Makale

DÜŞÜNEBİLME NİMETİ

DÜŞÜNEBİLME NİMETİ

Haşan Çelikkaya

Düşünmek!... İnsana mahsus en büyük nimet!.. Bugün, insanın kaldığı en büyük hasret!... insanlığın esası, ızdırapların merhemi, doyulmaz saâdetin anahtarı!... Hülâsa, her şey bu nimetin kazanılıp kazanılmamasına bağlıdır.
Evet, bugün, maalesef insanoğlu haddini bilmemekte ve kendini tanımamaktadır. Gerçi feza yarışında hızlıdır, amma; insanlık ve kendini tanıma alanında bu hız sıfırdan da geriye gitmektedir. Hakikat budur. Halbuki terakki ile insanlığın (İslâm’ın) beraber yürümesi lâzım değil midir?
İnsanı ve bu kâinatı yaratan kimdir? İnsanoğluna ve kâinata bu mükemmel, şaşmaz nizamı koyan kimdir? Bir kere insanı düşünün: Yediğimiz, içtiğimiz ve sair mahdut şeyler olduğu halde, içeride öyle muazzam bir fabrika var ki; bu gıdalar ayrı ayrı yapıya bürünerek gerekli yerlere tevzi olunmaktadır. Meselâ: Bir kısmı; et, kemik, deri, tırnak, saç, sakal, göz, kulak, sinir, bağırsak, iç ve dış organlar, kan, ısı, idrar, dışkı, vesaire olmaktadır. Peki, insanoğluna bu muazzam fabrika teşkilâtını kuran kimdir?
Kâinat ve ecrâm-ı semâviyye hâkezâ. Mükemmel ve şaşmaz bir nizam içerisinde yüzmekte, hepsi de vazifelerini yapmakta ve birbirlerine asla çarpmamakta ve bozulmamaktadırlar. Onlara bu hususiyeti veren kimdir? Her türlü rızkı veren, tabiatı daimî veya zaman zaman kurutan ve yeşerten, onu bin bir türlü çiçek, bitki, kuş ve hayvanlarla süsleyen kimdir? Hayatta (karada, havada, denizde) sayısız çeşit ve derecede mah- lûkat vardır. Acaba bunları kim yaratmış ve bunlar niçin yaratılmıştır? Ve bunlara, ayrı ayrı birbirinden güzel renk, ses ve süsleri veren kimdir? Hayatta ne kadar insan varsa ve geçmişse -hepsi de insan oldukları hâlde- renk, şekil, boy, akıl, zekâ, ses ve kâbiliyet vesaire yönlerden hiçbir zaman birbirine benzemezler. Bunca sayısız tür ve kabiliyeti halkeden (yaratan) kimdir? insan ve diğer mahlûkâtı çift yaratıp da üremeyi, bunların erkeklik ve dişilik tohumlarının birleşmesine bağlayan veya icabında bunu da ortadan kaldıran (Hz. İsa’nın doğumunda olduğu gibi) ve eşlere karşılıklı sevgi ve şehvet duygularını bahşeden kimdir? Mahlûkattaki kuvvet, hassaten, insandaki akıl, zekâ ve hafıza nedir? insan senelerce önce gördüğünü ve duyduğunu, okuduğu bir şeyi icabında senelerce sonra hatırlayabiliyor. Bu nasıl oluyor ve bunlar hangi depoda saklanıyor? Ruh, rüya, görme ve göz yanılmaları nasıl bir şeydir? Bunları bu şekilde yaratan kimdir? Arıya bal yapmayı, ipek böceğine ipek yapmayı, -ki asrımızın ilmi bile hâlâ bunun sırrını çözememektedir- öğreten kimdir?
Sonra: Hava, su, çeşitli gıda maddelerini yaratan ve bunlara çeşitli kabiliyetlerini veren kimdir? Meselâ, katı ve sıvı maddelerin kullanılışı malûm. Suya ve havaya kaldırma kuvvetini basınç, ışın ve dalgaları (sesleri) karıştırmadan nakletme hassasını veren kimdir? Eğer bunlara bu vasıflar verilmemiş olsaydı ilim ve teknik bu kadar ilerleyebilir miydi?
işte ey insanoğlu! Bütün bu suallerin gerçek cevaplarını ancak Kur’an-ı Kerim’de bulacaksın. Yaratanın Allah-u Azimüşşan olduğunu göreceksin. Eğer bunlar insanoğlunun elinde olsaydı bu kadar çeşit ve hâşâ beğenilmiyormuş gibi görünen farklılıklar olmaz veya insan her yönden mükemmel olmak isterdi. Ama bu mümkün mü?
Hülâsa: Bugün insanoğlu, ben neyim, neredeyim, ne idim ve ne olacağım!... gibi suallerden boşanmış (kurtulmuş) casına kaçıyor ve dönüp de bu sualleri cevaplandırmayı düşünmüyor. Bir cümle ile gerçek İlâhî âleme dalamıyor, insanoğlunun sapıtmasının ve vahşiliğe doğru gidişinin tek sebebi budur, yani düşünebilme nimetinden mahrumiyettir. Sâlim akıl sahiplerini ve ilim erbabını bu hususta düşünmeye dâvet ediyorum.