Makale

Bir Ramazanın Ardından

Başmakale
Bir Ramazanın Ardından

Ramazan-ı şerif ruhlarımıza güzellik ve gönüllerimize zenginlik vermek, iradelerimizi eğitmek, sabrımızı ve merhametimizi pekiştirmek, toplumsal hayatımıza huzur iklimi serpmek üzere yücelerden bir kere daha teşrif etti. On bir aylık bir bekleyişin ardından onu umut ve heyecanla karşıladık; orucuyla, iftarıyla, sahuruyla, teravihiyle, mukabelesiyle ve bayramıyla idrak etmeye çalıştık. Kutlu ayı milletçe huzurlu, bereketli ve verimli bir şekilde geçirmek için gayret sarf ettik.
Ancak Müslümanlar olarak bu yıl ramazan sevincimize gölge düşmüş, mutluluğumuz hüzne ve üzüntüye dönüşmüştür. İsrail’in insafsız ve zalim saldırılarıyla Gazze’ye yağan bombalar masum insanların yuvalarını başlarına yıkmış, annelerin gözyaşları hiç dinmemiştir. Bundan belki de daha acısı bazı İslam beldelerinde yaşanan krizler, siyasi ve askerî gerilimler, mezhep ve meşrep kavgalarıdır. Müslüman Müslüman’ı katletmekte, vuran “Allahü ekber” derken ölen “la ilahe illallah” diyerek ölmekte, bu manzara hepimizi derinden üzmekte ve endişelendirmektedir.
Hiçbir Müslüman bölgemizde yaşanan bu sıkıntılar karşısında sessiz kalamaz. Başkanlığımız da ramazan ayından on gün kadar önce tüm İslam ülkelerini sorunun çözümü için ortak hareket etmeye davet amacıyla yedi dilde “Sağduyu, Barış ve Kardeşlik Çağrısı” yapmış ve bu çağrımız olumlu yankılar uyandırmıştır. 10 maddeden oluşan çağrının hemen akabinde dünyanın birçok ülkesinden yüz elliyi aşkın bilgin, kanaat önderi ve gazetecinin iştirakiyle Başkanlığımızın ev sahipliğinde İstanbul’da “Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi” adıyla bir forum düzenlenmiştir. Toplantıda sadece karar almakla yetinilmemiş, yedi asil ve üç yedek olmak üzere on kişilik “Dünya İslam Bilginleri Barış, İtidal ve Sağduyu İnisiyatifi Daimi Temas Grubu” oluşturulmuştur. Bu grup, hükûmetler, parlamentolar, uluslararası kurum ve kuruluşlar, dinî müesseseler, kamuoyu oluşumunda etkin olan teşekküller, bilimsel ve akademik çevreler nezdinde temaslarda bulanacak olup İslam coğrafyasında kalıcı bir barışın sağlanması için atılması gereken adımları içeren öneri paketini bir mektupla ilgili çevrelere iletecektir. Aynı zamanda İslam dünyasındaki ulusal ve uluslararası faaliyette bulunan teşekküllerin katılım ve desteği için de bu delegasyon çağrıda bulunacaktır.
Mübarek ramazan ayında bölgemizde yaşanan vahşet ve katliamları durdurma adına Başkanlığımızın üstlendiği inisiyatif bütün Müslüman ülkelere bir umut olmuştur. Bizim milletimiz tarihte olduğu gibi bugün de mazlum ve mağdur milletler için bir umuttur. Hastanelerin yaralılarla dolup taştığı, ölenlerin çoğunun çocuk, kadın ve yaşlılardan oluştuğu, şehirlerin enkaz yığınına dönüştüğü, binlerce insanın barınma, açlık, susuzluk problemi yaşadığı İslam beldelerine ulaşabilmek amacıyla ramazan boyunca yurt içinde ve yurt dışında yardım kampanyası gerçekleştirilmiştir.
Türkiye Diyanet Vakfımız sadece Gazze’de değil Somali, Kazakistan, Bosna, Bangladeş, Pakistan, Telafer, Kuzey Irak gibi 47 ülke ve 141 merkezde hayırsever milletimizin yardımları ile mahrumların yanında bulunmuş, dünya çapında 232 noktada iftar sofralarını milletleri kuşatan birer barış sofrasına dönüştürmüştür. Maddi yardımlarla birlikte Singapur’dan Moğalistan’a, Moldova’dan Lüksemburg’a kadar daha pek çok noktaya mukabele ve hatimle teravih namazı kıldırmak için ramazan görevlisi gönderilmiştir.
Başkanlığımız 2014 yılı ramazan ayının temasını “Kimse Kimsesiz Kalmasın Bu Ramazan ve Her Zaman” olarak belirlemiş ve bu tema altında modern yalnızlar, mülteciler, sokak çocukları, yetimler ve huzur evleri konusunda farkındalık oluşturmayı amaçlamıştır. İl müftülüklerinin gayretleri ve Başkanlığımızın planlamasıyla oluşturulan 70 ekip, “Ramazan Buluşmaları” adı altında tüm yurtta bu başlıkları halkımızın gündemine taşımış ve dikkatleri bu hususa teksif etmiştir. Temamızı teoriden pratiğe, söylemden amele dönüştürebilme adına yedi bölgede sevgi evlerinde, cezaevlerinde, huzurevlerinde, darülacezelerde gerçekleştirilen iftarlarda, engellilerle, gazilerle ve şehit yakınlarıyla, yaşlılarla, mültecilerle, romenlerle ve tarım işçileriyle aynı sofra etrafında buluşmamız bu kutlu ayı coşku, huzur ve kardeşlik içinde geçirdiğimizi göstermektedir. Eş zamanlı olarak Diyanet TV ve Diyanet Radyonun ramazan boyunca gerçekleştirdiği kaliteli yayınlar ve ramazan temamız ile ilgili dağıtılan kitaplarımız toplumumuzla buluşmuştur.
Başkanlığımız, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığının katkılarıyla gerçekleştirilen ve alanında Cumhuriyet tarihinden bu yana yapılan en kapsamlı çalışma niteliği taşıyan “Türkiye’de Dinî Hayat Araştırması”nı ramazanda kitaplaştırmıştır. Üzerinde hassasiyetle çalışılması, strateji geliştirilmesi ve bundan sonraki hizmet planlamamıza yön vermesi açısından bu araştırma son derece önemlidir.
Diyanet İşleri Başkanlığı olarak personel istihdamımızı köy ve kentlerdeki nüfus yoğunluğu ile orantılı bir biçimde yönetmek, din hizmetleri anlayışımıza yeni bir perspektif ve ivme kazandırmak durumundayız. Bilhassa şehirlerimizde camilerin fonksiyonları artırılmalı, ramazanda kalabalıkla şenlenen camilerimizin yılın geri kalan döneminde yalnız ve mahzun bir sessizliğe gömülmesine engel olunmalıdır. Bir ilçede yapılan büyük camilerin yanında insanların kolaylıkla vakit namazlarına gidebilecekleri mahalle cami ve mescitlerine de ağırlık verilmeli, ibadethanelerimiz sosyal ihtiyaçlara da cevap verebilecek şekilde inşa edilmelidir. Her cami ve mescit çocukları kucaklamalı, çevresinde onların ilgisini çekecek oyun alanlarına ve parklara sahip olmalıdır. Ayrıca gençlik lokalleri, hanımlar için etkinlik alanları ve cemaatin bir arada sohbet edeceği mekânlarla camilerimiz zenginleştirilmeli, hayatın içine çekilmelidir. Kentlerdeki yaşam biçimine ve diline uygun din hizmeti modelleri geliştirmek Başkanlığımız ve taşra teşkilatımız için önemli bir sorumluluktur. Aksi takdirde Kur’an kursu, cami ve müştemilatı insanların ilgisini çekemez, cazibe merkezi olamaz, sadece namazdan namaza açılan bir yer olarak kalır. Hâlbuki imanın güçlü birer sembolü olan camilerimiz, secdeye varılan birer ibadethane olmanın ötesinde, çeşitlenmiş rol ve fonksiyonlarıyla bütün aile bireyleri için gündelik hayatın odak noktalarını temsil etmelidir.
Kısa bir ramazan muhasebesi niteliğindeki bu duygu ve düşüncelerle okuyucularımızı bir kez daha selamlarken, mazlum Müslüman toprakları için barış ve esenlik niyazında bulunuyorum. Bundan sonraki ramazanları daha verimli bir şekilde geçirebilmek ve gönül coğrafyamızda huzuru tesis edebilmek için tüm din gönüllülerimiz şimdiden gelecek ramazanın hazırlıklarına başlamalarını, ramazanın rahmetini, bereketini ve mağfiretini bütün dünyada hissettirebilmenin yollarını aramalarını, bunu kendilerine dert edinmelerini diliyorum.