Makale

Kur’an Talebelerine Adanmış Bir Ömür Muzaffer Özköse

Kur’an Talebelerine Adanmış Bir Ömür
Muzaffer Özköse

Ali Aygün

Muzaffer Özköse, öğrencilerinin her sıkıntısıyla ilgileniyordu. Öğrencilerine harçlığından tut, elbisesine, ayakkabısına varıncaya kadar bütün ihtiyaçlarını gidermeleri için maddi manevi her türlü desteği veriyordu.

İlkokulu bitirmiş, ortaokula gitmeyi beklerken babam: “Kur’an kursuna gidecek, hafızlık yapacaksın.” dediğinde, hafız olacağım düşüncesiyle çok sevinmiş, sabırsızlıkla Kur’an kursuna gideceğim günü beklemiştim.
1986’nın Ağustos’uydu, Çarşamba İhsaniye Kur’an Kursu’na kaydolduğumda…
Mutfakta nöbetçi olduğum bir gün, boyumu aşan önlüğü giymiş, mutfak tezgâhına ulaşabilmek için bir taburenin üzerine çıkmış, bulaşıkları yıkamaya çalışırken kapıdan nur yüzlü, mütebessim çehreli birinin beni seyrettiğini fark ettim. Onunla yüz yüze geldiğimde, bulaşıkları yıkayamadığımı fark etmiş olmalı ki gülerek: “Küçük hafız, sana mı kaldı bulaşıkları yıkamak!” diye bana takılmıştı. Daha sonra bu nur yüzlü, mütebessim çehreli, tatlı dilli kişinin İhsaniye Camii’nde “vekale” denilen bölümde sohbet eden Muzaffer Özköse Hoca olduğunu öğrenmiş ve her fırsatta onu dinlemeye çalışmıştım. “Vekale” artık benim için kurstan sonra koşarak gittiğim ikinci bir adresti.
Türkiye’de dinî eğitimin verilmesinin imkânsız olduğu yıllarda İslami ilimleri, kültürü ve yaşamı ayakta tutan şahsiyetlerden biri de Muzaffer Özköse idi. Vaaz ve sohbetleriyle toplumun dinî hayatını canlı tutmaya çalıştı. Vaaz ve sohbetleri Çarşamba’yla sınırlı değildi. Komşu il ve ilçelere de giderek vaazlar verdi. Vekaledeki sohbet halkası ise her zaman aktifti. İhsaniye Kur’an Kursu’nun açılması, gelişmesi onun sayesinde oldu. Hafızlar yetiştirdi; Arapça, fıkıh, tefsir ve hadis dersleri verdi. Öğrencilerin barınma ve iaşe ihtiyaçlarının giderilmesine yardımcı oldu. Yaşanan fetret döneminde bir kimseye bir kelime öğretmeyi hizmet saymış, kendini insan yetiştirmeye adamış bir sevgi insanıydı Muzaffer Hoca. İnsanlarla ilişkileri gayet sıcaktı. Her zaman tatlı dilli, güler yüzlüydü. İnsanları düğünlerinde, cenazelerinde yalnız bırakmazdı. İlmiyle amil bir gönül insanıydı Muzaffer Hoca ve toplum da onu bağrına basmıştı.
Muzaffer Özköse, 2 Ekim 1932 tarihinde Çarşamba’nın Yukarı Esenli Köyü’nde dünyaya geldi. İslami ilimlere küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. Çarşamba’nın meşhur hocalarından Hasan Ünyeli’den hafızlık eğitimi alarak tahsil hayatına başladı. Hafızlık eğitiminden sonra Ali Osman Alay’dan Arapça ve İslami ilimler tahsil etti. Eğitimini tamamladıktan sonra fahrî imam-hatip olarak görev yapmaya ve öğrenci yetiştirmeye başladı. Resmî olarak 13 Temmuz 1959 tarihinde Çarşamba İhsaniye Camii’nde görev alan Muzaffer Özköse, hizmetlerine burada devam etti.
Muzaffer Özköse, imam-hatip olarak görev yaptığı İhsaniye Camii’nde cemaatine sürekli vaaz ve sohbet etti. Vaaz ve sohbetleri yalnız İhsaniye Camii’yle sınırlı değildi. Çarşamba’nın köylerine, civar il ve ilçelere de giderek sohbetler düzenledi.
İhsaniye Camii’nin bugün şadırvan olan yerinde vekale bulunuyordu. Muzaffer Hoca, vekalede öğrencilere Arapça ve İslami ilimler öğretiyordu. Kalacak yeri olmayan öğrenciler, vekalede kalabiliyor, böylece eğitim öğretim hayatlarına devam edebiliyorlardı. Âdeta ashab-ı suffe gibi eğitim merkezi olan vekale, İhsaniye Kur’an Kursu’nun açılmasına kadar bu şekilde işlevini sürdürdü. Eğitimin yapıldığı vekale önce şadırvanın olduğu yerde, sonra caminin içinde, daha sonra da çeşitli dairelerde işlevini devam ettirdi.
Muzaffer Özköse’nin Çarşam-ba’ya en büyük hizmeti İhsaniye Kur’an Kursu’dur. Resmî Kur’an kurslarının bulunmadığı o dönemlerde Muzaffer Özköse, Kur’an kursunun yapılabilmesi için hem maddi hem de hukuki olarak mücadele etti. İhsaniye Kur’an Kursu’nun yapılması neticesinde bu kurstan yüzlerce öğrenci yetişti ve bu öğrenciler şu an ülkemizin değişik bölgelerinde insanlarımıza din eğitimi için görev yapmaktadırlar. Muzaffer Özköse’nin Çarşamba ve civarında yaptığı vaazlar, sohbetler, verdiği dersler, öğrencilerin barınma ihtiyaçlarını gidermesi gibi birçok hizmet bugün Çarşamba’nın manevi iklimine, dinî hayatın teşekkülüne katkı sağlamıştır. Muzaffer Özköse ayrıca imam-hatip ve ilahiyat öğrencilerine de ayrı bir özen göstermiş, onların ihtiyaçlarının temini için elinden gelen gayreti sarf etmiştir.
Mahmut Özköse’nin “Karadenizde Bir Âlim Örneği: Muzaffer Özköse” adlı çalışmasında yer alan röportajlarda İhsaniye Kur’an Kursu Eski Müdürü Hüseyin Bedir, Muzaffer Hoca’yla ilgili gözlemlerini şöyle aktarıyor:
“Muzaffer Özköse öğrencileriyle gayet samimiydi, öğrencileri Muzaffer Özköse’yi çok seviyorlardı. Muzaffer Özköse, öğrencilerinin her sıkıntısıyla ilgileniyordu. Öğrencilerine harçlığından tut, elbisesine, ayakkabısına varıncaya kadar bütün ihtiyaçlarını gidermeleri için maddi manevi her türlü desteği veriyordu. Muzaffer Özköse, sadece kendi öğrencilerine yardım etmiyordu; benim öğrencilerimden ihtiyacı olanlara dahi yardım ediyordu. O bize şunu söylerdi: ’’Hüseyin Hoca, eğer öğrencilerin herhangi bir ihtiyacı varsa git falan bakkaldan benim adıma al, elbiseyse git falan terziden al, ayakkabıysa git falan kunduracıdan al.’’ derdi. Biz de Muzaffer Özköse’nin adına söylediği yerlere giderdik onun adına ne alınacaksa ne ihtiyaç varsa alırdık, onun selamını söyleyerek. Tabi insanlar da Muzaffer Özköse’nin selamını alınca bizi iyi karşılıyorlar ve ne gerekiyorsa temin ediyorlardı. Muzaffer Özköse’nin toplumda bir statüsü vardı, bu bölgenin insanları onun bu özelliklerini bildiklerinden ona saygıda kusur etmezler, onun selamıyla geleni boş göndermezlerdi.”
Muzaffer Özköse’nin öğrencisi olmuş, daha sonra İhsaniye Kur’an Kursu’nda öğreticilik yapmış Hayati Akyüz de şunları söylüyor hocasıyla ilgili:
“Çarşamba’da imam-hatip lisesi açılıncaya kadar Muzaffer Hoca’nın çok talebesi vardı, özellikle Arapça, fıkıh, tefsir, hadis derslerini okuttuğu; hafızlık yaptırdığı talebeler. Ama imam-hatip lisesi açılınca bu çalışmalara, imam-hatip canlansın diye, ara vermişti. İmam-hatip lisesinden gelen öğrencilere yardımcı oluyordu. Hatta Arapça, fıkıh, tefsir, hadis okuttuğu öğrencilerini imam-hatibe yönlendirmiş, ancak onlarla alakayı kesmemişti. Biz de kendisinden yaz tatillerinde izhara kadar Arapça okuduk.”
13 Ağustos 1986 tarihinde emekliye ayrılan Muzaffer Özköse, aynı yıl kansere yakalandı ancak vefat edinceye kadar hizmetlerine devam etti.
Tedavi için İstanbul’a gitmeden önce İhsaniye Camii tıklım tıklım doldu. İnsanlar Muzaffer Özköse için ağlıyordu. Muzaffer Özköse, oradaki insanlara: “Kardeşler ben ahirete gitmekten hiç çekinmiyorum ancak bana sizden ayrılmak çok zor geliyor.” diyordu. Ziyaretine gidenlere: “Hastalık da bir nimettir, onun sayesinde Rabbimize kavuşuyoruz.” diyor, hasta yatağında bile vaaz ediyordu.
Evli ve yedi çocuk babası olan Muzaffer Özköse, 29 Haziran 1988 tarihinde Kur’an hizmetlerine, talebelerine ve cemaatine adanmış ömrünü noktaladı. Naaşı, yirmi yedi yıl imamlığını yaptığı ve ders verdiği İhsaniye Camii’ne getirildi. İhsaniye Camii, tarihî günlerden birine şahit oldu. Caminin avlusuna sığmayan cemaat, yollara taştı. Öğle namazını takiben kılınan cenaze namazından sonra Muzaffer Hoca, Çarşamba’nın Yukarı Kavacık Köyü’ne bağlı Zeyfelli Mezarlığı’na defnedildi.