Makale

Kur’an’ı Okuyan Eller Projesi

Görme engelliye (Amaya) rehberlik etmen,
Işitme ve konuşma engelliye anlayacakları bir şekilde anlatman,
Bir ihtiyacı konusunda senden yol göstermesini isteyen kimseye yol göstermen,
Derman arayan dertliye yardım için koşuşturman,
Koluna girip ortopedik engelliye (güçsüze) yardım etmen,
Konuşmakta güçlük çekenin meramını ifade edivermen, bütün bunlar senin kendine yapacağın sadaka çeşitlerindendir…”
(Ibn Hanbel, V, 168-169.)


Kur’an’ı Okuyan Eller Projesi
Halime Karabulut

Adıyaman Il Vaizi Fatma Adsoy ve Meryem Yiğit koordinatörlüğündeki Kur’an’ı Okuyan Eller” Projesi tam da Peygamber Efendimiz (s.a.s.)’in buyurduğu; “Görme engelliye rehberlik etmek” daha doğrusu hayatlarını Kur’an rehberliğinde sürdürmelerine yardımcı olmakla ilgili bir proje. Aslında bu proje, hasreti vuslata dönüştürecek, karanlıkları aydınlatacak bir projedir. Bu proje nasıl başladı ve kursiyer sayısının her geçen gün artarak devam etmesindeki başarının kaynağı nedir? Bu değerli hizmeti Fatma Adsoy’dan dinleyelim:
“Görme engelli kardeşlerimizi Kerim Kitabımızla buluşturma zamanı gelmişti. Il Müftümüz Mehmet Şahin ve görev değişimi ile Mehmet Ali Öztürkçü, müftü yardımcımız Mehmet Öztürk, vaiz arkadaşlarımız Ayten Polat, Hacer Çınar, Kafiye Demircan, Kur’an kursu öğreticilerimiz Hatice Varol, Havva Tekin ve isimlerini söylemediğimiz diğer mesai arkadaşlarımız. Karar vermiştik, görme engelliler için Kur’an kursumuzun hazırlıklarını yaparak 2012 yılı eğitim öğretim yılına yetiştirecektik. Önce görme engelliler için diğer illerde açılan kurslardan bilgi almakla işe başladık. Istanbul, Ankara, Konya… Işimiz zordu. Büyük maddi bedel gerektiriyordu. Zira servis aracı ayarlamak, Braille alfabesiyle Kur’an-ı Kerim’i öğretebilecek bir öğretici bulmak, öğrenci sayısına göre Braille alfabeli cüz ve Kur’an-ı Kerim temin etmek... Bütün bunlar kolay olmayacaktı ama biliyorduk ki, Allah dilerse her şey kolay olacaktı. Öncelikle, görme engelliler için kurulmuş derneklerle görüştük. Başkanlığımızla, vakfımızla görüştük. Sponsor bulmaya çalıştık, bölgede araştırmalar yaptık. Bir de bileklerimizi ve düşünsel gücümüzü kullandık mı tamam olacaktı. Ve kermes yapmaya karar verdik. “Gönüllerin özünü bilen”e dayamıştık sırtımızı. Gayemiz O’nun kelamının şefaatini umarak af kapısının açılmasına vesile aramaktı. Sermayemiz muhabbetimiz, azığımız samimiyetimiz, semeremiz Allah’ın yardımına olan kuşkusuz inancımızdı. Evlerimizde vaaz dönüşü yapmaya çalıştığımız mantıları müftülük personeline satarak ilk kazancımızı oluşturduk. Kur’an kursu öğreticilerimizin büyük desteği ile 2011 yılı Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nda kermesimizi yaptık. Artık endişelerimiz yerini, güven ve huzura bırakmıştı. Öğrenci kayıt işlemleri için yine dernekle görüşüp kursiyerlerle topluca görüşme imkânı elde ettik. Kursiyerlerimizin her birinin farklı hayat öyküleri vardı. Fakat hepsinin ortak noktası Kur’an’ı öğrenme sevdasıydı.”
Proje koordinatörlerinden Fatma Adsoy, proje hazırlıkları için Adıyaman Il Müftülüğünde çalışmalarına devam ederken odasının kapısı nazikçe çalınır ve yanında on-on bir yaşlarında bir kız çocuğu refakati ile içeriye bir görme engelli kadın girer. Kursun açılacağını duymuş ve müftülük binasına koşmuştu “Abdullah ibn Ümmi Mektum” misali… Kurtuluşuna vesile olacağını ümit ettiği sebebe doğru. Bu Kur’an âşığı, yıllar önce eşini kaybeden Arzu Hanımdı. Yetimlerini en güzel şekilde yetiştirmeye adamıştı kendisini. Ve tek arzusunun Kur’an okumak olduğunu söylüyordu, onu en sevdiği arzusuna kavuşturacak olan hocasına. Sevincine zaman zaman karışan gözyaşları ile anlatmaya başlar Arzu Hanım: “Hocam, evimdeki Kur’an’ı yıllardır gelip gidip öpüyorum ve ağlıyorum. ‘Bir gün acaba seni okuyabilmek bana da nasip olur mu?’ diye. Yıllardır iç geçiriyorum. Dua ediyorum. Bu mutluluğu, bu şerefi ben de tadayım diye.” Arzu Hanımın bu özlemi bitecekti, o da Kur’an’ı okuyanlar kervanına katılacaktı. Sınıf arkadaşları olan diğer 13 kişiyle birlikte…
Proje hazırlıkları devam eder ve 13 öğrenciyi evlerinden alıp kursa getirecek özel servis aracı ayarlanır. Sıra Allah’ın kelamını öğrenmek için heyecan la bekleyen bu değerli öğrencileri hocalarıyla buluşturmak olur. Ve ismiyle müsemma, gönlünün güzelliği suretine sirayet etmiş, ilmiyle amil, sabır ve dirayete sahip Arife Batu adında özü güzel bir zat-ı muhterem bu kutsal vazifeyi üstlenir. Öğrencilerinin Kur’an iklimini solumalarını sağlamakla birlikte aynı zamanda temel dinî bilgileri de öğretir ve öğrencilerine bir de rol model olur. Bu samimi hizmetleriyle her bir öğrencisinin gönlüne Kur’an’ı nakşettiği gibi sevgisi de gönüllere nakşolur.
Kur’an’ı Gören Eller proje ekibi her gün faaliyetlerine bir yenisini ekler. Onlar sadece Kur’an’ı okutmakla yetinmez, çeşitli sosyal etkinlikler düzenleyerek görme engellilerin sosyalleşmelerine de katkıda bulunurlar. Bu kapsamda, Istiklal Marşını güzel okuma yarışması, 40 hadis yarışması, gezi ve kamp, nişan-düğün merasimleri ve daha birçok faaliyet düzenlenir. Bu faaliyetlerden bir tanesi olan “40 Hadis Yarışmasında”, Semra adında bir kardeşimiz üçüncülüğü alarak Kurs arkadaşlarını, hocalarını ve bu projeye destek veren herkesi onurlandırır. Kendisi de sponsor bir firma ve ev sahibi vakfın desteğiyle Istanbul-Sakarya gezi kampı programına katılarak hayatında hiç unutamayacağı bir ödülle taçlandırılır.
Kur’an’ı Okuyan Eller Projesi gönülden gören kadınlardan çok fazla rağbet görünce, yeni kursiyerlerin de katılımıyla devamına karar verilir. Bu süreci Proje Koordinatörü Meryem Yiğit şöyle anlatır: “Kursun ikinci yılında öğrenci kaydı için görüşmeler yapıyorduk. Bu esnada bir kursiyerimizin sözleri mutluluğumuzu doruğa çıkardı. Kendisine; yeni dönemde kursa devam edip etmeyeceğini sorduğumuzda şu cevabı vermişti: “Nasıl gelmem hocam! Bu sene ramazanda mukabeleye katıldım. Hem de kendi Kur’an’ımla! Hoca okuyor, ben de takip ediyordum. Bu sene de daha iyi okuyabilmek için kursa devam etmek istiyorum”. Bu öğrencimiz âdeta, Kur’an’la yeniden doğmuştu. Parmağının dokunduğu her bir satır, sadrına şifa olmuştu.”
Proje koordinatörlerinden Il Vaizi Meryem Yiğit de projenin ileriki aşamalarını şöyle anlatır:
“…Projeye yeni etkinlikler katma arayışındayken “Camiler ve Din Görevlileri Haftası” ana teması olarak seçilen “Cami ve Engelliler” konusu ışık oldu bizlere. Ve kendimizi bir anda, engelli öğrencilerimizle birlikte Adıyaman’ın Kâhta ilçesinde, programda bulduk. Semra adında bir öğrencimiz, “engelli bir kızın gözüyle dünya”yı anlattığında gözyaşları akacak yer arayacak ve alkışlar, gözleri görmeyen Semra’nın kulaklarını çınlatacaktı. Fatma Adsoy hocamızın gayretleri ile neşvünema bulan bu hizmet artık tadına doyulmaz hazlar yaşatıyordu Adıyaman müftülüğüne ve halkına. Kadınlar günü programında ise öğrencilerimiz, “Adı Kadın” adlı şiiri okuduklarında kendilerine bir görev verildiğinde bunu en güzel bir şekilde yerine getireceklerini Adıyaman’a kanıtlamışlardı.
Ve bir program tertip edilir. Sunuculuğundan tiyatrosuna, şiirinden, Kur’an tilavetine varana kadar her şeyi ile görme engellilerin icra edeceği bir program. Meryem Yiğit bu programı şöyle değerlendirir: “Özellikle kurumlara gönderdiğimiz davetiyelere Braille alfabesi ile not iliştirmemiz başta sayın valimizin değerli eşi olmak üzere birçok gönül sahibinin salonu doldurması için yetmişti. Öğrencilerimizin heyecanları görülmeye değerdi. Kendilerini tanıttılar onlar için salonu doldurmuş olan kardeşlerine. Başlarına gelen olayları teatral biçimde anlattılar. Kâh güldürdüler kâh ağlattılar, kâh düşündürdüler. Kişilerin değil hizmetin kalıcı olduğu bir kez daha tecelli etmişti. Hayra vesile olanlar bu şehir de olmasalar da eserleri yaşayacak/yaşatılacaktı. Fatma Adsoy’dan görevi devralan Meryem Yiğit’te ayrılacaktı. Bir yandan bu şehirden ayrılma hüznünü yaşarken diğer taraftan üçüncü seneye kursun devam edeceği müjdesiyle rahatlayacaktı.
Bir din görevlisi olarak vazifemizi yaparken il il, ilçe ilçe, köy köy, mahalle mahalle gezdiğimiz, bildiğimiz/tanıdığımız yerlerden insanlardan ayrılırken unutur/unutulur dediklerimiz unut(ul)muyorsa, bizim yüzümüzü kara çıkartırcasına her cuma mesaj atıyorlarsa ve dahi sesimiz özlenerek mikrofon açık, hâl hatır sohbetleri ediliyorsa Bursa’dan, Diyarbakır’dan Adıyaman’a, buna örnek proje denilmemeli sadece. Bu kelimelerin anlatmakta yetersiz kaldığı bir hizmettir, fedakârlıktır, sadakattir, samimiyettir… Her din görevlisinin tatması gereken bir lezzettir.
Ebedî lezzetlerin amel defterlerimizi süslediği hizmetlerde buluşmak duasıyla.