Makale

Çocuklarımıza Haklarını İfade Etme ve Alma Becerisini Nasıl Kazandırabiliriz?

Çocuklarımıza
Haklarını İfade Etme ve Alma Becerisini
Nasıl Kazandırabiliriz?

Yrd. Doç. Dr. Filiz Bilge
H.Ü. Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı

I. İstanbul Çocuk Kurultayı Çocuk Görüşü Kitabı’ndan (2000) alınan bir örnek soru ve çocukların verdikleri yanıtlar:

Soru: “Büyüklerin seni ilgilendiren konularda açıklamada bulunup, seni dinleyip görüşlerini alırlar mı?”

Yanıtlar:

“Nerdeeeee?”

“Alırlar. Bir şey kaybolduğunda görüşlerimi alırlar.”

“Hayır, almazlar. Benim küçük olup düşüncesiz olduğumu söylerler.”

“Evet alırlar. Meselâ bizim mahalleye yeni gelen komşunun kızıyla oynarsam, onun ailesi hakkındaki görüşlerimi alırlar.”

“Evet, ders ve gençlik sorunları hakkında her zaman beni dinlerler.”

Yukarıda verilen yanıtlar size nasıl geliyor bilemem ama bana bir ikilem yaşattığından eminim. Şöyle ki; ana-babalar çocuklarıyla ilgili bazı şikâyetlerde bulunuyorlar. Bunlardan biri çocuklarının haklarını alamadıkları, isteyemedikleri hatta ezildikleri… Özellikle akranları ile olan ilişkilerinde çocuklarının öğrenmesi gereken şeyler olduğunu ileri sürüyorlar. Örnek ister misiniz? “Sen de patlatsaydın bir tane!”, “Ağzın, dilin yok muydu cevap vereydin!”, “Yok, yok senin daha başına gelecek çok şey var. Niye eziksin böyle?” İçinizden; “Bunlar olumsuz örnekler hep, ben öyle tepkiler vermiyorum” diyebilirsiniz.

Peki, neler yapıyorsunuz?

“Çocuğuma insan haklarını, çocuk haklarını öğretiyorum. Çünkü bizim ailemiz demokratik ve dolayısıyla işlevsel bir aile. Çocuğuma güven duygusunu aşılıyorum. Onun toplumsal kabul görmesi için gerekli ortamı hazırlıyorum. Ona olumlu bir model olmak için çabalıyorum. Çocuğumun karşılaştığı sorunların çözümünde yardımcı oluyorum. Bunları yaparken çocuğumdan görüş almayı da ihmal etmiyorum, onun benden, bizden nasıl etkilendiğine dair.”

Ne güzel. Size teşekkür ederim.
Ailelerden sonra sıra öğretmenlerimizde! Okul öncesi eğitimin ne kadar önemli olduğunu göz önünde bulundurarak (ve bütün çocuklarımızın bu eğitimden yararlandırılacağı günlerin gelmesini özlemle bekleyerek) tüm kademelerdeki öğretmenlerimiz ve okul yöneticilerimiz insan hakları ve çocuk hakları konusunda ne kadar bilinçliler? Okulları demokratik ve işlevsel hale getirmek için neler yapıyorlar? Öğrencilerine değer veren, saygı gösteren, geliştiren, olumlu model olabilen öğretmenlere ve yöneticilere gereksinim duyuyoruz ki çocuklarımız haklarının bilincine varsınlar ve kendilerini ifade edebilsinler. Burada psikolojik danışmanlara, uzmanlara gereksinim duyulmakta. Çünkü çağdaş eğitim yalnızca öğrenciler, öğretmenler ve yöneticilerden oluşmamakta.

Çocuklar “Haklarının olduğunu biliyor musun? Sence ne tür hakların var? Hangileri elinden alınırsa üzülürsün?” sorularına şu yanıtları vermişler:

“Çok haklarım var ama hepsini kullanınca alerji oluyorum.” (Hap zannetti yavrum!)

“Biliyorum ama hiçbir hakkımı kullanamıyorum.”

“Hepsi elimden alınırsa üzülürüm ama en çok da çocukluk hakkım elimden alınırsa çok üzülürüm.”

“Cezalandırmak çocukların haklarından değildir. Anneler yapar.”

“Evet benim ailem hiçbir hakkı bana vermiyor, onların bana verdiği hak, okuldan sonra hiç ama hiç dışarı çıkmamak.”
Bu yazımda toplum, kitle iletişim araçları vb. öğelere değinemeyeceğim. Ama neler yapabiliriz sorusuna yanıt aramaya çalışacağım.
Başkalarının haklarını gözeterek bireyin kendi haklarını koruması girişken ya da güvenli davranış biçimidir. Bu durumda birey ne saldırganca davranır, ne çekingendir ne de içine kapanıktır.
Güvenli davranış, her bireyin temel haklı olduğu düşüncesine dayanır. Güvenli davranan kişi açık-esnek, diğerlerinin haklarıyla gerçekten ilgili, aynı zamanda kendi haklarını da iyi bilen birey olarak tanımlanmaktadır.

Güvenli davranışın özellikleri şu şekilde sıralanabilir:
- İnsan ilişkilerinde eşitliği gözetmek.
- Amaçları doğrultusunda hareket etmek.
- Endişe duymadan kendini savunmak.
- Duyguları dürüstçe ve rahatlıkla ifade etmek.
- Başkalarının haklarını çiğnememek.
- Haklarını kullanmak.

Güvenli davranmak ya da girişken olmak. Kendimizi ifade edebilmek. Engellendiğimiz zaman, haksızlığa uğradığımız zaman, karşımızdakine kendimizi anlatmak istediğimiz zaman. Ben dili ile. Önce davranışı tanımlayıp, arkasından bu davranışın bizde yarattığı etkiden ve duygudan söz ederek. Gerektiğinde uygun bir dille “hayır” diyebilmek. “Evet” demek istendiğinde de “evet” demek. Gerektiğinde yardım isteyebilmek.
Önce insan hakları, çocuk hakları ve davranış biçimleri konusunda farkındalık, sonra güvenli davranışların öğretilmesi, bunun beceriye dönüştürülmesi, model davranışların desteklenmesi. Sözü edilen becerilerin kazanılması çocukların ve ergenlerin kendinden küçüklerle, akranlarıyla ve yetişkinlerle etkileşimlerinde sosyal becerilerini geliştirerek, kişisel gelişimlerini de destekleyecektir. Ve bu amaca yönelik olarak hazırlanmış güvenli davranış geliştirme programları profesyonel kişiler tarafından uygulanmalıdır.

Bakın artık çocuklar ne diyorlar?
İnsan olarak;
- Saygı görmeye,
- Kendine saygı duymaya,
- Başkalarının haklarını ihlâl etmeksizin, özsaygımı destekleyecek şekilde davranmaya,
- Kendimi iyi hissetmeye,
- Suçluluk duymaksızın “hayır” diyebilmeye,
- Amaçladığım bir şeyi istemeye,
- Fikir değiştirmeye,
- Hata yapmaya,
- Kapasitemin altında performans göstermeye,
- Duygularımı uygun bir dille ifade etmeye,
- Düşünmeye

Hakkımız var!

SPOTLAR

Güvenli davranış, her bireyin temel hakkı olduğu düşüncesine dayanır. Güvenli davranan kişi açık-esnek, diğerlerinin haklarıyla gerçekten ilgili, aynı zamanda kendi haklarını da iyi bilen birey olarak tanımlanmaktadır.