Makale

Hz. Peygamber'in (s.a.s.) Mekke'de İnsanları Kazanmaya ve Yetiştirmeye Yönelik Faaliyetleri

Prof. Dr. Adnan Demircan
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Mekke’de İnsanları
Kazanmaya ve Yetiştirmeye Yönelik Faaliyetleri
Hz. Peygamber’in (s.a.s.), Medine’de insanları yetiştirme ve ümmeti şekillendirme çalışmaları hakkında daha fazla bilgimiz olduğu hâlde Mekke’deki çalışmaları hakkındaki bilgimiz sınırlıdır. Bunun sebebi, Mekke döneminde, o yıllarla ilgili bilgileri nakledecek Müslümanların sayısının az olması, Müslümanların maruz kaldıkları baskı ve sıkıntılar olmalıdır.
Allah Rasulü’nün (s.a.s.) ilk vahiy tecrübesiyle karşılaşmasından sonra başlayan tebliğ süreci, aynı zamanda Müslümanları eğitme ve onları yetiştirme sürecidir. Bu dönem, ayrıca Allah Rasulü’nün (s.a.s.) tebliğci ve eğitimci olarak ilahî iradenin gözetiminde daha kapsamlı bir tebliğ yapabilmesi ve baskılara direnebilmesi için yetiştiği bir süreçtir. Onun tebliğ süreci, yaşadığı sıkıntılarla ve karşılaştığı zorluklarla birlikte gelişme göstermiştir.
İlk vahiy tecrübesini yaşadıktan sonra olanları yakın çevresindekilere anlatan Hz. Peygamber, yakınlarından Hz. Hatice, Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir, Zeyd b. Harise gibi bazı insanlardan gördüğü desteği Kureyşlilerin çoğundan göremedi.
Allah Rasulü (s.a.s.), açık tebliğin başlamasından sonra muhataplarına yönelik topluca tebliğ denemeleri yaptı. Önce çağrısını Haşimoğullarını evine davet ederek yaptı. Bu amaçla iki teşebbüste bulundu; ama hedefine ulaşması mümkün olmadı. Sonra Kureyşlilere seslenerek onları topladı. Kendilerini Allah’ı birlemeye, O’ndan başkasına itaat ve ibadet etmemeye davet etti; ancak yaptığı bu davetlerden ne Haşimoğullarından, ne de Kureyş’ten umduğu olumlu karşılığı buldu.
Allah Rasulü’nün ilk zamanlardaki önemli faaliyetlerinden biri, kabile liderlerine yönelik oldu. Onların Müslüman olmasını önemsiyordu. Zira kabile liderlerinin Müslüman olması, diğer Kureyşlilerin de Müslüman olmasını kolaylaştıracaktı. Ancak Allah Rasulü (s.a.s.), kabile liderlerine yönelik tebliğ çalışmalarına olumlu yanıt alamadı. Kendileri Müslüman olmadıkları gibi, Müslüman olmak isteyenleri engellediler ve Müslüman olanlara işkencelere varan baskılar yaptılar.
Hz. Peygamber, kabile liderlerinden gördüğü tepki üzerine şahıslara yönelik bire bir tebliğ çalışmalarına ağırlık vermeye başladı. Tebliği bizzat kendisi yaptığı gibi, İslam’ı kabul eden kimseler de arkadaşlarına ve yakın çevrelerine yönelik tebliğ faaliyetlerini yürütüyorlardı. Bunlardan Hz. Ebu Bekir gibi kimseler, İslam’a davet faaliyetlerinde oldukça başarılı da oldular. Hz. Ebu Bekir’in (r.a.) çağrısıyla Osman b. Affan, Zübeyr b. Avvam, Abdurrahman b. Avf, Sa’d b. Ebi Vakkas, Talha b. Ubeydullah gibi sonraki yıllarda etkin olan şahsiyetler Müslüman oldu. (İbn Hişam, es-Siretü’n-Nebeviyye, I, 239-241.)
Allah Rasulü’nün (s.a.s.) tebliğ faaliyetleri, bir kısmı yakın akrabaları da olan Kureyşlilerden beklemediği bir tepkiyle karşılaştı. Liderlerin direnç gösterdiği İslam’a, ilgi gösterenler de vardı. Özellikle gençler arasında Hz. Peygamber’in mesajının ciddi yankıları oldu.
Müslüman olanların bir kısmı Kureyş liderlerinin çocukları ve akrabalarıydı. Başkalarına kötü örnek olmamaları için bu genç Müslümanları Hz. Peygamber’den uzak tutmak, hatta mümkünse eski dinlerine geri çevirmek, Ebu Cehil, Ümeyye b. Halef, Nadr b. el-Haris gibi bazı müşriklerin görev olarak gördükleri bir hedefti.
Hz. Peygamber’in, Müslümanlara yönelik baskıları azaltmaya matuf çalışmalarından biri, Erkam b. Ebi’l-Erkam’ın (v. 55/675) evini Müslümanların buluşma ve eğitim merkezi olarak kullanmasıdır. Burası Safa tepesinin yanındaydı. Konum olarak Harem’in yakınında olduğu için stratejik bir önemi vardı. Hz. Peygamber’in insanların ihtida etmelerini sağlamak ve onları eğitmek amacıyla bire bir çalışma yaptığı Darü’l-Erkam, Mekke tebliğ tarihinde önemli bir yere sahiptir.
Evin sahibi olan Erkam b. Ebi’l-Erkam, 17-18 yaşlarında, 7. veya 8. kişi olarak Müslüman olmuş Mahzumoğulları’ndan biriydi. Erkam, evini Hz. Peygamber’in tebliğ faaliyetleri için tahsis etmiş; Mekke’de Müslümanların ümmet bilincini oluşturmalarına eviyle önemli katkılarda bulunmuştu.
Hz. Peygamber’in Erkam’ın evini bir sığınma ve buluşma mekânı olarak kullanması, baskıların artması sürecinde ortaya çıkan bir gelişmedir. Zira müşrikler, insanları çabuk etkilediğini düşündükleri için Allah Rasulü’nün (s.a.s.), çocuklarıyla ve yakınlarıyla serbestçe görüşmesine izin vermiyorlardı.
Erkam’ın evi, hem Müslümanların bir araya gelip görüştükleri bir yerdi; hem de Hz. Peygamber’in Müslümanları eğittiği ve bir kimlik oluşturmaya çalıştığı bir merkezdi. Orada pek çok kişi Müslüman oldu. Hz. Ömer, Erkam’ın evinde Müslüman olanlardandır. Müslümanların açıkça Kâbe’nin yanında ibadete karar vermeleri de burada gerçekleşti: Bir pazartesi gecesi Peygamber (s.a.s.) şöyle demişti: “Ey Allah’ım! Şu iki kişiden sana en sevimli olanıyla İslam’ı yücelt! Ömer b. el-Hattap ile ya da Amr b. Hişam (Ebu Cehil) ile!” Ömer b. el-Hattap ertesi gün erkenden geldi ve Erkam’ın evinde Müslüman oldu. Oradan çıktılar, tekbir getirip Kâbe’yi tavaf ettiler. (İbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakati’l-Kebir, III, 224.)
Erkam’ın evi, İslami tebliğdeki öneminden dolayı “Darü’l-İslam” (İslam’ın Evi) adıyla anılırdı. Erkam, vefatından önce evini satılmamak üzere çocuklarına vakfetti. Bu ev, Abbasi halifelerinden Ebu Cafer Mansur’un iktidar dönemine kadar içinde onun soyundan gelenlerin oturdukları, kiraya verdikleri ayakta duran bir vakıf olmaya devam etti. (İbn Sa’d, Kitabü’t-Tabakati’l-Kebir, III, 224.)
Müşrikler, yeni dinin yayılmasını engellemeye çalıştıkça Hz. Peygamber de onlara karşı tedbirler alıyordu. Bu çerçevede Müslümanlar arasındaki dayanışmayı arttırmak amacıyla bazı kimseleri kardeşleştirdi. Kendisi, Hz. Ali ile kardeşleşirken, Hz. Hamza’yı Zeyd b. Harise ile Hz. Ebu Bekir’i Hz. Ömer ile Hz. Osman’ı Abdurrahman b. Avf ile Zübeyr b. Avvam’ı Abdullah b. Mesud ile Ubeyde b. el-Haris’i Bilal el-Habeşi ile Mus’ab b. Umeyr’i Sa’d b. Ebi Vakkas ile Ebu Ubeyde b. el-Cerrah’ı Salim ile ve Said b. Zeyd’i Talha b. Ubeydullah ile kardeşleştirdi. (İbn Habib, Kitabü’l-Muhabber, s. 70-71; Belazüri, Ensabü’l-Eşraf, I, 270.) Böylece bir kısmı zayıf kabilelerden, anlaşmalılardan ya da azatlılardan olan on sekiz kişi kardeşleştirilmiştir. Aralarında Bilal el-Habeşi ve Salim gibi sosyal konumları açısından zayıf insanlar olduğu gibi Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi güçlü kimseler de vardı.
Müşriklerin baskısını boşa çıkarmak amacıyla takriben Müslümanların yarısını Habeşistan’a gönderdi. Habeşistan’a giden 110 kadar Müslüman arasında Hz. Peygamber’in amcaoğlu Cafer b. Ebi Talip, damadı Ümeyyeoğullarından Osman b. Affan, Mus’ab b. Umeyr, Zübeyr b. Avvam ve Abdurrahman b. Avf gibi kimseler vardı.
Aralarında ileri gelenlerin çocuklarının da olduğu grubun Habeşistan’a gitmesi, müşrikleri Hz. Peygamber’e ve Müslümanlara yönelik baskılarını arttırmaya sürükledi. Nitekim Haşimoğullarının Hz. Peygamber’e desteklerini azaltmak amacıyla ambargo uygulandı. Üç yıl devam eden sosyal ve ekonomik boykot döneminde Hz. Peygamber’in Mekkelilere yönelik tebliğ faaliyetlerini devam ettirmesi mümkün değildi. Hac döneminde Mekke dışından gelen ziyaretçilere yönelik tebliğ teşebbüsleri de müşriklerin planlı engellemesiyle karşılaşıyordu.
Hz. Peygamber’in Mekke dönemindeki tebliğinin ve eğitiminin merkezinde Kur’an-ı Kerim vardı. Bütün konuşmalar, Kur’an çerçevesinde yapılıyor; tebliğ, daha çok Kur’an’dan pasajlar okunarak gerçekleştiriliyordu. Müslüman olanlarla ilgili anlatılanların çoğu, muhatapların okunan Kur’an’dan etkilenmeleri üzerine Hz. Peygamber’in getirdiği dine iman ettiklerine dairdir. Mekke’de Müslümanların gündemini inen ayetler ve onları öğrenme çabası meşgul ediyordu.
Hz. Peygamber’in vurguladığı iki ilahî mesajdan öncelikli olanı tevhit, yani Allah’a ortak koşmamaya çağrıydı. İkinci önemli inanç ilkesi ise ahiret inancıydı. Ahiret inancı, ilahî iradenin işaret ettiği hayatı yeryüzünde kurmak için Müslümanların davranışlarını herhangi bir otoritenin isteğiyle değil, inançlarından gelen manevi güçle şekillendirmelerini sağlıyordu. Bu inanç, Müslümanların en büyük gücüydü.
Allah Elçisi’nin (s.a.s.) Mekke’de yetiştirdiği sayıları 230 kişi kadar olan bu Müslümanlar, donatıldıkları Kur’an bilgisiyle ilahî mesajı o gün bilinen dünyanın en ücra köşelerine kadar taşımışlardır.