Makale

AKLIN GÜNDEMİ Kalbin Rotası, Hayatın Kalitesidir

DİN VE HAYAT

AKLIN GÜNDEMİ
Kalbin Rotası, Hayatın Kalitesidir

Mukadder Ârif YÜKSEL
Samsun Canik Müftüsü

BİR zamanlar bineği ile yolculuk yapan bir seyyah, uğradığı memlekette ilmi ile meşhur bir âlimin adını duyar, onu ziyaret ederek kısa süreliğine de olsa ilminden feyiz almak ister. Âlimin yanına vardığında ders verdiği odada, yerde serili bir hasır, üzerine oturduğu bir minder, önünde kitabını koyduğu rahle ve odanın dört duvarını kaplayan kitaplar vardır. Seyyah, odayı dolduran kitapları görmezden gelerek âlime, “Efendim yanınızda dünya malı olarak pek bir şeyiniz yokmuş.” der. Âlim de, “Senin yanında neden fazla bir şey yok?” diye sorar. Seyyah, “Efendim, ben yolcuyum ve yanıma taşıyabilecek kadar eşya aldım.” der. Âlim, “Ben de yolcuyum.” diyerek yolcuya kısa ama hikmet dolu bir ders verir.
Gereğinden fazla mala ihtiyaç duyarak ihtirasla bunları elde etmeye çalışanlar, lüzumsuz bilgileri zihinde depolayanlar ve üzerine düşmeyen işlerle meşgul olanlar, kendilerini boş yere yoran ağır yüklerin hamallığını yapmış olurlar. Fakihler, hayata dair ihtiyaçları, zaruriyyat, haciyyat ve tahsıniyyat olmak üzere üç şekilde derecelendirmişlerdir. Zaruriyyat, hayatı devam ettirmek ve kimseye muhtaç olmadan kendi ayakları üzerinde durabilecek gereksinimlerdir. Haciyyat, hayatı kolaylaştıracak, hayat standardını yükseltecek ve başkalarına da fayda sağlayacak imkânlardır. Tahsıniyyat ise hayatın süsü ve ziynetleridir.
Yazımızın başında anlattığımız nükte ilk bakışta, dünyaya tamah etmemeyi ve kanaatkâr olmayı öğütler ancak bu nüktenin ışığında hayata hikmet penceresinden baktığımızda, bilgi ve hikmetle oluşan bir zihniyetin anlam kazandırdığı ve şekillendirdiği özgün bir dünyayı temaşa ederiz. Biz de yazımızda konunun bu yönüne temas etmek istiyoruz.
Gözümüz günlük ortalama bir terabaytlık datayı zihnimize gönderir, kulağımız da ses olarak kaydettiği verileri zihne gönderir. Zihinde biriken bilgiler, ihtiyaç, önem, öncelik ve gereklilik durumuna göre süzgeçten geçirilir ve lüzumu hâlinde kullanılmak üzere depolanır. Kişi, iyi bir eğitimle sağlam, makul ve makbul bir paradigma oluşturabilmişse, ilgisi, bilgi ve hikmete yönelikse ve bilgi tahsilinde daima maslahatı gözetiyorsa zihinde yararlı bilgiler birikmeye başlar. Zihnin yegâne sermayesi, aynı zamanda rehberi olan yararlı bilgi ve tecrübe, aklın gündemini oluşturur. Bilgi ve hikmet gündemli akıl, “Sözü dinler ve sözün en güzeline tabi olur.” (bkz. Zümer, 39/18.) Konuşurken de dikkatli davranır ve “Doğru söz söyleyin” ilahî emrini aklından çıkarmaz. (bkz. Ahzab, 33/70.)
Bilgi ve hikmet gündemli akıl, sahih imanla birlikte hareket ettiğinde kalbin ibresi, Kâbe’yi gösterir, “Emr olunduğun gibi dosdoğru ol.” (bkz. Hud, 11/111.) ilahî emri, müminin temel prensibi ve yegâne istikameti hâline gelir. Bilgi ve hikmet gündemli akıl ve sahih iman, hayata anlam katar ve mümini ulvi bir gayeye sevk eder. Bu durumu temin eden bir müminin hayatına, iyilik, güzellik ve doğruluğun gerekleri, insani ve medeni değerler hâkim olmaya başlar, hasılı hayatına kalite gelir.
Zihnini, gerekli gereksiz lüzumsuz bilgilerle dolduran bir kişinin akıl gündemini, gündelik maddi ve nefsani ihtiyaçlar belirler. Nefsani duygular ve dünyevi hisler, kalbi de hissiyata sevk eder, hisler, duygu ve düşünceye galebe çalar. Lüzumsuz bilgilerle oluşan aklın gündemi kişisel menfaate odaklanır. Bu durumda olan bir kişi için, çıkar sağladığı her şey ve her kişi, iyi, doğru ve güzledir, yarar sağlayamadığı şeyleri ve kişileri de kötü ve zararlı olarak değerlendirir. Çıkarcıların sözleri malayani, uğraşları oyun ve eğlenceden ibarettir. Bilgi ve hikmetli yaklaşımın olmadığı yerde, malayani ve boş işler vardır. Bunun için çıkarcılar, çıkarı için kullanamadığı kimselerin sürekli dedikodusunu yaparlar. Toplumda insanları birbirine yakınlaştıran yararlı sohbetlerden ziyade insanların arasını açan gıybet ve dedikodunun çokça yapılmasının sebebi, yararlı bilgi ve hikmetli bakış fakiri olmamız dolayısı iledir. Bunun için Hz. Peygamber, yararsız bilgiden Allah’a sığınmıştır. (bkz. Tirmizi, Daavat, 69.)
Bir Çin atasözü şöyledir:
“Yüksek düşünceli insanlar fikirleri tartışır, orta düzeyli insanlar olayları tartışır, basit insanlar ise kişileri tartışır.” İnsanların arkasından ileri geri konuşanlar, dedikodu yapanlar “Toplumda ne kadar kötü insanlar var, ama ben onlardan beriyim.” demeye getirir. Sürekli ünlülerin yaşantısından bahsedenler, kişiliklerini abartarak anlatanlar, magazine odaklı olanlar, hatta onları putlaştıranlar da zımnen “Ben de onlardanım, onlara yakınım.” demek ister ve yücelttiği insanlarla birlikte kendisini yüceltmek ister. Geçmişte ve günümüzde fikirleri ve yaşantıları ile topluma rehberlik yapan şahsiyetlerin yeri geldikçe örnek gösterilmesi bu bağlamda değerlendirilemez. Örnek şahsiyetlerin anlatılmasındaki gaye, öyleyse biz de onları takip ederek dünya ve ahiret mutluluğunu elde edelim mesajı vermektir.
Bir gün Nasreddin Hoca’ya yanındaki bir adam, “Hocam, bak biri baklava götürüyor.” deyince “Bana ne” der. Adam, “Ama hocam, adam baklavayı sizin eve doğru götürüyor.” dediğinde ise “O zaman sana ne.” der. Nasreddin Hoca bu nüktesiyle, üzerine düşmeyen şeylerle ilgilenmediğini, kendisini ilgilendiren hususlara da başkasını karıştırmak istemediğini ortaya koymuştur.
Aklın gündemini, yaratılış gayesi ve insanlığın yararına olan konularla meşgul etmek için, onu faydalı bilgi ile donatmak, başta Kur’an-ı Kerim olmak üzere hayata ışık tutan eserleri okumak, kâinatı hikmet nazarı ile temaşa etmek ve hayatın gayesini idrak için tefekküre dalmak gerekir. Yararlı bilgi aklımızı ihya eder, sahih iman ise kalbimizi dosdoğru istikamete sevk eder. Hayata hikmet nazarı ile bakış ise insanı kaliteli bir hayat düzeyine taşır.