Makale

Öfke-Şiddet-Saldırganlık İlişkisi ve Öfkeyle Başa Çıkma Yolları

Yrd. Doç. Dr. Filiz Bilge
Hacettepe Üniv. Eğitim Fak.

öfke-
şiddet-
saldırganlık
İlişkisi ve Öfkeyle Başa Çıkma Yolları

"Öfke baldan tatlıdır.", "Öfkeyle kalkan zararla oturur." gibi deyişlerle günlük hayatımızda yerini alan öfke nasıl bir duygudur, ne gibi durumlarda yaşanmaktadır, nelere yol açabilmektedir ve nasıl kontrol altına alınmaktadır? Bu yazımda sizlere kısaca bu konuları anlatmaya çalışacağım.
Öfke basit bir sinirlilik veya kızgınlık halinden, yoğun hiddet durumuna kadar değişen duygusal bir durumdur. (Spielberger, Jacobs, Russell ve Crane, 1983) Bu tanımda görüleceği gibi öfke açıklanırken bazı duygulardan söz edilmektedir: Sinirlenme, kızma, hiddetlenme gibi.
Öfkenin özellikleri göz önüne alındığında saldırganlık ve şiddet kavramları ile ortak olduğu noktalar bulunmaktadır. Öfke belirgin biçimdeki bir tahrik karşısında yaşanan güçlü bir hoşnutsuzluk ve üzüntü duygusu olarak tanımlanırken düşmanlık (hostilite), kindarlığın daha geniş bir şekilde yaşanması; saldırganlık ise bir kişiye, bir hayvana, bir eşyaya yönelik zarar vermek amacıyla yapılan davranış anlamına gelmektedir. Berkowitz (1990) düşmanca ve saldırgan davranışların birbirine eşit olduğunu ileri sürmektedir.
Öfke ile saldırganlık arasında belirli bir ilişki olmasına rağmen, öfkenin aynı zamanda yarı-bağımsız bir duygu olduğu ileri sürülmektedir. Fiziksel saldırganlık motor davranışlarla ilişkilidir ve amaç karşıdaki kişiye veya objeye zarar vermektir. Diğer deyişle hedef yönelimlidir. Ancak her saldırgan davranışın temelinde her zaman öfke olmayabilir. Saldırganlık ve şiddet öfke olmadan da soğukkanlı bir biçimde gerçekleşebilir. Örneğin profesyonel tetikçi olan birisi, bir başkasına zarar verirken bunu öfke duygusuyla değil, büyük bir olasılıkla maddî nedenler gibi başka ihtiyaçları yüzünden yapmış olacaktır. (Berkowitz, 1990) Saldırganlığın ikinci şekli olan, sözle saldırganlık boyutu ise daha çok, dışa vurulmuş öfke olarak tanımlanmaktadır. (Kassinove ve Sukhodolsky, 1995) Ancak kızgınlığın ve öfkenin uygun biçimde ifade edilmesinin saldırganlığı önleyebileceği gözardı edilmemelidir.
Düşmanlık, öfke duygularını içermesine rağmen, diğer kişilere zarar vermek amacıyla yapılan saldırgan davranışları da harekete geçirmektedir. Öfke ve düşmanlık, daha çok duygu ve tutumlarla ilişkiliyken, saldırganlık başka kişilere ya da objelere yönelik, tahrip edici ve zarar verici davranışları kapsamaktadır.
Psikoloji ve sosyal psikolojide şiddet ve saldırganlık kavramları bazen birbirinin yerine kullanılabilmekte ve bu durum günlük hayata ve medyaya yansımaktadır. Sözel ya da fiziksel, dolaylı ya da doğrudan çeşitli şekillerde ortaya çıkabilen saldırganlık ile şiddet çoğu zaman eşanlamlı olarak kullanılsa da, şiddet fiziksel öğeleri ağır basan ve zarar verme oranı çok yüksek olan bir saldırganlık boyutudur. Ancak daha önce ifade edildiği gibi şiddet davranışının, sözel tacizden kavga etmeye, tecavüz ve cinayete dek giden bir çizgi üzerinde yer alabildiği yaygın bir kabul görmektedir.
İkincil bir duygu olarak kabul edilen kızgınlık ve öfke kimi zaman orta şiddette, kısa süreli ve hatta kişiye faydalı; kimi zaman ise çok şiddetli, yoğun, sürekli ve tahrip edici olabilmektedir. Bu duygunun açık bir biçimde doğrudan ifade edilmesi genellikle yıkıcı bir durum olarak düşünüldüğünden, öfke çoğunlukla olumsuz bir duygu olarak değerlendirilmektedir.
Öfke, plânlanarak ortaya çıkan bir durum olmayıp; çoğunlukla engellenme, haksızlığa uğrama, eleştirilme, küçümsenme gibi rahatsız edici durumlarda karşılaşılan bir duygudur. (Törestad, 1990) insanların bu gibi durumlarda birincil olarak yaşadıkları ise; incinme, üzüntü, hayal kırıklığı olmaktadır.
Öfkenin fizyolojik belirtileri nabızda, terlemede ve kalp atışında artış, çenede ve midede kasılma, kaslarda gerginlik, nefeste daralma, ellerde ve ayaklarda titreme, terleme, vücut sıcaklığının artması, vücudun değişik yerlerinde seğirmeler ve uyuşma hissi olarak sıralanabilir. Kızan ve öfkelenen bir insanda bakışlar dikleşmekte, kaşlar çatılmakta, dudaklar büzülmekte veya sanki bağıracakmış gibi kısmen açılmakta, yüz kızarmaktadır. (Alschuler & Alschuler, 1984; Bilge, 1997; Hazaleus & Deffenbacher, 1986; Bitti, Cremingni, Bertolotti ve Zotti, 1995)
Öfkemiz nedeniyle zarar verdiğimiz diğer yaşam alanlarını düşünürsek bunlar; ailemiz (ailede öfkeli ve bununla başa çıkamayan biri varsa), işimiz/okulumuz (bol miktarda uyarılar, kaçırılan terfi olanakları gibi), para (kızgınlık pahalı bir duygudur. Telefon paraları, mahkeme paraları, nafakalar, tıbbî harcamalar gibi), dostluklarımız, yasalar (bazen öfkemiz yüzünden yasalarla başımız derde girebilir), değerler (suçluluk ve utanç duyguları geç ortaya çıkan duygulardır. Değerlerimiz bize kime, neye, ne kadar kızmamız gerektiğini hatırlatır.), ruh hali ve kişilik. Bazen de fiziksel ya da duygusal sorunlar nedeniyle öfkelenebiliriz. Örneğin yoğun ağrılar varsa, depresyon yaşanıyorsa, ilgi eksikliği oluyorsa, beyin travması geçirilmişse, travma sonrası stres bozukluğu yaşanıyorsa. (Korkut, 2002)
Kızgınlık ile ilgili yanlış bilişler, düşünceler, inançlar bir başka ifade ile bilişsel çarpıtmalar nelerdir?
1) Kızgınlığın nedeni ya bir olay ya bir durum, ya da bir başkasının davranışıdır.
Oysa onun nedeninden ve yönetilişinden biz sorumluyuz.
2) Kızgınlığı dışarı vurmak sağlıklı bir davranıştır. Böyle olunca kendinizi daha iyi hissedersiniz.
Oysa kızgınlık duygusuna kapılınca her iki durum da sağlık sorunlarına yol açar.
3) Kızgınlık durumunda iki seçenek vardır, ilki dışa vurmak, İkincisi içe atmak.
Oysa kızgınlığın şiddetini azaltan yollar vardır. İç konuşmalarımızı değiştirerek onu hafifletebiliriz.
4) Kızgınlığımı dışa vurursam başkaları bana özen gösterir, istediğimi verir, beni kullanmaya da kalkmazlar.
Oysa bu yolla ancak kısa süreli olarak isteklerimizi elde edebiliriz. Bize kızgınlık, kırgınlık duyulması da cabası. (Korkut, 2002)
Öfkenin ifade edilişi öğrenmeye bağlı olduğundan, kişiden kişiye ve toplumdan topluma değişmektedir. Ayrıca ifade edilişindeki farklılıklar nedeniyle, kişiyi daha fazla saldırı ve eleştiriye açık bir hale getirmektedir. Alan yazında en çok vurgulanan öge, öfkenin ifadesinin öğrenilen bir özellik oluşu, olumsuz ve saldırganlık öğeleri taşıyan öfke ifade biçimlerinin yerine yeni, olumlu ve uygun ifade biçimlerinin öğrenilebileceğidir. Görüldüğü gibi burada öfkenin nasıl yaşandığından çok uygun ifade yollarının öğrenilmesi başa çıkma kavramını açıklamaktadır. Elbette kızacağımız olaylar, durumlar, kişiler olacaktır. Önemli olan bunu etkili biçimde ifade edebilmeyi, yönetebilmeyi öğrenmektir.
Öfke ile başa çıkmak için neler yapılabilir?
1) Kızgınlık ve öfke konusundaki bilişsel çarpıtmalardan kurtulmak ve bunların yerine akılcı olanları koymak,
2) Engellenmeye dayanıksızsak ve öz değerimize yöneltilmiş gibi hissettiğimiz durumlarla karşı karşıya isek bunların da kızgınlığımızın kaynakları olduğuna dikkat etmek,
3) Gevşeme egzersizleri ile bedenimizi rahatlatmak,
4) Kızgınlık yerine can sıkıntısı duygusunu koymak,
5) Kızgınlık duygusunu "ben dili" ile ifade etmek yani karşıdaki kişinin davranışını suçlayıcı ifadeler olmaksızın tanımlandıktan sonra bu davranıştan dolayı nasıl etkilendiğimizi ve ne hissettiğimizi ifade etmek.
Görüldüğü gibi bilişsel, duyuşsal ve davranışsal boyutlarda ele alınan öfke ile başa çıkma programları söz konusudur. Bu programlar ile insanların bedenlerinde, zihinlerinde ve davranışlarında esneme, rahatlama gerçekleşmektedir.
Pratik öneriler:
1) Öfkenin ateşiyle konuşul- mamalı, bedendeki hareketlenmenin yavaşlaması için beklenmeli. Rahatlamalı, gevşemeli, 10’a veya 100’e kadar saymalı, dikkati dağıtan bir etkinlikle ilgilenilmeli.
2) Karşıdaki kişiyle empati kurulmalı. O’nun duyguları ve düşüncelerinin neler olabileceği göz önüne alınmalı, onun yerine geçmeli, daha sonra neler yapılabileceğine ilişkin olasılıklar dikkate alınmalı.
3) İstenilen sonuçları almak için, öfkenin nasıl ifade edileceği iyi düşünülmeli. Zamanlamanın çok önemli olduğu gözden uzak tutulmamalı. Bazen ertelemek çok daha yararlı sonuçlar getirebilir.
4) Yukarıdaki öneriler gerçekleştirildikten sonra ben dili kullanılarak kızgınlık ve öfke ifade edilmeli.