Makale

KUTSAL İKLİME YOLCULUK

KUTSAL İKLİME
YOLCULUK

Dr. Ömer Menekşe
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

"İnsanlar arasında haccı ilân et ki, gerek yaya olarak, gerekse uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler." (Hac, 27)
Hac bir vuslattır, Hz. İbrahim (a.s.)’in zamanına, Allah Resu- lü’nün yaşadığı mekâna, sahabe-i kirâmın sevdasına...
Yüreğinde bu sevdayı taşıyanlarda her sene, ayrı bir heyecan belirir, vakit yaklaştığında...
Binler, yüz binler dökülür yollara ve vadilere; akan seller misali... rengarenk bir insan manzarası dolar o kutsal iklime... Nasıl dolmasın ki, gidilen yer ilk günden beri gözlenen ve her daim özlenen "Ufuk Nebi’yi" hatırlatmakta... O’nun hatırasını bugüne ve geleceğe taşımakta...
Dillerde ve gönüllerde daima O’nun ismi... Duvarlarda ise Kâ- be ve Mescid-i Nebî resmi...
Yöneliş
Hac; dilleri, kültürleri, renkleri, ırkları, ülkeleri, sosyal ve ekonomik durumları farklı ancak hedefleri bir, duyguları ve gayeleri aynı milyonlarca Müslümanın İlâhî aşkla bir araya gelmesi, birlikte Allah’a yönelmesidir...
"Hac, yöneliş demektir. Allah’a ve O’nun gösterdiği hedeflere yürüyüştür. Hz. Adem’den itibaren kutlu peygamberlerin, Hz. İbrahim’in hatırasını benliğimizde yaşamaktır. İlâhî vahyin beşiğini, Hz. Peygamber’in tebliğini ve tevhit mücadelesini yakından tanımak, tarihle bütünleşmek, 1,5 milyarlık İslâm dünyasından bu topraklara davet edilen sınırlı sayıdaki temsilciden biri olmanın hazzını ve sorumluluğunu omuzlarımızda hissetmektir."
Yakınlık heyecanı
Evet, Kâbe’ye yolculuk...
Kâbe... Müslümanların kıblesi... milyarlarca insanın görmek için, kavuşmak için, eteğine tutunup gözyaşı dökmek için, etrafında büyük bir aşkla dönmek için can attığı kutsal mekân...
Kâbe... Temellerini Hz. İbrahim ve Hz. İsmail’in birlikte yükselttiği yüce mabet...
Kâbe, Beytullah... Yani Allah’ın evi...
"Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi Mekke’de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe’dir.
Onda apaçık deliller, Makam-ı İbrahim vardır. Oraya kim girerse, güven içinde olur. Yolculuğuna gücü yetenlerin haccetmesi, Allah’ın insanlar üzerinde bir hakkıdır." (Âl-i İmran, 9697)
Yol
Sevgili Peygamberimiz; hac ve umre ibadetine başlarken; "Allah’ım! Senin rızan için hac (ve umre) yapmak istiyorum, onu bana kolay kıl ve onu benden kabul buyur", diye dua ederek, daha işin başında, bu ibadetin ifası konusunda Cenab-ı Hak’tan yardım, kolaylık ve muvaffakiyet dilemiştir. Şimdi kutsal iklime yolculuk başlamıştır. Dua zamanı...
"Allah’ım, bu yolculukta sahibimiz sensin; ailemizi, evlâdımızı, dost ve malımızı sana emanet ediyoruz, vekilimiz sensin. Bizi ve onları her türlü kötülüklerden koru. Yolculuğumuzda ve haccımızda bize kolaylık ver... Elimizle, dilimizle, bütün vücudumuz ve ruhumuzla senin rızana uygun şekilde gidip dönmeyi ve hayatımızın bundan sonraki safhalarında senin rızan dairesinde yaşamayı bize nasip eyle ya Rabbi!"
Varış ve tavaf
Kâbe’ye varmak da, kıbleye dönmek de, ben-merkezimizin yörüngesinden çıkıp, Rabbi- mizin rızası dairesinde bir tavafa girmeyi gerektir.
Tavaf, Hacerü’l-Esved’in hizasından başlayarak Kâbe’nin etrafında yedi defa dönmek...
Kâinatta her şey tavaf hâlinde... Ay dünyayı, dünya güneşi tavaf ediyor... Zerreden kürre- ye her şey dönüyor...
Kâbe’nin etrafında tavaf eden on binlerce Müslümanın oluşturduğu tablo, samanyolun- daki milyarlarca yıldızın dönüşüne sanki eşlik ediyor. Tavaftaki manevî hazza erişebilmesi için insanın kendini tavafın akışına bırakması gerekiyor...
Sa’y
Sa’y, anne sevgisi ve şefkatinin en güzel örneğini veren Hz. Hacer validemizin hatırasının bir açıdan yâd edilmesi...
Hz. İbrahim Allah’ın emriyle Hz. Hacer ve henüz süt emmekte olan oğlu İsmail’i ıssız ve çorak bir vadiye bırakır. Çok geçmeden suyu ve yiyeceği tükenen Hz. Hacer, kızgın güneşin altında canla başla, telâşla, heyecanla koşar, Safa tepesine...
Çaresiz döner.. Tırmanır, birkaç yudum su bulabilmek umuduyla Merve tepesine...
Tam sa’y için gidip gelir, bu tepecikler arasında...
Sonunda döner biricik oğlu İsmail’in yanına...
Çaresiz ananın gözyaşları dökülür, Mekke’nin siyah taşlarına...
Nihayet Allah fışkırtır zemzemi, Kâbe’nin yanı başında...
Zemzem...Yaratanın büyük ikramı... bu suda Hz. İsmail’in feryadı, Hz. Hacer’in gayreti ve Allah Rasulü’nün duası var...
Arafat
"Hac Arafattır." Arafat, bereketli bir zaman olan Arefe günü, Yüce Allah’ın af ve rahmetine nail olabilme günü...
Arafat, Allah Resûlü’nün, on dört asır önce yüz yirmi bini aşkın sahabeye hitap ettiği ve Veda Hutbesi’nin verildiği yer... Kıyamete kadar insanlığa ışık tutacak evrensel ilkeleri içeren temel insan hakları bildirgesinin seslendirildiği mekân...
Arafat, eşitlik ve kardeşlik günü...
Arafat, yalvarış ve yakarış günü...
Annemiz, babamız için, ailemiz ve çocuklarımız için, milletimiz ve bütün insanlık için dua günü...
Müzdelife
Arafat’ta gün boyu yaşadığımız muarefeye mukabil, gece boyu Müzdelife’de engin içe dönük bir şuurlanma, aydınlanma yaşıyoruz...
Mina
Mina, Hz. İbrahim ile oğlu İsmail’in, Allah’a olan teslimiyetlerinin test edildiğini bildiğimiz yer... Hz. İbrahim, biricik oğlunu Allah için kurban etmek; İsmail ise teslim olmak konusunda bir imtihandan geçmişler...
Hz. İbrahim, oğlu İsmail’i Allah yolunda kurban etmek üzere tutmuş Mina yolunu... Allah’a olan sadakatini ispatlamak üzere düşmüş yola... Bu esnada şeytan onu vazgeçirmek için çıkmış karşısına...
Hz. İbrahim, bugün taşlamanın yapıldığı yerlerde defalarca taşlamış şeytanı... Neticede baba-oğul ikisi de Allah’ın emrine teslim olmuş ve bu çetin imtihanı kazanmışlar...
Ve Mina... mal-mülk, makam-mevki, can- canan ve bütün fanî sevgilerin aşıldığı, Allah sevgisinin zirveye ulaştığı mekân...
Mina, bayram sabahıdır, maksada erişme günüdür.
Arafat’ta Rabbi ile tanışanların,
Müzdelife’de kendisi ile hesaplaşanların,
Mina’da eli ile ettiği şerleri şeytanın yüzüne savuranların, hatırına bayramdır bugün.
Ziyaret tavafı
Ziyaret tavafı haccın farzı...
Arafat’ta mahşeri yaşamış ve marifete erişmiş, Mina’da bütün varlığımızla Allah’ın yolunda olduğumuzu göstermiş olarak, hayatımızın geri kalan kısmında da sürekli bu halde olacağımızı bütün içtenliğimizle tekrar tekrar ifade etme zamanı...
Dillerimizde ve gönüllerimizde Rabbimizin bizden istediği görevi başarıyla yerine getirmenin sevinci, şükrü ve bunun Allah katında "makbul bir hac" olması dua ve niyazı var.
Veda tavafı
Veda tavafı, vedalaşma tavafı... Son bir kez daha doya doya ve duya duya tavaf...
Medine
Asırlar önce Medineliler tarafından tarifi imkânsız bir coşku ile karşılanmıştır günlerce beklenen hicret yolcusu...
O’nu önceden tanıyanlarda zirveleşen bir coşku, ilk defa görenlerde ise garip bir heyecan vardır.
Hicret yurdu... Yesrib iken, Allah Rasû- lü’nün hicret etmesiyle Allah’ın nuruyla aydınlanan şehir mânâsına Medine-i-Münevvere olmuş...
Medine, bizler için bir özlemdir. Ona duyulan özlemin ardında;
Peygamberimize duyulan hasret vardır.
O’nun getirdiği değerlere duyulan saygı vardır...
Fakirlerin, kimsesizlerin hiçbir zaman geri çevrilmediği makama; cömertlik kapısına duyulan sevgi ve ilgi vardır...
insana verilen değere, kardeşliğe, dostluğa ve yitirdiğimiz değerlere duyulan özlem vardır.
Dünya gözü ile kendisini göremeyenleri teselli için şu sözleri zihinlerimizde yankılanıyor...
"Beni vefatımdan sonra ziyaret eden sağlığımda ziyaret etmiş gibidir."
Medine, tarihe tanıklık etmiş nice şahitlerle doludur... Her karış toprağında Allah Resülü ve onun ashabının izi vardır.
Burası, İslâm nurunun insanlığa ulaştırılması yolunda gösterilen fedakârlığın ve gayretin en güzel örneğini vermiş binlerce sahabenin mübarek beldesidir.
Ravza-i Mutahhara
Peygamber efendimizin kabri ile minberi arasında kalan kısım... Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem namazlarını burada kılmış ve şöyle buyurmuştur. "Evimle minberim arası, cennet bahçelerinden bir bahçedir."
Dönüş
Yüce Allah’ın verdiği en büyük nimetlerden biri olan zaman, su gibi akar. Hele bu, "sayılı günler" olursa... Daha o mübarek mekânlara alışayım, doyasıya yaşayayım derken, hac görevlerinin tamamlanmasıyla bir de insan bakar ki, ayrılık vakti gelivermiş...
"Kavuşmak güzel de, bir de ayrılık olmasa!" diye hüzünlenir insan. Aslında fâni olan insanın geçici ömrü de böyle değil mi?
Hayatımız da nihayet sayılı günlerden ibaret değil mi?
Keşke geçirdiğimiz zamanlar, hep bu iklimde geçirilen günler kadar bereketli ve feyizli olsa...
Artık geriye dönüş hazırlıkları başlamıştır...
Artık kutsal iklimden ayrılma zamanı... henüz Kâbe’ye ve Ravza’ya doyamadan, belki de bir daha kavuşamamak üzere ayrılık...
Bir daha Kâbe’ye yüz sürmenin aşkı...Kâinatın efendisine selâm verme iştiyakı ile...
"Allah katında makbul haccın karşılığı, ancak cennettir." (Buhari, Umre, 1; Müslim, Hac,437)