Makale

Kürsü ve Aşk Pazarı

Kürsü ve Aşk Pazarı


Gülsüm Sezen / Vaize

Muhabbetullah marifetullahı getirir. Marifetullahı kazanmış kişiler dünyada zorlu imtihanlar yaşarlar. Bu imtihanlardan onları sağ salim çıkaran şey ise yine muhabbetullahtır. Yüzyıllar boyu aşk erlerinin hikâyeleri anlatılır bu coğrafyada… Günümüz insanına çoğu destan gibi gelen bu hikâyeler, canlı örneklerini gördükten sonra daha bir anlam kazandı gözümde.

Ben size kürsü pazarında yaşanan aşk ve muhabbet hikâyelerinden bahsetmek istiyorum. Vaizlik yaptığım süre içinde karşılaştığım ve beni derinden etkileyen canlı âşıklardan… Kürsü pazarı dedim; çünkü burası alanla verenin belli olmadığı bir pazar. Öğrenenlerin, öğretenlerin, aşk ve muhabbet alışverişinin manevi ticaretin yaşandığı çok özel bir mekândır caminin kürsüsü… Orada öğretmek için bulunuyorum ya; neler neler öğrenerek dönüyorum eve…

Onunla ilk karşılaştığımda elimi tuttu ve gözlerimin ta derinlerine baktı. Sanki yüreğime bakıyordu. Bu sevgi dolu ve derin bakışları her vaazımda arıyorum. “Dua et hocam” dedi. O derin gözlerinde içindeki yangınları görmemek mümkün değildi. Döktüğü gözyaşları çektiği mihnet ve sıkıntıdan değil, Rabbimin ona tattırdığı manevi lütuflara duyduğu arzudandı.

Her hafta başka bir yönüyle karşılaştığım bu güzel insan, bazen Eyüp (a.s.) gibi çıkıyor karşıma. “Rabbim bol bol vermişti bize, o zaman sabrediyorduk da şimdi alınca mı sabretmiyoruz?” diyor. O gün camiye gelene kadar gönlümü meşgul eden sıkıntılar, birdenbire gözümde küçülüyor, küçülüyor ve yok oluyor. Peşinden soruyor: “Hocam bugün seni biraz sıkıntılı gördüm, hayırdır?” “İncir çekirdeğini doldurmaz şeyler” diyorum.

Başka bir gün karşıma Süleyman (a.s.)’ın zenginliği ile çıkıyor. Bin bir türlü maddi sıkıntı onun gönlündeki zenginliği yok edememiş. Çevresindeki darda kalmışlara yardım etmeye çalışıyor.

Diğer bir gün dua oluyor karşımda. “Bu gece senin için dua ettim hocam” diyor. “Unutma sen bilmesen de senin düşünenlerin var. Kızlarım da sana dua ettiler.” Oysa bir kelime çıtlatmadım nefsimin büyüttüğü sıkıntı ve üzüntülerden.

Bir gün marifet ehli görüyorum, karşımda… Yaşadıklarını İbrahim Ethem edasıyla anlatıyor. “Ben bütün bu olanlardan dolayı Rabbime şükrediyorum. Kendisini tanıttı bana… Her şeyimiz vardı ama bedbahttık. O’nu tanımıyorduk!”

“Size eşya bulalım” diyorum. “Benim peygamberim hasır üstünde yatmış, ben halı bulmuşum onu mu beğenmiyorum” diyor. Onun hayat boyu yaşadıklarından, imtihanlardan ne isabetli şeyler öğrendiğini görüp şaşırıyorum. Marifetullah bu olmalı diye içimden geçirirken dudaklarımdan şu dizeler dökülüyor:
“Hoştur bana senden gelen / Ya gonca gül yahut diken
Ya hil’at ü yahut kefen / Lütfun da hoş kahrın da hoş.”

Peygamber (s.a.s.) âşığı bir başkası… Ne zaman ondan bahsedilse gözleri yaşlarla dolar. Azıcık emekli maaşını biriktirip umreye gider. Kimi kimsesi yoktur. “Peygamberimizi rüyada gördüm bir gece. Ondan sonra hayatım değişti” der.

Bir diğeri, her hafta hocayı ayakta sıcak şefkatli gülümsemeyle ayakta karşılayıp, onu kürsüye buyur etmeyi en büyük hizmet bilir. Arkasından çok özel bir an yaşanacak edasıyla “Susun, dikkatli olun, hoca vaaza başlayacak” diye cemaati uyarır.

Caminin içinde vazifelendirilen bir başkası, bakışları katı ve mesafeli idi. Caminin içinde dolanır ama dinlemez, belki öyle görünürdü. Bir gün oturdu önüme ve sonuna kadar dinledi. Fizik görüntüsü aynı ama başka bir kişi olmuştu. Sonradan yanıma gelip, “Biliyor musun?” dedi, “Ben namaza başladım” İşte o an hidayetin nasıl bir şey olduğunu öğrendim. Meğer âşık ve arif teyzeleri gece gündüz onun için dua etmişler.

Bir başka âşık, Allah demeden adım atmıyor. Allah dedikçe seviniyor, mutlu oluyor. Ağzından çıkan her cümlenin başında Allah var. Kızım Allah getirdi beni buraya diyor. Allah tanıştırdı sizinle… Beyi hattatmış, camilerin tezyininde çalışırmış. “Eşimle her yere gittim ben diyor. O yazdı ben seyrettim, onun yazılarından öğrendim ben Allah’ı!” diyor. Yalnız yaşıyor şimdi. “Allah’ım var, ben yalnız değilim diyor.

Ben hocayım, insanlara kürsüden sabrı anlatıyorum ama sabrı ehlinden öğreniyorum burada. Aşkı anlatıyorum âşıklara, ancak anlıyorum ki, aşk anlatılmaz, hal ehli onu yaşar. Âşığı tanırsın görünce… Rıza ve tevekkülü, azmi ve mücadeleyi, şükrü, imanı hep bu kürsüde öğreniyorum.

Hayat bir alışveriştir aslında. Allah (c.c.) “Allah sizin canlarınızı ve mallarınızı, cennet karşılığında satın almıştır.” buyurmuyor mu? Kürsü hayatın ta kendisi aslında! Bilginin, hikmetin, irfanın, aşkın, şükrün, rızanın alışverişi yapılır burada. Kürsüye çıktığımda öğretmekten ziyade öğrenerek inerim buradan. Verdiğimden çoktur aldıklarım. Yoğrulurum, pişerim olgunlaşırım burada.

Rabbim biz din hizmetlilerini ömür boyu bu mukaddes görevden, nice sırlarla dolu bu alışveriş mekânı, kürsüden ayırmasın...