuştur. Bu kültür bizlere ve insanlığa peygamberimizin yaşantısı ahlak ve düşünce yapısı hakkında orijinal ve hakiki bilgilere ulaşma imkânı vermektedir. (2001)

Bülent Arınç Meclis Başkanı
Mukaddes elçilik görevi kendisine verilmeden önce, emin kişi olarak tanın peygamberimiz, hayatı boyunca rahmet, sevgi, hoşgörü ve adalet gibi tüm erdemli değerleri kişiliğinde toplamıştır. Erdem ve merhamet sembolü olan peygamberimiz, tüm hayatı boyunca insanlığa rehber olmuş ve kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i bizlere ulaştırmıştır. İslâm ülkelerinin ve tüm dünyanın derin acılar yaşadığı günümüzde peygamberimizin bizlere sunduğu mesajlara kulak vermeye ve ortaya koyduğu yüksek ahlâkı örnek almaya, daha çok ihtiyacımız var. (2006)

Recep Tayyip Erdoğan
Başbakan
Yaşadığımız büyük değişimle alt üst oluşlar çağında, kadim değerlerimizi, ortak aklı, ortak vicdanı kaybetmek tehlikesi ile karşı karşıyayız. İnsanlığın temel meselelerinin çözüm beklediği, kritik bir dönemden geçiyoruz. Güç kavgaları, şiddet sarmalı, adaletsizlikler, müşterek değerlerimizdeki çözülme, başkalarının acıları, yoksullukları, ızdırapları karşısında, kayıtsız kalmak gibi hastalıkların hızla küresel bir salgına dönüşmesi, bütün insanlığın bekası adına kaygı vericidir. İşte onun için bugün Sevgili peygamberimizin, hikmetli sözlerine, yolumuzu aydınlatan nuraniyetinden ilham almaya her zamankinden daha çok ihtiyacımız var. (2006)