Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Merhaba saygıdeğer okuyucular;
Toplumlar canlı birer organizma gibidir. Kendilerini oluşturan her birey gibi onlar da oluşur, gelişir ve bazen de yok olurlar. Bu süreçte, evrendeki her şeyin kaçınılmaz yazgısı olan “değişim”in, toplumları da kapsama alanı altına aldığını görüyoruz. Belki onların canlılığını gösteren şey de bu değişim olgusudur. Çünkü diğer kültürlere karşı açık kapısı olmayan toplumlar ve kültürler yok olmaya mahkumdurlar. Günümüzdeki toplumlar arası etkileşimi ve dolayısıyla değişimi veya gelişimi sağlayan en önemli faktörlerin başında ise iletişim teknolojisindeki gelişmeler gelmektedir.
Yüzyıllar öncesinde Aristo’nun eserlerinden bin bir zahmetle ve uzun süre içerisinde yapılan tercümelerin zamanla insanlığın ortak bilincinde ne gibi değişmelere sebebiyet verdiği gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, bize bugün herhangi bir esere anında ulaşma imkanı sağlayan iletişim teknolojisinin ne kadar geniş çapta etkili olacağını, bunun İslami bilginin değişim ve dönüşümünde ne kadar etkili olacağını kestirmek zor değildir.
Bu gelişmeler sayesinde artık hepimiz, dünyanın bizim dünyamızla sınırlı olmadığının, sorunların bizim sorunlarımızla, sevinçlerin bizim sevinçlerimizle, yüksek değerlerin de bizim değerlerimizle sınırlı olmadığının farkına varıyoruz. Bu farkındalığın bize kazandırması gereken en önemli şey ise kültürel dünyanın küresel sorunlarını her birimizin sorunu gibi ya da insanlığın sorunu gibi görebilmek ve dünyada yöresel değil, küresel bir barışın sağlanması için çaba sarf etmek gerektiği bilincidir. Bunu başarabilmek de her dinin, her ideolojinin, her bireyin elinden geldiği ölçüde geçmişteki her türlü indirgeyici yaklaşımı geride bırakarak, hoşgörülü, uzlaşmacı, paylaşmacı ve çoğulcu bir anlayışa geçmesiyle mümkün olacaktır inancındayız.
Bizler biliyoruz ve inanıyoruz ki dünya barışının ve kurtuluşunun sağlanmasında en büyük katkıyı yüce dinimiz İslâm sağlayacaktır. Çünkü İslâm dini bugün insanlığın muhtaç olduğu yüksek değerleri bünyesinde yoğun bir biçimde barındırmaktadır. Yeter ki O, indirgeyici ve ideolojik yorumlardan kurtarılsın. Çünkü İslâm dini her şeyden önce mutlakçılığı reddedip çoğulculuğu öngören bir dindir. Allah bunu, “Her biriniz için bir yol, bir yöntem kıldık, şayet Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet kılardı. (Böyle bir şey dilememiş olması) verdikleriyle sizi denemek (istemesinden) dolayıdır. O halde hayırlı işlerde birbirinizle yarışın. Hepinizin dönüşü Allah’a olacaktır.” cümleleriyle ifade etmektedir. (Maide 48) O halde bize düşen, aramızdaki farklılıkları bir zenginlik olarak görüp hayırlı işlerde birbirimizle yarışmaktır. İçinde bulunduğumuz çağda ve durumdaki en hayırlı iş ise bize göre dünyanın ve insanlığın mutluluğu, gelişimi, olgunlaşması ve buna bağlı olarak her bireyin içinde barışın egemenliğin kurulması, insanın yeniden insanlaştırılması ve insanın Allah’ın kendisini yarattığı “öz”e geri dönmesi yolunda çaba sarf etmektir.
Günümüzde iletişim teknolojisinin bu denli ilerlemiş olmasını, bu çabanın amacına ulaşması için bir fırsat bilen bizler, Diyanet İlmî Dergi olarak başlangıçtan bu yana bu çabada rol almak ve bu süreçte derin bir etki yaratmak amacıyla tüm potansiyellerimizi kullanarak yola koyulmuş bulunmaktayız. Bu yolda güçlü bir biçimde ilerleyeceğimize de inanıyoruz. Çünkü dayandığımız ilkeler dinimizin yüce ilkeleri, savunduğumuz değerler dinimizin yüce değerleri ve aslında insanlığın değerleri. Yani insanlığını kazanmak ve başta kendinde olmak üzere tüm dünyada barışı egemen kılmak isteyen insana hiç de yabancı olmayan ilkeler... Bu süreçte sadece Diyanet İlmî Dergi olarak değil, toplum olarak önemli katkılarımızın olacağına inanıyor ve diliyoruz.
Diyanet İşleri Başkanlığı, Anayasada öngörülen çerçeve içerisinde her türlü siyasi görüş ve düşüncenin dışında kalarak, halkımızın dini ihtiyaçlarını karşılamak, insanımıza İslam’ın evrensel ilkelerini tanıtmak, böylelikle kendileri ve toplumuyla barışık bir hayat sürmelerini sağlamak için kurulduğu günden bu yana büyük gayret göstermektedir.
Başkanlığımızın topluma ulaşma vasıtalardan birisi de süreli yayınlardır. Halihazırda, Başkanlığımızca biri üç aylık, üçü de aylık olmak üzere toplam dört ayrı dergi yayınlanmaktadır. Bu dergilerden, 1956 yılından beri yayınlanmakta olan Diyanet İlmi Derginin, muhteva olarak daha doyurucu ve kaliteli hale getirilmesi yönünde bazı çalışmalar yürütmekteyiz. Bu çalışmalardan birisi de adı geçen Derginin 2003-39/2. sayısından itibaren yayın hayatını Yüksek Öğretim Kurulu’nun “Hakemli Dergi” tanımına uygun olarak sürdürmesidir.
Bu girişimimizle değişen şartlara gelişerek ayak uydurmayı ve yeni atılımlar sağlamayı, böylece İlahiyat Fakültelerimiz başta olmak üzere daha geniş bir çevreye ulaşmayı ve daha kaliteli bir hizmet sunmayı amaçlıyoruz.
Önümüzdeki yılın içinde; “Türkiye’de Dini Yayıncılık ve D.İ.B. Yayınlarının Yeri” ve “İslam ve Aile”, başlıklı iki ayrı konulu sayı yayınlamayı planlıyoruz. Konuların alt başlıkları için ilmidergi@diyanet.gov.tr elektronik posta adresinden bilgi alabilirsiniz.
Bu konulardaki makalelerin yanı sıra, ilmi nitelikli her tür yazıya da açık olduğumuzu belirtmek istiyorum.
Mutlu bir geleceğe doğru hep birlikte!
Yaşar Çolak