Makale

başyazı

b a ş y a z ı

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu
DİYANET İŞLERİ BAŞKANI

Din, bütün peygamberlerin tebliğinde yer alan, ortak çizgi açısından bakıldığında, içinde yaşadığımız fizik dünyanın metafizik açıklamasını yapar ve âdeta değişmezi temsil eder. Hz. Adem’le başlayan, Hz. İbrahim’le, Hz. Musa, Hz. İsa ile devam eden ve Hz. Muhammed’le noktalanan İlâhî mesajın özünde varlığın İlâhî hikmet ve yaratılış açısından tanıtımı ve hayatın nihaî anlamlılığına çağrı vardır. Kur’an’da peygamberlerden tevarüs edilen bu mesaja sıkça yapılan vurgular, yaratışla, varlığın başlangıcına (mebde) ve sonuna (meâd) ilişkin bilgiler, temel inanç esasları, ibadet ve ahlâk prensipleri İlâhî dinin değişmez çizgisini yansıtır. Kutsal metinlerin bu çağrısının muhatabın bilinç ve tefekkür düzeyine göre farklı algılanmaları kaçınılmaz olsa da, taşıdığı ana fikir itibariyle bir sürekliliği vardır.
Öte yandan din, insanlığın fıtratla ve aklı selimle sahip olduğu aslî duruşu destekleyen, kontrol eden, temellendirip koruyan bir işleve de sahiptir. Çünkü insanoğlu dünyaya hem saygın ve üstün, hem de çeşitli zaaflarla yüklü bir varlık olarak gönderilmiştir. Onun hayatı boyunca gerek düşünce gerekse aksiyon plânında iyi ve kötü, adalet ve zulüm, merhamet ve acımasızlık, diğerkâmlık ve bencillik arasında bir gelgit yaşaması bundandır. Ancak bunlardan birincisi aklın ve fıtratın yönlendirdiği aslî, İkincisi ise bedeni dahil fizik dünyanın sürüklediği arızî çizgidir. Din birinci çizgiyi teyit ederek, zaaf ve sapmalara yenilmeden yoluna devam edebilmesi için önünü aydınlatarak insana destek olur; ona rehberlik eder. Öyle olduğu için de peygamberler aracılığı ile gönderilen vahiy, yaratıp özgür iradeyle ve dilediğini yapabilme iktidarıyla dünyaya gönderdiği insana Allah’ın sonsuz bir lütfu ve yardımıdır.
İnsanlığın sosyal ilişkiler ve bunların şeklî tasviri yönüyle tarih boyunca sürekli ve canlı bir değişim içinde olduğu genel bir yargı olarak doğrudur. Ancak uzaktan bakıldığında insanlığın kendini çevreleyen imkân ve imkânsızlıklar içinde dar bir alanda bu değişimi yaşadığı, değişimin olanca tabiiliğine ve vazgeçilmezliğine rağmen özellikle insan oluşunun temel öğeleriyle ilgili alanda ana çizgisini koruduğu da gözlemlenir, insanoğlunun hayat serüvenini dikkatlice izleyenler, beşerî ilişkilerin, hukukun, sosyal ve siyasal yapının maddî/kuralcı yönünde güncele bağlı olarak yaşanan değişimi de, bütün değişime rağmen ahlâk, hukuk ve temel İnsanî davranış saikleri alanında belli değer ve ilkelerin varlığını koruduğunu da birlikte gözlemler. Bu iki alan arasındaki ayırımın farkedilmesi ve dinin her biriyle ilişkisinin nasıl kurulacağı konusu, esasen bizim dini nasıl anlayacağımız ve onu hayatımıza niçin ve nasıl rehber edeceğimiz sorusunun cevabını da içermektedir.