Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN


Dr. Yüksel Salman


Her gün yeni bir başlangıç, her yıl yeni bir heyecandır. Farklı gündem konuları ve her ay daha kaliteli bir dergi ile huzurlarınıza çıkma gayretleriyle bir yılı daha geride bıraktık. 2010 yılı, yayın faaliyetlerimiz ve Başkanlık hizmetlerimiz açısından daha da farklı bir yıl olacak. Bildiğiniz gibi bu yıl, Kur’an-ı Kerim’in nüzûlünün 1400. yıl dönümü. Bu sebeple Başkanlığımız, 2010 yılını “Kur’an Yılı” olarak ilan etmeye, yurt içinde ve yurt dışında kapsamlı etkinlikler gerçekleştirmeye hazırlanıyor. Şimdiden bu kapsamda gerçekleştirilecek bütün faaliyetlerin, Kur’an’ın ve getirdiği evrensel değerlerin özümsenmesi ve yaşanması bağlamında bir farkındalık oluşturmasını diliyorum.

Bu ayki gündem konumuz “yaşlılık”. Hayata adımını atan insan, her geçen gün fiziken ve ruhen değişerek ve gelişerek hayatını devam ettirir. Merhum Cahit Sıtkı Tarancı’nın, “Hangi resmime baksam ben değilim.” sözlerinde olduğu gibi, değişim ve gelişim hayatın bir gerçeği. Çocukluk, gençlik, orta yaşlılık ve ihtiyarlık diyebileceğimiz bu aşamaların her birinin, insan üzerindeki etkileri de farklıdır. Yüce Allah’ın bizlere bahşettiği hayat serüveninin son merhalesi olarak kabul edebileceğimiz ihtiyarlık dönemi ise, zaafların, güçsüzlüklerin, hastalıkların, ilgi ve saygı beklentisinin arttığı, buna mukabil hayata ve hayatın anlamına ilişkin bilgi ve tecrübe birikiminin zirveye ulaştığı bir dönemdir.

Millet olarak, dinimizin emirleri ve kültürümüzün bir gereği olarak aile yapımız içinde yaşlılar evin baş tâcıdır. Onlar, sözüne itibar edilen, tecrübelerinden istifade edilen, her vesileyle hayır duaları istenen saygın insanlar; gördükleri, yaşadıkları ve hayata dair kazandıkları birikimlerle geçmişi geleceğe bağlayan ve kuşaklar arasında güçlü gönül bağları kuran kültür ve maneviyat köprüleridir.

Kuşkusuz yaşlanmanın getirdiği bazı sıkıntılar olacaktır. İşte bu noktada aile fertlerine, özellikle evlatlara düşen görev, onların yükünü çekebilmek, sıkıntılarına katlanabilmek ve gönüllerini daima hoş tutabilmektir. Yaşlı anne babaya kötü davranmayı bırakın, onlara “öf!” bile demeyi yasaklayan Yüce Allah’ın: “Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: ‘Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı.” (İsra, 24) buyruğu ne kadar anlamlıdır. Bu yüzden, “Biz insana, anne-babasına iyi davranmayı emrettik.” (Ahkaf, 15) ayetini günümüzün yaşlılarını, onların ihtiyaç ve beklentilerini de dikkate alarak derinden düşünmeye ihtiyacımız var.

Yaşlılığa ilişkin farklı konuları ele aldığımız yılın ilk sayısıyla sizleri baş başa bırakırken, her yaşınızı kendine özgü güzelliklerle ve manevi kazanımlarla dolu dolu yaşamanızı temenni ediyorum.

Bu vesileyle, 2010 yılının ülkemiz ve bütün insanlık için hayırlar getirmesini, yayın faaliyetlerimiz için de verimli, faydalı bir yıl olmasını diliyor, Şubat sayımızda yeniden görüşmeyi diliyorum.