Makale

Sanatta farklı bir boyut; Rölyef

Sanatta farklı bir boyut; Rölyef
Kadriye Bayraktar
Fotoğraflar: Mustafa Bektaşoğlu

Rölyef, yüzey üzerine yapılan yükseltme ve çökertmelerden oluşan bir kabartma sanatıdır. Rölyef sanatının çalışma yelpazesi oldukça geniş. Bu çeşnilik muhtelif sanat dallarından istifade etmesine de ortam hazırlar. Rölyef sanatının en önemli özelliği hayal dünyanız ne kadar genişse o ölçüde farklı sanat eserleri ortaya koyabilirsiniz.

Mimaride taşa, mermere işlendikleri gibi maden ve ahşaptan yapılmış eşyalar üzerinde de görülebilir. Kuyumculuk, resim gibi birçok alanda kullanılmaktadır. Rölyef Anadolu Selçuklu devrinin mimarisinde ana malzeme olarak kullanılmıştır. Özellikle Kufi yazı ile elde edilen kabartma süslemeler, Selçuklu mimarisine özgün bir tarz. Bu devrin en önemli örnek eserleri; Merv, Nişabur ve Kazvin’de bulunan tarihi yapılarda görülmektedir. Anadolu Selçuklu mimarisinin devrine ait Divriği Ulu Cami, Karatay Medresesi, Konya Sırçalı Medrese, Erzurum Çifte Minareli Medresede bu sanatın izini görebiliriz. Günümüzde eski tarihi eserlerde; camiler, konaklar, yalılar, saray ve cami içlerindeki süslemeler bire bir aslına uygun olarak çalışılmalar yapılmaktadır.

Bir Rölyef sanatçısı olan Halûk Sena ARI, eski Türk evlerini üç boyutlu olarak, tablo, maket halinde çalışıp, bilmeyenlere tanıtmak, özleyenlerle de hasret gidermek gayesi ile resimler yapmaktadır. Rölyef Sanatının önemini ve zevkini keşfeden Haluk Hanım ile “Sanatın hayatımıza katkıları ve Rölyef sanatı” üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Haluk Hanım! Bir rölyef sanatçısı olarak sanat nedir?

Çağımızın telaşlı yaşamı içinde gözümüzü, gönlümüzü dinlendirmeye o kadar ihtiyacımız var ki! Oysa günümüzde her şey maddi refaha göre ayarlanıyor. Madde insanın hayatında tek hedef oldu. Bu hedefe ulaşmak için etrafımızla ilgilenmiyoruz, güzellikleri göremiyoruz ve birbirimize her gün biraz daha yabancılaşıyoruz. Eğer etrafımıza gönül gözü ile bakmayı bilirsek bizi kuşatan harikuladeleri, bir ismi de Sâni (Sanatkâr, nihayetsiz güzellikleri sanatının içinde yaratan) olan Cenab-ı Hakk’ın yarattığı güzellikleri fark edebiliriz. Tabiattaki eşsiz renk ahengini; bir kuşun, bir kelebeğin kanatlarında, yeşil yapraklar arasındaki gülde, sonbaharda sararan yapraklarda, ilkbaharda çiçeğe bürünmüş kuru dallarda bile görebiliriz. Sanat deyince kimi etrafa gönül gözü ile bakmak, kimi de güzeli görüp güzel şeyler ortaya çıkarmak diyor. Bence sanat, seyredende hoş duygular ve heyecan uyandırmasıdır.

Sanatın tarihini en az insanoğlunun tarihi kadar eski diyebilir miyiz? İnsanoğlu çeşitli devirlerde farklı sanat dallarıyla uğraşmış. Sanatçının her devirde bir şekilde kendini ifade etme ortam ve arayışı içinde olduğunu söyleyebilir mi?
Birçok arkeolojik kazılarda insanlığın sanatla uğraştığını gösteriyor. Orta Asya’da M.Ö. 6000 yılına kadar uzanan Türk sanatı kalıntılarına rastlanmıştır. M.Ö. 4000 yıllarında, Elâm, Babil, Asur, Hitit ve İran sanat eserleri mevcuttur. Akdeniz’de Yunan ve Roma sanatı M.Ö 3000 yıllarına kadar ulaşır. Avrupa’da, Gotik, Yeniçağ, Rönesans, Barok, Klâsizim, Romantizm gibi sanat evreleri yaşanmış. Sanatçı her devirde bir şekilde kendini ifade imkânı bulmuştur. Bu ifade bir resimle olabildiği gibi, şiir veya herhangi bir edebiyat eseri ile de olabilir.

İslam sanatkârları daha çok hat, ebru, tezhip de geliştiğini görmekteyiz. Dinimizin bakış acısı sanat dallarının gelişmesinde çok önemli rol oynamaktadır.

Hadis-i şeriflerde, “Allah güzeldir, güzeli sever.” , “Allah sanat sahibi mümini sever.” buyrulduğu için, dinî menşeli sanatlar, bütün İslam ülkelerinde ve ülkemizde de çok rağbet görür. Bu sanat dalları arasında sizin de söylediğiniz gibi; hat, tezhip ve ebru başta gelir. Özellikle Kur’an-ı Kerim’i güzel yazma arzusu, değerli hattatların, iç ve dış süslemeleri de değerli ciltçi ve tezhipçilerin yetişmesini sağlamıştır. Pek çok sanat erbabı da tabiattan esinlenmiş, bu ilhamla musiki eserler, tablolar ortaya koymuştur.
Okurlarımız rölyef deyince ne anlamalı?

Rölyef kelimesi, kelime manası olarak kabartma demektir. Resmin, derinliği olan bir tuvalde, üç boyutlu olarak çalışılmasına da Rölyef resim denilmektedir. Resmi çizilen objenin küçültülmüş halini bir tuvalde görebilirsiniz. Hakikate daha yakındır diyebilirim.
Bu sanat ile ilginiz nasıl başladı?
Bu sanata ilgim, İstanbul’dan ayrı olduğum yıllara, bu şehre ve baba evime olan özlemimle başladı. Kartondan yaptığım Üsküdar’daki evimize benzeyen bir maketin üzerine bahçeden topladığım yongaları yapıştırdım, camlarına perdeler koydum, O ev yıllarca kütüphanemin üstünde durdu. İstanbul hasretimi onunla gidermeye çalıştım. Daha sonraki yıllarda, pratik sanat okullarına giderek resmin bütün branşlarında eğitim aldım. Bu arada muhabere yolu ile eğitim veren bir üniversitenin iç dekorasyon bölümünü bitirdim.
Ne tür malzemeler kullanıyorsunuz?

Rölyef sanatında her türlü malzemeden istifade edilebilir. Ağaç kökleri, yosun, günlük hayatta kullanılan çeşitli malzemeler sanatçının hayal gücüne göre bu sanat dalında kendine bir yer bulur.. Ahşap parçaları, ağaçlar için yosun... Çam kâğıdı dediğimiz şeyi boyayıp cami, çeşmeler yapabiliyoruz. Yollar alçıdan yapılıyor. Bütün bunların yanında iyi bir yağlı boyanın yanında el becerisi de çok önemli. Temel resim bilgilerini aldıktan sonra yapılan tablolar daha başarılı ve gerçeğe yakındır. Ben yaptığım işi seviyorum. Mesela bir tabloyu bir ayda bitirsem odamın bir köşesine asarım. İki ay karşımda durur. Hatalı bir yer görürsem söker tekrar yaparım.

Sizin yapmış olduğunuz eserlerinizde geleneksel Türk evlerinin motiflerini görüyoruz. Neden özellikle bu alanı seçtiniz?

Ben, konu olarak, geleneksel Türk evlerini seçtim. Bugün artık ahşap evlerden oluşan bir mahalleyi göremiyoruz. O mahalleler bizim yaşam tarzımızı aksettirirdi. Kendi öz değerlerimizin unutulmaması lazım diye düşünüyorum. Bugünün genci, evin saçağının altına konulan, “Ya Hafız” levhasının ne manaya geldiğini bilmiyor. Kapılardaki saçakların ne kadar insani bir düşünce ile geniş tutulduğunu hatırlamıyoruz bile... Yazın güneşten, kışın yağmur ve kardan gelenleri koruyan bu geniş saçaklar, insana verilen değeri gösteriyor. Her sergide çalıştığım eserlerle kendi geçmişimizi tanıtmak gayem olmuştur. Ayrıca Türk evlerinin yörelere göre gösterdikleri farklı özellikleri de belirtmeye çalışıyoruz. Pek tabii ki sabır istiyor bu çalışmalar ama her şey bir emek gerektirir.

Aynı zamanda sanatınızı öğretmek için dersler de veriyorsunuz. Her alanda olduğu gibi sanatta da usta çırak arasındaki iletişim çok önemli değil mi?

Sanatta edep, ustaya saygı göstermek, diğer sanatkârlarla rekabet içinde olmayıp, dostluk dayanışma halinde bulunmak, bildiklerini, öğrenmek isteyenlerle paylaşmak, tabloları eksiksiz yapmaya çalışmak, sanatın edeplerindendir diye düşünüyorum. Sanat bir taklit değildir. Kendi buluşlarını yansıtarak başkalarının duygularına hitap etmektir. Her ne kadar sanat evrensel kabul edilse de kendi öz değerlerimizin işlenmesinin daha uygun olduğu kanaatindeyim. Bize kalan mirasa kendinden bir şeyler katarak sanatını geliştirmelidir.

Sanatın tefekkür dünyamızı, ufkumuzu zenginleştirip renklendirdiğini de söyleyebiliriz.

Sanat, düşünmeyi, düşünürken de ufkumuzu geliştirir. İslam’da tefekkür, makbul bir nafile ibadet sayıldığı için İslam sanatkârları eserlerini bir ibadet veçhi içinde yapmışlardır. Nitekim Mimar Sinan, Süleymaniye, Selimiye ve daha birçok eseri ile ismini hâlâ yaşatıyor ve o camilerde secde edenlerin sevaplarından onun hayır defterine yazılmaya devam ediliyor. Hazret-i Mevlana, beyitleri ile on üçüncü yüz yıl, Moğol zulmü altında inleyen Anadolu halkına, bir ümit, bir teselli olmuştur. Yedi asır sonra bile her dinden insana hitap edebilmiştir. Keza bayram sabahları hep bir ağızdan söylenen Tekbir’i ile Itri hâlâ gönüllerde bir heyecan uyandırabilmektedir.

Bir eser göz zevkine hitap ettiği gibi bir mesaj da verir. Mesela bir hat sanatında estetik ölçüler hattatın sanatını gösterir fakat ihtiva ettiği mana ile ruhlara da hitap eder. Osmanlı hat sanatında, sık sık yazılan tek bir kelime “HİÇ”. Bu üç kelime insana, dünyanın hiç’liğini anlattığı gibi, benlikten geçmenin de, yani HİÇ’liğe ulaşmanın bir gaye olduğunu anlatır. Yine eski Osmanlı evlerinde duvarları süsleyen “BU DA GEÇER YA HU” yazıları vardır. Okuyanı düşündürür ki, ne üzüntü kalıcıdır ne de sevinç. Bazen iki mısrada ölümün bile güzel karşılanabileceğini görürüz.

Yunus Emre;
“Biz dünyadan gider olduk.
Kalanlara selam olsun.
Bizim için hayır dua.
Edenlere selam olsun.”

Bu dünyadan gittikten sonra bile, kalanlara esenlik ve selamet dileyen Yunus Emre, şiirindeki o güzel sanatsal mesajıyla, tam yedi asırdır, rahmetle anılmaktadır.

Gene 17. Yüzyıldan beri koşmaları halk arasında sevilerek okunan Karacaoğlan, insan ilişkilerinin temelini, iki mısra ile anlatabilmiştir:
Elinden geldikçe sen iyilik eyle,
Hatıra dokunup, kırıcı olma .
Bir sanatkârın topluma karşı sorumluluk bilinci olmalı mıdır?

Sanatçı kendine topluma karşı sorumluk bilincini taşıması çok önemlidir. İnsanlar serginizi geziyorlar vakit veriyorlar. Oraya gelen bir şey almalı. Sanatkâr, emeğinin üstünde bir ücret istememeli. Bir tabloda zarar olursa sanatçı onu yaşadığı sürece sorumluluğunu da üzerine almalı. Ben sanatın şan şöhret için yapıldığını düşünmüyorum.

Bizim medeniyetimizde sanat, toplumun her kesiminde alaka görmüştür. Tekkeler âdeta bir akademi gibi, sanatkâr yetiştirmiştir. Son devir ebru zenlerinden, Necmettin Okyay Efendi ve hocası, Özbek Şeyhi Ethem Efendi, hezârfen (bin hüner sahibi) lâkabı ile anılmış. Şair, hattat ve hemen her dalda hüner sahibi sanatkârlardan birkaçı. Meşayihten pek çoğunun divan sahibi şair ve hattat olduklarını, iyi ney üflediklerini biliyoruz.
Rölyef sanatı ile uğraşmak size ne gibi katkılar sağladı?

Sanatla uğraşmak, ebedî hayat için bir yatırım olduğu kadar, dünya yaşamında da birçok faydası vardır. Sanatla uğraşmak insanın ufkunu genişletir, hayatına bir gaye katar, üreticiliğe sevk eder. Sanatçı daima yeni arayışlar içindedir. Kendini dinleyemez. Bu da ruh sağlığı için son derece faydalıdır. Özellikle yaşlılık yıllarında, mükemmel bir beyin jimnastiğidir. Nitekim ünlü Ruh Doktoru Özcan Köknel Hoca; “Sanat alanında çalışmak, kaygılara, sanat yolu ile çözüm arayışıdır ve toplumla iletişimdir.” demekte ve ortaya çıkardığı eserler ile sanatçının, kendisine olan güveninin ve saygısının artacağını belirtmektedir. Prof. Dr. Hayrettin Karaman hoca, bir televizyon programında; sanatın, kırıcı duyguları kanalize ettiğini ve estetik ihtiyaçlara cevap verecek şekilde yönlendirdiğini söylemişti.

Verdiğim emeği gözümde büyütmek yerine bana o gücü veren Allah’a şükretmeyi öğrendim. Yaptığınız işi severseniz verdiğiniz emeği fark bile etmezsiniz. Her şeye ibret gözüyle bakmaya alıştım. Fotoğraf çekmeye başladım. Üsküdar evlerini çektim. Hayatımı manalandırdı. Bu sanat bana dost kazandırdı. Çevrem genişledi.

Bu güzelliklere uğraşmak çok kolay olmamalı. Büyük bir sabır gerek
Tabii ki sabır istiyor. Sabır olmadan hiçbir şey olmaz. Cenab-ı Allah bana bu fırsatı verdiği için şükrediyorum ve bir velinimet olarak görüyorum. Elim tutuyor gözüm görüyor elhamdülillah. Sabredip sebat ederseniz başarıya ulaşırsınız. O zaman mutluluğu tadarsınız.

Sanat hayatınız boyunca ne tür sergilere iştirak ettiniz?

Kırktan fazla karma ve kişisel sergilerde eserlerim teşhir olundu. 1978 Kadıköy Halk Eğitim merkezinde ilk sergimizi açtık. İstanbul Beyoğlu Olgunlaşma Enstitüsünde, çeşitli sanat galerilerinde, kültür merkezlerinde, vakıflarda... Yıldız Sarayı Çit Kasrında, Konya Mevlevi Müzesinde, Habitat dolayısıyla İ.T.Ü. Taşkışla binasında, İstanbul Belediyesinin Taksimde hazırladığı sanat çadırındaki sergiye iştirak ettim. En son sizin de söylediğiniz gibi sanatçı kadınlar gurubunun düzenlediği Pendik Belediyesi Mehmet Akif Kültür Merkezinde düzenlenen sergiye iştirak ettim.
Hiç unutamam dediğiniz bir hatıranız var mı?

Biz her sergi açtığımızda bir defter koyardık. Sergiyi gezen ziyaretçiler de bir şeyler yazardı. Konya sergimizde bir hanım sergiyi dolaştıktan sonra deftere bir bucuk satırlık yazı yazmıştı. “İnşallah Allah katında marifetiniz bu kadar büyüktür.” Bu satırlar bana çok şey öğreti. Hayatım boyu unutamadım. Bu iki satır bana Allah katında da marifet sahibi olmaya çalış mesajını vermişti.
Bu sanat dalıyla ilgilenmek isteyenlere neler önerirsiniz?

Bir sanatkâr sanatını çok daha geliştirerek yeni nesillere aktarmak en büyük vazifesidir diye düşünüyorum. Rölyef sanatı ile uğraşmak isteyenlere işlerini sevmelerinin yanı sıra iyi bir araştırma yapmaları önemlidir. Öncelikle resmin ana kurallarını öğrenmelerini tavsiye ederim. Sanatla uğraşmak insanın hayatına mana katar.