Makale

Bilgi Sorumluluğu

Başyazı

Bilgi Sorumluluğu

Prof. Dr. Ali BARDAKOĞLU
Diyanet İşleri Başkanı

İslam’ın ana kaynaklan olan Kuran ve sünnetin bilgiye, bilmenin ve bilerek davranmanın önemine sürekli vurgu yapması, inanç ve ibadetlerin yanı sıra bütün davranış alanlarında da doğru bilgiyi temel alan bir bilgi toplumu tesisinin amaçlandığını göstermektedir. Kur’an’da, "De ki: Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer, 9) İlahî beyanı, ayırım yapmaksızın, başlı başına bilginin İnsanî değerler içerisinde önemli bir yere sahip olduğuna işaret etmekte; "Fakat, zulmedenler bilgisizce nefislerinin arzularına uydular. .." (Mümin, 83), “Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur." (Isrâ, 36) ayetleri de bilgisizliğin olduğu yerde nefsin arzularına uymanın ve haksızlığın başlayacağını, bilgisizce hareket etmenin sorumluluk doğuracağını ifade etmektedir.

Kuranda bilginin tek başına bir değer olmasının yanı sıra, Yüce Rabbimizin insana bilmediğini öğrettiği, ona bilgi sahibi olması için birçok imkân lütfettiği hatırlatılarak (Alak, 5) bilen insanlarda bulunması gereken niteliklere ve onların sorumluluk alanlarına da dikkat çekilmektedir. "Allah’a karşı ancak kullar içinden âlimler derin saygı duyarlar" (Fâtır, 28) ayeti, Sevgili Peygamberimizin hadislerinde “âlimlerin peygamberlerin varisleri olarak gösterilmesi” (Buhârî, Ilım,10), "ilim-amel ilişkisinin vurgulanması" (Müslim, Zikir, 73), “faydasız ilimden Allah’a sığınılması” (Tirmizi, Daavat 68) ve "ilim ehlinin azalması ya da yok olmasının bir toplumun felaketi olduğunun dile getirilmesi" (Ibn Mâce, Fiten, 26) bilgi sahibi olanların aynı zamanda sağlam irade ve doğru istikamet sahibi olmasının da gerektiğini, bilginin kişide eyleme dönüşmesi, davranışlara yansıması, kişiye ve çevresine rehberlik etmesi hâlinde gerçek değerini bulacağını anlatmaktadır.

Teknolojinin insana tanıdığı imkânlarla modem dünyanın küresel boyutta büyük bir dönüşüm yaşadığı günümüzde, hızlı bilgi üretimine bağlı olarak her alanda sürekli şekilde yenilikler meydana gelmektedir. Buna bağlı olarak kültürel, ahlakî ve fikrî pek çok sorunla da karşılaşılmaktadır. Bu yüzdendir ki, tefekkür, tahayyül ve muhakeme gücümüzü, akıl ve vicdanımızı ve tüm bilgi kaynaklarımızı Yüce Rabbimizin bizlere lütfettiğinin farkında olan, bilgiyi ahlakla birleştiren ve bilgiyi aynı zamanda bir sorumluluk olarak gören, bilgiyi topluma faydalı olacak şekilde aksiyona dönüştürerek insanlara iyi örnek olan, doğru düşünmeye sevk eden ve fikirleriyle topluma ufuk açan insanlara günümüzde ihtiyaç artmıştır.

Son yüzyıldaki gelişmeler bir kez daha, din-bilim karşıtlığı tezinin eskidiğini ve geride kaldığını, dinin bireysel ve sosyal bir realite olarak hayatımızda hep var olacağını göstermiştir. Artık, bilimin dinin alternatifi olmadığı, bilimin uzanamadığı geniş bir alanı, temel İnsanî ve ahlakî değerlerin derunî ve manevî derinliğini, varoluş bilgisini bize sadece dinin verebileceği gerçeğinden hareketle, bireysel ve toplumsal dinginliği kazanmamız için bu iki alan arasında uzlaşı- ya, yani bilgi ile ahlakın buluşmasına ihtiyaç duyduğumuzu, din alanında rasyonel düşüncenin ve bilginin, bilim alanında dinin ezel- ebed bilgisinin önemli olduğunu bugün daha iyi fark ediyoruz.